10 Nisan 2012

Ter, yumruk, seksapel, tükürük, şiddet, tutku: Merhaba Süpernova!

"Tiyatroya gidiyor musunuz?" diye sorsalar vereceğim cevap: "Sadece Dot'un oyunlarına" olacaktır. Bu döngüyü kırmak, daha fazla oyun izlemek istiyorum; ama ya sahneler uzakta oluyor, ya da "Yaklaştıkça" oyununu izlemeye niyetlendiğimde olduğu gibi ben kendimi ayarlayıp kalkıp gidiyorum oyuncuların kaprisinden oyun iptal edilmiş oluyor, sinirim bozuluyor. Dot benim için şu yüzden muhteşem bir kombinasyon: Sahnelerin lokasyonu süper, oyunculuk iyi, konular sıradışı, zamanında başlıyor, iptal erteleme gibi durumlar söz konusu olduğunda da yeterince önceden aranıp bilgilendiriliyorsunuz.


Tiyatro festivali de hazır başlıyorken bu döngüyü kırar mıyım bilmiyorum; ama pazar akşamı yine Dot'tan Süpernova'yı izledim. Ekip, 1,5 sene bu oyun için hazırlanılmış.



Dot'un şimdiye kadar izlediğim oyunlarından farklı bir kategoriye konulabilir bu oyun. Şimdiye kadar izlediğim bütün oyunlar gizli gizli beynimin kıvrımlarında saklı tabulara saldırmıştı. Ensest, acayip ilişkiler, bağımlılıklar, akıl hastalıkları... Oyunu izlerken rahatsız oluyordum. Konusuyla metniyle çarpıyordu beni.

Bu oyunun metninin ve konusunun onlara kıyasla yumuşak olduğunu söyleyebilirim. Supernova, onlardan farklı olarak içerikle çarpmıyor, fiziksel performansla çarpıyor. Bu yüzden Dot'un diğer oyunlarına alışmış olanlar bu oyunu biraz yadırgıyor.

Şiddet evet var, ama Dot'un bundan daha şiddetli oyunlarını da izledim, silah patlamasıyla yerimden zıpladığım, yağmurun altında yuvarlanarak yumruklaşmalarını gördüğüm (Festen) oyunlar oldu. Bu oyunda şiddetten daha çok dikkatinizi çeken bir şey var: Enerji! İp atlarken söyledikleri replikler, sürekli hareket halinde olmaları, ter ve tükürük saçarak oyunu sahnelemeleri...

Açıkça söyleyebilirim ki, oyunu izlerken şiddeti unutuyorsunuz; vücutlarına, kaslarına, sıkı popolarına, havada hareketler çizen kollarına kilitleniyorsunuz. Müziklerden de gaza geliyorsunuz, oyundan sonra kendinizi önce müzik direktörünün yanında bulup, "Şu müzikleri benim iPod'uma yükler misiniz nolur?" diyip sonra da bir alt kattaki MAC'te soluğu alıp hemen üye yapın beni diyesiniz geliyor.



İnanılmaz bir emek, inanılmaz bir enerji var oyunda. O kadar ki izlerken oturuyor olmaktan rahatsız oluyorsunuz.




Daha önce diğer oyunlardan izlemiş olduğum Cemil Büyükdöğerli'nin vucudundaki değişim gerçekten bu iş için çalışmış olduklarının ispatı. Oyunu izlerken herbir oyuncuyu ayrı ayrı ayakta alkışlamak istiyorsunuz. Oyuncular kadar ayakta alkışladığınız diğer isimler de koreografik boks danslarının yaratıcıları oluyor. Muhteşem koreografi, doğru ışıklandırmayla birleşince, ağır çekim efektli film sahnesi izliyormuş gibi oluyorsunuz.

Oyun genel hatlarıyla hüzünlü bir hikayeyi anlatsa da, bazen de kahkahalarınıza hakim olamıyorsunuz. "Prensler otobüs gibidir. Saatlerce beklersiniz gelmez, sonra biri geldi mi, beş tane de ardından gelir." benim oyundaki en favori repliklerimden.


Güzel bir oyun izlemek istiyorsanız, spora başlamak için gaza gelmeye ihtiyacınız varsa, hayatı bitmek tükenmek bilmeyen bir karmaşaya benzetiyorsanız veya en azından bu haftasonu her zamankinden farklı bir şeyler yapmak istiyorsanız Supernova'yı şiddetle tavsiye ediyorum.

Ama oyundan sonra tuvalet kritiklerine denk geldiğim için şunu söyleyebilirim ki, önyargılarınızı evde bırakın öyle gidin. Dot'un daha önce izlediğiniz oyunlarına benzetmeye çalışıp, haksızlık etmeyin. Bu tamamen başka bir şey. İnanılmaz bir şey.








Ve tabii gitmişken, G-Mall'daki Pop-up'ı da atlamayın.  Biz oyuna biraz erken gidip, orada otururken "Ay nerdeyse kalkıp tabağımı mutfağa ben götürüp, suya tutacağım." yorumunu yaptı annem. Ev gibi, sıcacık, samimi bir mekan pop-up. Oyundan sonra oyuncular da soluğu burada aldığından, geleneksel tiyatroların kulis arkası vazifesini görüyor aynı zamanda. Oyunun üzerine burada bir kadeh içmeden hiçbir yere kımıldamayın derim ben.

Oyuna gitmeseniz bile bahçesi ve kütüphanesindeki çizgi romanlar pek keyifli. Gündüz saatlerinde tenha olur diye düşünüyorum. Havalar güzelleştiğinde evden yürüyerek koltuğumun altında gazete ve dergilerimle sık sık yolunu tutmayı aklımın bir kenarına yazdım.


4 yorum:

Adsız dedi ki...

merhaba yazı fontundan dolayı okunmuyor

zillosh dedi ki...

Sevgili adsiz, farkli browserlardan baktim telefondan baktim hepsinde de her zamanki yazi fontu mevcut, klasik bir font yani. Inan neresinin neden okunamadigini anlayamadim ;)

Inan dedi ki...

evet merkezi bir yerde, sahile de yakın yerleri.

Ümit Neseli dedi ki...

Festen'i kacıran biri olarak alternatifini ararken, Supernova'yı izlemek icin kıskırtılmayı beklerken bu yazı cok yerinde geldi.Ellerine saglık

Pinterest'im

Instagram'ım