20 Ocak 2015

Divan Brasserie Bebek

Yaz aylarında sahil hattını ne kadar seviyorsam, kışın da rüzgarın şiddeti ile şehrin bu kısmı ile arama mesafe koyuyorum. Buna bir istisna olarak, geçtiğimiz günlerde bir iş çıkışında, akşam yemeği için Bebek'teki Divan Brasserie'nin yolunu tuttum. 

Yolda giderken ufak bir araştırma yaptım ve o an beni hayal kurmaya itmekten başka bir işime yaramayacak bir bilgiye ulaştım. Kara ulaşımı haricinde, teknelerin de yanaşabildiği özel bir iskelesi varmış ve rezervasyon sistemi ile çalışıyormuş.

Direk hayallere daldım. Prens Adaları'ndan birinde yaşıyordum, sabah kalkmış ormanda koşmuş, bütün gün kitap sayfalarımın arasında keyif çatmış ve şimdi teknemle buluşmaya gidiyordum. Gerçekte ise, bütün gün çılgın gibi çalışmıştım, yorgunluktan ölüyordum ve trafikteydim.

Kapıdan içeri girdiğim anda ise keyfim yerine geldi. Boydan boya cam kaplı ön cephenin dibindeki masamızdan, Anadolu Yakası'nın ışıkları, ayın aydınlattığı Boğaz ve bize yakın uçuşan martılar o kadar harika görünüyordu ki...



Başlangıcı bal kabaklı çorba ile yaptık. 

Ardından kinoa salatası, keçi peynirli pancar kulesi, bal kabaklı kiş lorraine, zeytinyağlı kabak çiçeği dolması ile dana carpaccio tattık. 

Ana yemek olarak ise, ağır ateşte pişmiş ve patates püresi yatağında servis edilen Dana Kürek, karides, midye ve kalamar içeren Calamarata, kalp şeklinde servis edilmiş Tavuk Schnitzel ve Bonfile Dilimleri aldık. 












Yemek, servis, dekorasyon, arka fon müziği gibi bütün unsurlar, benim aklımda Divan denildiğinde canlanan imaj ile birebir örtüşüyordu. 

Garsonların kıyafeti, kullanılan mobilyalar, yemek tabaklarının tasarımı, "ben buradayım" diye bağıracak gösterişten uzak ama çok şıktı. 

Yemeklerin tamamında kullanılan malzemeler kaliteliydi ve hepsi lezzetliydi. Frapan, alasız ve şok edici içeriklere girmemişler, klasik duruşu korurken, yemek trendlerine risksiz bir saygı duruşu yapmışlardı. 

Biliyorsunuz, bazı restoranlarda bildiğimiz yiyeceklere, aklımıza gelmeyecek bazı malzemeler ekliyorlar. Bu bazılarımızı şaşırtıp hoşuna giderken, bazılarımız için ise katlanılmaz oluyor. Divan'da bu risk yok. Diğer yandan, bu sene yemek trendi olarak her menüye giren, keçi peyniri, bal kabağı ve kino'yı pas geçmeyip, bunları da menülerine dahil etmişler. 

Ben, Calamarata ile Dana Carpaccio'yu pek sevmezken, içine kavrulmuş kaju eklenmiş kino salatası ile zeytinyağlı kabak çiçeği dolmasına bayıldım. Bu ikisini özellikle ve şiddetle tavsiye edebilirim. Üstelik form korumak için de iyi seçenekler. 

Gerçi form koruma derdindeyseniz, sıra tatlılara gelince, kalkıp uzaklaşın. "Bir kaşık alırım sadece." ile kalamayacağınızı garanti edebilirim.








Tatlı olarak biz kahveli tart, kayısılı tart, trileçe, tiramisu ve balkabaklı penne cotta aldık. Hepsi inanılmaz lezzetliydi, masamızda trileçe en çok alkışı toplarken, ben ayrıca tiramisu'ya bayıldım. Gerçekten birebir İtalya'da yediklerim gibiydi.

Kimler Gitmeli? 
Kimin ne yemekten hoşlandığını tam olarak bilmediği misafirlerini ağırlayacak olanlar.
Yemek içeriği ve lezzeti hakkında sürpriz yaşamak istemeyenler.
Sevgilisi ile başbaşa güzel bir manzaraya karşı yemek yemek isteyenler.
Yeni tanıştığı kişi ile derin bir sohbete dalabileceği bir ortamda zevkli seçimi ile onu etkileme niyetinde olanlar.
Değişik yaş gruplarından katılımcılar içeren bir organizasyon ile katılan herkesi mutlu etmek isteyenler.
Kötü ve yavaş servis ile gerilebilecek gününde olmayanlar.

Neler Mutlaka Tadılmalı?
Kinoa Salatası, Zeytinyağlı Kabak Çiçeği Dolması, Dana Kürek, Trileçe ve Tiramisu.





Lezzetle ve keşifle kalın!

Hiç yorum yok:

Pinterest'im

Instagram'ım