1 Ocak sabahı...
1) Çırağan'da Brunch:
6) Tepenin Ardı
7) İndirim Çılgınlığı
Alarm sesi ile gözümü açıyorum. Mr. Feelgood'un "Sen beni değil kollarımı özlemişsin" diye şakayla karışık sitem etmesine sebep olacak kadar beğendiğim kollarının arasındayım. "Gidemezsin hiçbir yere!" diye sarmalıyor beni. "Hiç uyumuyorsun, hiç keyif yapamıyoruz, ben kendimi miskin hissediyorum ayrıca." diye homurdanıyor. Düşünüyorum gerçekten, her sabah bir alarm sesi var hayatımda. Haftaiçi işe gitmek için, haftasonu da daha önceden yaptığım gezme planlarına uymak için.
Hep de aynı şey oluyor sonra, uyanıyorum, giyiniyorum, sonra ne Mr.Feelgod'u sıcak yatakta bırakıp gidebiliyorum, ne de hevesli olduğum güzelim planı ekip onunla kalabiliyorum. Hep geç kalıyorum. O dakika yeni yıla dair ilk kararımı alıyorum: Haftasonu sabahlarına plan yapmamak. Ve bu kararımı uyguladığım ilk haftasonu o kadar güzel geçiyor ki...
Aynı günün akşamı, evde dergi keyfi yaparken, Bantmag'in son sayısında kilitlenip kalıyorum. 2012'deki en iyi albümleri, filmleri, viralleri, tiyatro oyunlarını, dikkat çekici olayları ve çok daha fazlasını listelemişler, harika bir sayı olmuş. (Dergiyi okumak için buraya tık!)
Ben meraklıyımdır ve yeni şeyler keşfetmeye bayılırım. Dergileri ve blogları okurum, abone olduğum bültenler sayesinde şehirde olup biten neredeyse her şeyden hemen haberdar olurum, yeni açılan mekanları ve festival, tiyatro, sergi gibi sanatsal etkinlikleri kovalarım. Kitapları takip ederim.
Film izlemeyi ve müzik dinlemeyi çok sevsem de, bunlar konusunda nispeten daha pasif bir insanım. Çok fazla araştırmam, önüme ne gelmişse onları izlerim ve dinlerim. Şansıma Mr. Feelgood film ve müzikten anlayan bir adam ve gerçekten paylaşımcı. Bana sürekli bilmediğim bir şeyler dinletiyor, izleyip beğendiği filmleri oturup bir kere daha benimle izliyor. Bayılıyorum onun bu yönüne.
Bantmag'deki listeleri incelerken, bütün merakıma ve Mr. Feelgood'un paylaşımlarına rağmen her şeye birden yetişemeyeceğim gerçeği ile bir kere daha yüzleşiyorum. Ne çok güzel şeyi kaçırmışım 2012'de, onu fark ediyorum.
Yeni yıl için ikinci kararımı da o an alıyorum: Her hafta pazartesi günü keşifler yazısı yazmak. Böylelikle hem her hafta bir şeyler keşfetmek için daha güçlü bir dürtüm olacak, hem de mushaboom'culara hafta başlarken keşfedilebilecek şeyler konusunda ilham vermiş olacağım diye umuyorum bu karar sayesinde.
1) Çırağan'da Brunch:
İstanbul'da yaşayanların büyük çoğunluğunun milyonlarca kez önünden geçip de bir kere bile kapısından içeri girmediği bir yer Çırağan Sarayı. Biz annemle geleneksel hale getirdik, iki yıldır yeni yılın ilk sabahına burada brunch ile başlıyoruz. Brunch derken, aklınıza da sadece kahvaltılıklar ve hamur işleri ile donatılmış bir masa gelmesin. Şampanya eşliğinde başlıyor, humustan havyara canınız ne çekerse bulup yiyebiliyorsunuz.
