Bugün bayram!
Annem nöbetçi olduğu için o sabahın köründe eczanenin yolunu tuttu, bize hiç bir bayram aksatmadan bayram ziyaretine gelen tek akrabamız olan amcam da yurt dışında. Babamı aradım sabah "Elini yaklaştır telefona öpücem" dedim, "Öptürmem valla, bana çok pahalıya patlıyor sonra." diye reddetti. :)) Bir tek anneannem ile bayramlaştım sabah, o da her ne kadar koca kazık olmuş olsam da bayram harçlığı verdi bana. Tek bir şartla, artık anne olacakmışım ben de, üstelik ikiz istiyormuş!!
Geçen bayramım Almanya'da geçtiğinden fark edememişim; ama "Aman da aman ne kadar kocaman olmuş"lardan bolca duyduğum, evin kızı olarak çikolata ikram ettiğim bayramlaşmalar bizim sülale için tarih olmuş.
Zaten artık benim büyümüş olduğumu fark etmiyor insanlar, çünkü gittikçe annemle o kadar benziyoruz ki, beni annem sanıyorlar. Geçen gün kuaförde "Aaa Brezilya fönü Alev Hanım'ı (annem) ne kadar gençleştirmiş!" dedi biri, iki gündür aramızdaki espri bu.
Yani bayram benim için deli gibi kitap okuma ve dinlenme fırsatından başka bir şey değil.
İlk yalayıp yuttuğum kitap Ayşe Kulin'in kaleminden Türkan Saylan'ı anlatan Tek ve Tek Başına Türkan oldu. Ayşe Kulin'in biyografiler konusundaki başarısının geneline bakıldığında bu o kadar başarılı bir eser sayılmaz malesef. Üstelik yazar benim en sevmediğim şeyi yapıp, kendi kaleminden kendini övüp durmuş kitabın iki veya üç yerinde. Koskoca Ayşe Kulin'in buna ihtiyacı olabilir mi? Ne gereği var?
Yine de hakkında şimdiye kadar yazılmış birçok kitap bulunan birinin biyografisini yazmanın zorluğu da göz önünde tutulursa tekrara olabilecek en az şekilde düşmüş, bilinmeyenleri ortaya koyabilen başarılı bir kitap.
Ben Türkan Saylan'ın kim olduğunu, cüzzamın kökünü kazıdığını, Çağdaş Yaşam Derneği'ni kurduğunu, Hindistan'da Gandi ödülü aldığını biliyordum bilmesine de, nedense bana hep arkasında onu çok desteklemiş bir aile ve koca varmış gibi geliyordu. Bu kitabı okuduğum zaman ne kadar yanıldığımı anladım. Bu kadın sadece cüzzamla, eğitim sistemiyle ve cehaletle savaşmamış; aynı zamanda baskıcı bir aileye ve kendisini sürekli mutfakta beceriksiz olmakla, eve yeteri kadar zaman ayıramamakla suçlayarak ev hanımı yapmaya çalışan kocalara karşı da mücadele vermiş.
İlham veren ve hareketi imrendiren bir hayat öyküsü.
Kitaptan bazı alıntılar:
" Ben gerçekten hayatım boyunca cinselliğimle algılanacağım diye hep korktum. Bu korkuyla dekolte ya da çok dar elbiseler giyemedim, fazla makyaj yapamadım, içimde kopan fırtınaları kimseye belli edemedim."
" Aşk ile dostluğu ayrı kutulara koymanın bir bedeli olacaktı elbet. Aşkı ve dostluğu bir türlü bir türlü birbirinin içinde eritemediğim için mi aşklarımı dostluklara, dostluklarımı aşklara dönüştüremedim ben?"
" İnsan tek! Bu yüzden evliliklerin çoğu bir cendere. Aşkın sihirli okunun büyüsü kısa bir süre sonra kaybolunca, insan kendi gibi düşünmeyen, dünyaya kendi açısından bakmayan, kendine hiç benzemeyen biriyle kalakalıyor, güya hayatı paylaşmak ama aslında sürekli dalaşmak üzere."
" Çocuklarım sayesinde ayaklarım yere bastı, romantizmden bir ölçüde sıyrıldım ve gerçeklerle ilişkim hiç kopmadı."
" Mutluluk kanımca vıcık vıcık bir muhabbet değil, hangi bağlamda olursa olsun, yaratmaktır."
" Yaşadığım coğrafyanın özelliğini biliyordum. Bu ülkede adil olanla haksızın, akil ile aptalın nasıl birbirinin içinde eriyerek tuhaf bir hüviyete büründüğünün de farkındaydım. Kızgınlığım, seyirci kaldığım, elimden bir şey gelmediği için sadece kendime. Anlatamadığım, aydınlatamadığım, öğretemediğim, dönüştüremediğim için! Yoksa kime ne için kızacağım? Korkuların, kinlerin ve cehaletin esiri olmuş insanlara kızamaz bir doktor."
Bayramınızı başka bir şehir veya ülkede tatil yaparak, evinizde dinlenerek, ailenize zaman ayırarak veya gerçek bayram adetlerini uygulayarak geçiriyor olabilirsiniz. Her ne yapıyorsanız yapın, iyi bayramlar diliyor, bayram hediyesi niyetine bir şarkı yolluyorum: Bebe - Tu silencio
Dip Not: Evet yazıdaki ilk fotoğraf benim fotoğrafım, ben 7 yaşında minik bir zilliyken! :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder