Şu anda Atina'dan Mykanos'a doğru
giden Aegean Paradise adlı cruise gemisindeki kamaramızın
balkonundayım. Üzerimdeki tuzlu suyu akıtmak için duştan çıktım,
ıslak saçlarımı fönle değil, rüzgarla kurutmak istedim. Elimde
dün gece içtiğimiz Martini Brüt'ten geriye kalan son bardak
köpüklü şarap / şampanya var, bu satırları yazıyorum.
Böyle yazmışım.
Henüz seyahatin ilk gününde. Daha
Mykonos'u, Santoroni'yi, Midilli'yi görmeden...
Anlatılacak o kadar çok şey var
ki!Bir sürü harika mekan keşfettim, gideceklere anlatmak için
tavsiyeler hazırladım, hatta şimdiden kendime Mykonos uçak bileti
bakmaya başladım!
Mahalle aralarında leziz frappeler
içmeyi, inanılmaz yüksek sesle içten atılan kahkahaları
duymayı, bastonuyla denize girecek kadar hayat dolu teyzeleri,
tertemiz sokakları, cennetten bir parça plajları, istediğimi
giyebilme özgürlüğünü, karakteristik mağazaları inanılmaz
özleyeceğim.
Hatta dürüst olmak gerekirse şimdiden özledim bile.
Her şey annemle birbirimize “Bayramda
ne yapacaksın?” sorusunu sormamızla başladı. İkimiz de bayramı
İstanbul'da geçirmek istemiyorduk, Türkiye'deki tatil
seçeneklerini de çok kalabalık olacağı için elemiştik. Bence
Türkiye sahillerinde en iyi tatil Ramazan'da yapılan (tabii Ramazan
yaza denk geldiği sürece)... Turlara göz atarken, “Bayram yaza
gelmişken güneşli denizli bir şey olsun.” dedik. Sonra cruise
fikri geldi aklımıza, içimize sindi. Babamla kardeşim de bu plana
sıcak bakınca, bayramda ailecek Yunan Adaları cruise'u yapmaya
karar verdik.
Bayramın ilk gününü sakin sakin
evimde geçirdikten sonra, pazartesi sabahı babamla Sabiha Gökçen'de
buluşup, İzmir'e uçtuk. Havalanında annem ve kardeşimle
buluştuk. Cruise, İzmir- Alsancak Limanı'ndan başlayacaktı.
Valizlerimizi teslim ettikten sonra, geminin hareket saatine kadar
İzmir'de takıldık, Pasaport sahilde buz gibi biralarımızı
içtkten sonra, İzmir'in meşhur et lokantalarından Topçu'nun
yolunu tuttuk, karnımızı doyurduk. Tavuklu çökertme lezizdi.
Duty Free'de aklımızı yiyip,
altı-yedi şişe içki, paket paket sigara ve çikolata aldıktan
sonra, (Evet, ne kadar seyahat edersem edeyim Duty Free'lerde hem kıtlıktan
çıkmış gibi davranıyorum.) gemimiz Aegeean Paradise'a adımımızı
attık.
Öncelikle şöyle bir turladık
gemiyi. Doktordan, kuaföre, spor salonundan, duty free'ye,
kumarhaneden, havuza kadar her şey var gemide. Gerçekten bir nevi
yüzen bir otel.
Kitleye gelince, parasını zorla denkleştirip
balayına gelenler de var, bir rulete gözünü kırpmadan 25.000 Euro
basanlar da... Aynı şekilde her yaştan çiftler de var, çoluk
çocuk aileler de, genç gruplar da... Yani seyahat eden kitleyi
belli bir yaş grubu veya mali durumla tasvir etmek pek mümkün
değil.
Cruise turlarını herşey
dahil otel gibi değil, ulaşım ve otel gibi düşünmek lazım.
İçtiğiniz her şey, kahvaltı ve akşam yemeği arasında
yedikleriniz, geminin bağlandığı limandan şehir merkezine
ulaşımınız, katılmak isterseniz geminin düzenlediği günlük
turlar filan hepsi ekstra ücrete tabii.
Her biri kişi başı
yaklaşık 60 Euro olan ve toplu hareket edilen turlara katılmak
bana oldukça saçma gelse de, ki son gün gemide bu turlara katılan kişilerle sohbet ettiğimde hiç bir şey keşfetmediklerini teyit etmiş oldum, geri kalan her şeyin fiyatı çok
makul. Bir bira, gazoz gibi giden düşük alkollü Smirnoff'lar 3 euro, kokteyller 8 euro civarında. İstanbul'da gezip tozan biriyseniz, gemi
üzerindeki her şey size çok uygun gelecektir.
Benim en bayıldığım şey, gemiye
check-in yaparken, pasaportunuzu teslim ediyorsunuz ve size kredi
kartı gibi bir kart veriyorlar. Gümrüklerde, pasaport kontrollerde
bu sizin pasaportunuz yerine geçiyor. Aynı zamanda bu kart, gemi
içindeki tek geçerli ödeme aracı. Ne yiyip içiyorsanız, ne
alıyorsanız bu kartla alıyorsunuz, tur biterken pasaportunuzu
teslim alırken, hesabınızı kapatıyorsunuz.
