23 Kasım 2012

you can't sleep? me either. let's can't sleep together.

"Peki şimdi siz nesiniz?"

Otuzlu yaşlara adım adım yaklaşıyorum, bugüne dek bu soruya verdiğim cevaptan bir kere tatmin hissedemedim kendimi.

"Evliyiz.", "Nişanlıyız." değilse durum, bu soru hep kabus gibidir. Bazen sevgili olursun, herkese "kız arkadaşım", "erkek arkadaşım" diye tanıştırırsın ama birlikte geçirdiğin zamanlar çok sınırlı ve içi boş olur. Bazen de tam tersine "Takılıyoruz ya işte öyle" dersin; ama aslında pek çok ilişkiden daha dolu dolu zaman geçirip, daha sık konuşup görüşüyor olursun.

Ben şahsen "Peki şimdi siz nesiniz?" yerine, muzur muzur "Tamam anladım bir işler dönüyor, mutlu musun?" diye soranları daha çok severim.




Ne olduğumuzun ne anlamı var sahiden?

Hem ayrıca birbirimize yüklediğimiz sıfatların içini doldurabiliyor muyuz?

Kadın adamı koluna takıyor "Kocam" diyor göğsünü gere gere, adam her fırsatta karısını bırakıp sevgilisinin yanına kaçıyor, onun için heyecanlanıyor, ona süprizler yapıyor. 

Bir kadın adamdan bahsederken "Sevgili değiliz." diyor ama şimdiye kadar birçok sevgilisinde olmadığı kadar ayakları yerden kesilmiş.





Bir de arkadaşlarının "Peki şimdi siz nesiniz?" soruları karşısında paniğe kapılıp, direk adamın karşısına geçip "Biz neyiz?" baskısına başlayan hemcinslerim var ki, onlar ayrı kategori. Bir zaman tanı bakalım, ikiniz de görün birbirinizle neler yapıyorsunuz, birbirinizi hayatınızda ne kadar istiyorsunuz.

Benim şimdiye kadarki ilişkilerimin hiçbirinde, karşılıklı oturup konuşmadık biz neyiz diye.
Tanıştık, gezdik, tozduk, birlikte zaman geçirdik. Bir şeyler olduysa, sonradan kendiliğinden oldu.  Zaman içinde... Bazen biri diğerini kıskandığını fark ettiğinde, bazen geride kalan aylara bakıp da aslında hep birlikte zaman geçirildiği fark edildiğinde veya gelecekte bir konser bir seyahat planı yapılırken hep iki kişilik yapılmaya başlandığında veya iki taraf da "Mutluluktan ölüyormuş gibi hissediyorum kendimi onun yanında. Başka hiçbir kadın /hiçbir adam umurumda değil." dediğinde...  Genellikle bir süre hiçbir sıfat olmadan birlikte zaman geçirildikten sonra... Fark etmeden, çaktırmadan, konuşmadan...




Çarşamba akşamı, hem yogitamın doğum günü, hem de benim Mr. Feelgood* (evet evet adı bu olsun, çünkü adamın yanındayken ne yaptığımız hiç fark etmez kendimi gerçekten iyi ve tam hissediyorum.) ile görüşebileceğim, okul çıkışı dersim olmayan tek gün!

Yogitama yeni yaşı için dileğim belli: Aşk! Yeni yaşın aşkla geçsin, gibi havada asılı kalacak bir şey söylemek yerine, öğle molasında kendimi Metrocity'e atıyorum, aşk dileğime uygun bir hediye kapıyorum. (Bu arada, Intimisi'nin incili koleksiyonu muhteşem, bir yolunuzu düşürün derim ben.)




İş çıkışında Mr. Feelgood'un yanına koşuyorum, birlikte Sensus'a gidip şarap içmeye karar veriyoruz. Ama kendimizi George's Hotel Roof'ta buluyoruz. Fransız şaraplarımız, peynir tabaklarımız, harika manzaramız ile... 

Biraz sohbet ettikten sonra doğum günü kızı ve kutlama ekibi ile buluşmak üzere ayaklanıp Tektekçi'nin yolunu tutuyoruz. Elele tutuşmuş Galata'dan yukarı doğru yürürken, bir anda fark ediyorum ki,  ben az sonra yanlarına gideceğimiz arkadaş ekibinin ortasına bir adamı koluma takıp gitmedim hiç. Hepsi çok yakın arkadaşım, hayatım hakkında her şeyi bilirler ama nedense daha önce hiç bir zaman bir adamı böyle bütün arkadaşlarımın ortasına atmadım. Zaman içinde denk gelerek, tesadüfen tanıştılarsa tanıştılar...