Mesela benim her seferinde gözüm dönüyor, her saat yeni bir konseptte doldurulmuş tabakla (önce kahvaltı, sonra sushi, sonra deniz ürünleri ve mezeler, sonra tatlı) aralarda da boğaza karşı sigara molalarıyla dört saat kadar yiyorum. Açık büfeye ön yargıları silecek kadar çok özenle hazırlanmış, dünyanın her köşesinden lezzetler var.
Her haftaki brunch yılbaşı brunchı kadar havalı mıdır bilmiyorum; ama özel günler ve kendinizi şımartmak istediğiniz zamanlar için aklınızın bir kenarında dursun. Ödediğiniz paraya kesinlikle değiyor.
Brunch için aradığınızda hangi brunch, sorusu karşısında afallamamanız için tüyo: Laledan otelin sonradan inşa edilen kısmında ve bahçe opsiyonu var, güzel havalarda tercih edilebilir. Tuğra saray kısmında, çok daha ağır, havalı, Hürrem Sultan stili bir dekorasyonu var. Tuğra'da davet olduğunda, saray kısmındaki brunch Enderun Salonu'na kayabiliyor.
2) Solare Winery:
Daha sıcak, samimi, hiç kasılmayacağınız bir yer arıyorsanız ve şarap seviyorsanız, Galatasaray Lisesi'nin arasındaki Solare Şarap Evi'ni keşfetmelisiniz. Minicik bir mekan burası. Küçücük masalarda birbirinize yakın oturup, peynir ve kuru et tabağı eşliğinde lezziz şaraplar içebilirsiniz.
O civarlarda bir eve gidiyorsanız, makul fiyatlı take-away şarap da kapabilirsiniz geçerken.
O civarlarda bir eve gidiyorsanız, makul fiyatlı take-away şarap da kapabilirsiniz geçerken.
Mr. Feelgood ile bir cumartesi akşamı tuttuk Solare'nin yolunu. Onun bana bahsettiği ve bir türlü tadamadığım Likya ile de tanışmış oldum. Likya'nın cabarnet sauvignon- boğazkeresi leziz, tavsiye ederim.
Samimi ortam, lezzetli şaraplar harika bir muhabbeti de beraberinde getiriyor, içtikçe içiyorsunuz. Benim ocak sonundaki 123 konserinin o akşam olduğunu iddia etmem ve Nublu'ya 123 dinlemeye gidip de "çadırımın üstüne şıp dedi damladı" ile karşılaşmamız ve gecenin -daha doğrusu sabahın- bir vakti kendimizi Balat'ta bulmamız şeklinde devam etti. Çok eğlendik, çok saçmaladık, çok güldük. Demeye çalıştığım şu ki, Solare sonrasını spontane bırakın, kafanızın tadını çıkarın.
Adres ve Telefon: Yeniçarşı Cad. No:44-A // 0212 252 27 19
3) Acil İltifat Servisi:
Herkes iltifatları sever de, her zaman etrafınızda sizi iltifatlara boğacak biri olmayabilir.
O yüzden bence bu siteyi browserınızın ana sayfası yapın, iltifatlara doyun: EmergencyCompliment
4) Online Ajanda:
Teknoloji konusunda babaanne-vari bir tarafım var.
Mesela i-ların hepsini kullanmama rağmen yıllardır iTunes'u çözemedim bir türlü. Evde bilgisayarı televizyona bağlamak gibi aksiyonlara kalkıştığımda kardeşimi telefonla taciz edip, teknik destek almam bir klasik. Film indirmek gibi korsan hareketlere gönüllülüğüme rağmen sistemi kavrayamadım.
2013'te bir adım ilerlemeye karar verdim. Ece ajandası yerine,CalPad applicationuna geçtim. Saat saat etkinliklerinizi kaydedebileceğiniz gibi, yapılacak işler listesi ve notlar şeklinde ayrıca hatırlatmalar koyabiliyorsunuz kendinize. Yaklaşık me kadar süreceklerini girdiğinizde o gün geriye ne kadar boş zamanınız kaldığını hesaplaması da güzel bir "dur daha ne planı yapıyorsun bu güne" deme şekli. Kullanımı da basit. CalPad Lite ücretsiz, ancak girebileceğiniz not sayısı limitli. Çılgın dolu ajanda kullanıcılarının paraya kıyıp CalPad'i alması gerekiyor ki bir kahve parası.
