02 Ekim 2011

Hanfendi, Lady! This is the line, please ama ya!



Muzicons.com

Sokağa işeyen adamların toplumda yarattığı rahatsızlık ve etrafa yayılan pis kokular karşısında Londra Belediyesi 1950 yılında 74 tane umumi pisuar yaptırmış. Pisuarların çoğu tek kişilikken, en büyüğü altı yetişkin erkeğin ayakta duracağı genişlikteymiş. Çok geçmeden bu pisuarlar yaş, sınıf ve kadınsı davranış bakımından farklı toplumsal kesimler için piyasa yapmak ve erkek erkeğe cinsel ilişki kurmak için uygun yerler haline gelmişler. Bu dönemde de geçerli olmak üzere 1967 yılına kadar erkekler arası ters ilişkiyi suç ilan eden Fiili Litiva Kanunu İngiltere'de yürürlükteymiş. Bu ceza idam cezası ve hafifletildiğinde 10 yıl hapis anlamına geliyormuş.

Aynı ülkenin şu anda kimliklerden erkek-kadın şeklindeki cinsiyet hanesini dahi kaldıracak kadar tercihlere saygılı olduğunu da dip not olarak hatırlatmak isterim. Bunlar nereden mi çıktı? İstanbul Bienalinden. Daha doğrusu oradaki "toplum içinde seks" başlıklı bir kitapçıktan. Bu bienalin adının "isimsiz" kadar basit ve sade oluşuna sakın aldanmayın, içeriği isminin aksine dopdolu ve iddialı. Gezerken aklınızda milyonlarca düşünce uçuşmaya başlıyor, yücelttiğiniz pek çok şey yüceliğini kaybederken, bazı önyargılarınız da yerle bir oluyor. Bazen yıkılan bir binadan çıkmış alelade bir temizlik fırçası içinizi parçalarken, bazen bir deftere karalanmış bir eskiz karşısında yüzünüze kocaman bir gülümseme yerleşiyor.





(Resimleri üzerlerine tıklayarak büyütebilirsiniz)

Bence burnunuzun ucunda (İstanbul Modern'in yanındaki Antrepo'da) böyle bir etkinlik varken kesinlikle kaçırmayın. Hatta haftasonu gidecekseniz mümkün olduğunca erken saatte gidin, hem bilet sırasını hem de içerideki kargaşayı atlatın. Her şeyi detaylı olarak dinlemek isterseniz rehberli turlar da mevcut, ama bence sanatçıları tanımak zorunda değilsiniz, hayal gücünüze bırakın bütün işi yapıtları gezerken, o nereye çekmek istiyorsa oraya çeksin, kendi öyküsünü yazsın. Sonra bienal kitapçığından bütün detayları okuyabilirsiniz yorgunluk kahvenizi içerken... Yorgunluk kahvesi diyorum, çünkü alan devasa, eser çok, gerçekten yorulacaksınız kendinizi hazırlayın.










Yaz mevsimine özellikle de uçuş uçuş elbiseler, bronz tenler, güneş gözlükleri ve açık hava konserleri  yüzünden bayılmama rağmen, yazın bitmesine de İstanbul'daki etkinliklerin çeşit ve bolluğunun artması yüzünden seviniyorum içten içe. Bienalin dışında FilmEkimi muhteşem filmlerle önümüzdeki hafta başlıyor. Malesef ben biletler bugün genel satışa açılmasına rağmen, izlemek istediğim 6 filmden hiçbirine bilet bulamadım. Aynen Kevin Spacey'nin oynadığı oyunun biletlerinin fırtına gibi tükenmesi gibi... Artık bir Lale Kart edinmem gerektiğinden ve ön satışlardan yararlanmayınca açıkta kalındığından eminim. Tehlikeli İlişkiler, Gökten Bir Uydu Düştü, Uyuyan Güzel, Peki Şimdi Nereye ve Ruh Eşim'e fazla bileti olan varsa ben talibim bilginize :)))

Bir de Galata köprüsünün üzerinde Design Week var ve yarın son gün!
Yağmur yağdı, havalar birazcık serinledi diye kış rehavetine kapılmayın canım hemen...

Şarkı Notu: Parov Stelar - Hurt
Başlık: Time Out İstanbul Ekim sayısından.

Hiç yorum yok:

Pinterest'im

Instagram'ım