Bilemiyorum o yüzden. Ne tepki verecek bizimkiler. Ben koluma takıp getirdiğim için adama aşırı bir ilgi mi gösterecekler. Yoksa alışkın olmadıklarından hiç yokmuş gibi mi davranacaklar. Bir açıklama yapmak zorunda hissediyorum kendimi, -muhtemelen yapmasam daha iyi olacaktı- yarım yamalak bir açıklama ile o ana kadar hiç gerilmemiş adamı da azıcık germiş oluyorum. 

Ve bizimkilerle buluşuyoruz. Shotlar, süt şişesinde biralar, birbirine karışan sohbetler... 




Mr. Feelgood ile süt şişelerimizi tokuştururken ilk bombayı Chuchacım patlatıyor: "Biliyor musun sen şimdi burada sevgilinle bira tokuşturabiliyorsun ya, o benim sayemde!" Başlıyor, birlikte Amerika'da yaşamadan önce benim bira sevmezken, o dönemde biracı bir insana dönüşmemin eğlenceli hikayesini anlatmaya. Bol bol "sevgilin", "kız arkadaşın" kelimelerini kullanarak... Ben takılmam böyle şeylere, ama Mr. Feelgood zaten temkinli gitmekte fayda var kıvamındayken, "Noluyor yahu?" diyip gerilsin istemiyorum. Chuchama kaş, yapıyorum göz yapıyorum, sarılıp mıncıklıyorum, bana mısın demiyor. Aradan yarım saat geçtikten sonra geliyor yanıma, "Ya çoook özür dilerim. Ben aranızdaki şey hakkında haddimi aşan açıklamalar yaptım" diye kikirdeyerek. 

İkinci bomba doğum günü kızı yogitamdan geliyor. Yaşını tahmin etmesini istediğinde Mr. Feelgood'un verdiği cevaptan pek bir hoşnut olup, "Ayyy ben bunu çok sevdim. Dursun bu!" diyor. Yutkunuyorum, "Dursun bu ne demek şapşal, sus!" cümlemi yutup, "Sattın beni beş dakikada, adam belki sapık ne biliyorsun." diye geyik yapıp kapatıyorum konuyu.

Bir ara beni tek yakalayan, yakın zamanda gelin olacak arkadaşım geliyor. "Ben böyle bir şey beklemiyordum ya. Çok doğalsınız, çok samimisiniz, baya olmuşsunuz siz. Acayip sevdim bu adamı. " diyor.

Beni en çok şaşırtan ise, eski erkek arkadaşımın çok yakın arkadaşı olması dolayısıyla tanıdığım, sonradan birlikte çok şey paylaşıp çok sevdiğim ama o ilişki bittikten sonra bana bile mesafe koymuş bir arkadaşımın Mr. Feelgood ile kurduğu diyalog oluyor. 




O gece, onun bu gibi detaylara hiç takılmamış olmasına, ortama uyumuna, kasılmamasına bayılıyorum. 

O gece, ikimiz birbirimizin içinde bambaşka kişiler keşfediyoruz. İkimiz birlikteyken aslında çok kalabalık olduğumuzu farkediyoruz.

O gece, o kadar yakın oluyoruz ki, her şeyin bu kadar hızlı gelişmesinden korkuyoruz. 

O gece, aramızdaki şeyin adı, yoğunluğu, sıklığı her ne olursa olsun onunla bir sürü farklı ve güzel şey yaşayacağımıza gerçekten inanıyorum. 

O gece, tamamen mantıksız, ancak filmlerde, romanlarda olur denilecek kadar tuhaf şeylerin gerçek hayatta da olabildiğini kabul ediyorum. 

O gece, ondan ayrılıp evime gittiğimde kendimi çok eksik hissediyorum.

O gece, bir insanı özlemek ne demekmiş tam olarak anlıyorum. 

O gece, 'o gece'lerden daha bir sürü olsun istiyorum. 



Something Good by alt-J on Grooveshark

Dip Not: Sokak dilinde Dr. Feelgood alkol ve uyuşturucu anlamındadır. :)

3 yorum:

Ebrushka Blog dedi ki...

Güzel bir başlangıç...

Adsız dedi ki...

oh be sezo, seni mutlu gormek ne guzel :)

Unknown dedi ki...

İyi günler:

Eğer finansman ihtiyacınız var mı?
Eğer İş veya kişisel Kredi ihtiyacınız var mı?
Eğer şirket finanse etmek ister misiniz?

Eğer bir iş başlatmak için bir kredi gerekiyor. Biz yıllık% 3 faiz oranıyla herhangi bir birey ve şirket için kredi vermek. Bizim kredi programı hakkında daha fazla bilgi için bize ulaşın.

Teşekkürler
Bay Eric Thomas
E-posta id: eric.thomas.loanhome009@gmail.com

Pinterest'im

Instagram'ım