Gün boyu Yunan Adaları'nda olduğumuz için gemide geçirdiğimiz saatler oldukça sınırlıydı, bütün gün adalarda güneşlenelim yiyelim içelim her şeyi görelim derken, enerjinin dibine vurduğumuz için gemide geçen zamanları genellikle dinlenme amaçlı harcadık.
Sky Bar isimli bir disco bulunsa da, kimse discoya rağbet etmiyordu. 3. katta bulunan kumarhane en trend akşam mekanıydı. Kumar oynamayanlar bile, serbestçe sigara içilen bu alanda oturuyordu. Hemen yanındaki Show Lounge'ta da her akşam bir etkinlik yapılıyordu. Kati Garbi konseri, evli çiftlerle oynanan oyun, dans showlar...
Bu kattayken insan teknede olduğunu unutuyor. Sonra bir sallıyor gemi. “Sarhoş muyum, deprem mi oluyor, noluyor?” diye irkiliyor.
Yine de en sosyalleşilen alan kesinlikle akşamüstü havuz başıydı. Havuz minicikti, ama zaten rüzgar püfür püfür estiği için serinleme ihtiyacı duyulmuyordu. Akşam üstleri latin, caz, lounge gibi canlı müzik ve dans showlar eşliğinde güneşleniliyor, daha sonra dj müziği eşiliğinde dans ediliyordu. 400 mayolu kişinin aynı anda makarena dansı yapmışlığı var :)
Bir de geceleri kıç kısmında içki içip denizi ve yakından geçen gemileri izlemek ve sohbet etmek geminin en geleneksel etkinliğiydi. Uzun zamandır ilk defa üşüdük!
Yani cruise'a çıkmaya kalkarsanız, benim gibi amaaan yaz diyip
sadece etek elbise atmayın çantanıza.
Gemi bir Adam & Eve kesinlikle değil.
En büyük iki eleştirim yemeklerin vasatlığı ve free wi-fi olmayışı...
Cruise turlarının artılarına gelince;
Uğradığınız yerlerde geçirdiğiniz zaman kısıtlı olduğu için tamamen keşfetmenize imkan yok, ama fikir sahibi olmak için en iyi ve en zahmetsiz yol. Bir sürü yer görüyorsunuz, ama kaldığınız yer hep aynı olduğu için valiz toplama açma derdi yok. Uçakla böyle bir tur yapmaya kalksanız, en az 4 kere valiz toplayacak, başka otellere yerleşecek, sonra o valizleri defalarca taşıyacaksınız. Cruise'da ise bir kere valizinizi açıyorsunuz, sonra gezinin en sonunda topluyorsunuz. O kadar.
Gemide ilk gece uyumak o
kadar zor oldu ki... Defalarca da uyandım.
Sonraki gecelerde ise, yorgunluktan mıdır, alışmaktan mıdır bilmiyorum, bebekler gibi uyudum.
Sabahları da 06:30da
çalan alarmı susturmak için gözümü açtığımda denizi görünce,
üstelik de karaya yaklaşmayı izleme fikri ile hemen uyandım. Aradaki fiyat farkı nedir bilmiyorum;
ama niyetlenirseniz mutlaka balkonlu kamaralardan yana tercihinizi
yapın derim ben.
Cruise mutlaka denenmesi gereken bir şey. Çok keyif aldık. Ama ben favori adamı seçtim: Mykonos. Bir dahaki sefere doğrudan oraya gideceğim.
Daha sık, çok çok daha sık seyahat etmeye kesinlikle karar verdim. En az üç ayda bir...
Bütün ruh halim değişiyor. Ben seyahat ederek mutlu olanlardanım.
Yarın pazartesi!
Yoğun bir hafta beni bekliyor.
Aklımda Yunanistan...
4 yorum:
demek izmire geldin inanmıyoruuuuuum,pasaportta bira içtin topçuda yemek yedin demeeek...bir daha gelirsen sana rehberlik yaparım, bu civarda da dolu yerler var görecek...
Sevgili Adsız,
Yalnızca bir kaç saat geçirmiş olsam da, evet bir buz gibi bira bir tavuklu çökertme hüplettim. İzmir güzel şehir, hele bir de rehber olursa sahane olur :)
Sezencim dün akşam tatil planlarımıza yeni bir yön vermeye çalışırken aklıma cruise geldi ve sabah işe gelip ilk iş blogunu açtım :) Ve beni yanıltmadın yine senden çok faydalı şeyler öğreniyorum :) Çok yeni bir fikir şu an bize, ama adaları görmek için en mantıklı yol cruise değil mi? Ya da şu an seçeneklerimiz azaldığı için kendimi mi kandırıyorum? Değişik bir deneyim olur diye heveslendik. Ağustosta planlarımız ama bakalım. Tekrar tekrar okuyacağım yazıları şimdi. Ama inan daha sıcak bakıyorum artık :))
Merhaba,bu sabah Aegean Paradice gemisi ile çıktığım Rodos,Mikonos ve Santorini turundan döndüm.Harika bir gezi oldu,bol foto,tatlı sohbetler,,yeni tanışlar,,mis gibi de bir deniz:Akdeniz.... harikaaydı,,Elia Plajı ...herşey çok güzeldi,,garsonlar,kat hizmetlileri,,,hele Berk )))özel bir show yaptı:iskambil kağıdı elimdeyken değişti,,,inanamıyorum,,,hele ki İlker beyin konseri...şahana,,,yine giderim)))
Yorum Gönder