5) Norah Jones
Norah Jones'un neresi keşif, yıllardır var demeyin.
Yıllardır jazz söyleyen Norah Jones'u dinlerken, Mr. Feelgood sayesinde bambaşka bir Norah Jones ile tanıştım.
Little Broken Hearts albümü alıştığımız Norah Jones tarzından farklı, kış günleri için ideal bir albüm. Hem sakin, hem mutlu.
Little Broken Hearts albümü alıştığımız Norah Jones tarzından farklı, kış günleri için ideal bir albüm. Hem sakin, hem mutlu.
6) Tepenin Ardı
Bir pazar akşamı Kadı Nimet'te balıklarımızı ve biralarımızı mideye indirdikten sonra gittik Tepenin Ardı'nı izlemeye. Konusunu bile bilmeden gittik, film bitti biz bir süre kilitlendik kaldık.
Bir dede... Dağ başında bir arazisi var, yazları gidiyor. Bir de yardımcısı var; Mehmet. İyi atıcı olan oğlu, oğlunun tek arkadaşı köpeği ve her ihtiyaca yetişen karısıyla birlikte bir kulübede yaşıyor Mehmet. Dedenin edebiyat öğretmeni olan, karısı ölmüş oğlu ve biri askerden akıl sağlığını yitirerek gelmiş; diğeri haşarı ergen iki torunu bir haftasonu onu ziyarete geliyorlar.
Film bir günü anlatıyor, güzel müzikler ve harika çekimler eşliğinde. Temposu yavaş ama o kadar çok mesaj barındırıyor ki içinde... Yine de bu mesajların en neti: Düşmanı hiçbir zaman yakınımızda değil, hep uzağımızda, hep tepenin ardında aradığımız.
İster Türkiye politikası olarak bakın buna, ister bireysel hayatınız bakımından, filmi izledikten sonraki bir kaç gün çıkamıyorsunuz etkisinden, kendinizi, kalıplarınızı, sistemi sorguluyorsunuz.
İyi bir film izlemek için gidin. Ama eğlenmeye değil, etkilenmeye...
7) İndirim Çılgınlığı
Her tarafta indirimler başladı. Muhtemelen yeni yıl kararlarınız arasında olan para biriktirme kararınızdan çoktan caydınız bile. Ne kadar uygulanır orası şüpheli, ama Elif Akça'nın kaleminden, güzel bir indirimlerde saçma sapan şeyler almaktan kaçınma rehberi şurada: Aldım verdim STOP. Aslında sen beni yendin STOP. Kredi kartım full STOP. Alacağın olsun indirim günleri STOP.
8) Yeni Rakı Nostaljik Şişe:
Ben her gittiğim yerden havalı şişeler topluyorum bu yılın başından beri. Üzeri Arapça yazılmış icetea, çok tatlı pembe bir enerji içeceği, travelers special edition absolut, carlsberg müzesinden tasarım bir bira şişesi, ev şeklinde şişeli ouzo...
Yeni rakının nostaljik şişesi de bu ekipteki ilk Türk oldu.
Sınırlı sayıdaki bu şişeleri Macrocenter'da bulabilirsiniz.
Keyifle kalın!
3 yorum:
Çırağanda kahvaltı kaç para sezen?:)
Esra Merhaba :)
İki kişi 420 TL idi. Ama yılbaşı ile normal haftasonları arasında fiyat farkı olabilir.
şimdi AY LAV YUU sezen diye bağırabilirim :) iyi ki varsın, iyi ki bu blog var, hep mutlu ol :)
Yorum Gönder