Ben her kış böyle olurum.
Yavaşlarım.
Hani sanki yazın o güneşli havalarda, bronz bacakları ve ne kadar yüksekse o kadar makbul espadrilleri üzerinde oradan oraya koşturan, kendi yüzeyselliğinin dibine vurmuş kadın ben değilmişim gibi...
En soğuk bira elimdeyse, mis gibi hindistancevizi kokan güneş kremimle önüm ve arkam eşit yanıyorsa, başka hiçbir şeye hiçbir şeye ihtiyacım yoktur yazın.
Sonbahar gelince, o yazın saatlerce güneşin altında mest şekilde bronzlaştırdığım vücudum beyazlaşırken, evcilleşirim.
Daha düşünceli olurum. Gizli kaçış planları hayal ederim. Romantikleşirim.
Bunlara alışkınım. Biliyorum kendimin sonbahar ve kış versiyonunu. Kaç sonbahar ve kış devirdim kendimle.
Ama bugünlerde tanımadığım, bilmediğim, ürktüğüm duygular da var içimde.
İş, güç, sınavlar var, ama içimden hepsini bir yana bırakıp yüzlerce roman okumak geliyor. Romanlardaki karakter ruh hallerinden yola çıkarak hissettiklerimi tanımlamak, adlandırmak istiyorum.
Bir yandan yazmayayım diyorum. Çok kendimden bahseder oldum. Diğer yandan kıyamıyorum bu anların kaybolmasına. Kayıt altına almak, hep hatırlanabilir kılmak istiyorum.
Paylaşmak da istiyorum. Özellikle de ben umutsuz yazılar yazdığımda benimle aynı şeyleri hissedenlerle..."Var hala böyle şeyler, olabiliyor. Tam umudu kesmişken, palavra ya derken, güm diye!" demek istiyorum bu yazılarla onlara.
Belki de aslında bizzat ben tanımak istiyorum içimdeki yeni keşfettiğim bu beni.
Çünkü ben kendimi şaşırtıyorum. Uzun zamandır ilk defa.
Cuma akşamı bir haftadır çalıştığım ve çalışmadığım zamanlarda da çalışmam lazım diye kendi kendime dert edindiğim ilk vize sınavıma giriyorum.
Vize sınavından çıkışta, hem eski ofis arkadaşım, hem de birlikte Beyrut'u keşfettiğim Martha ile uzun zaman sonra kavuşuyoruz. En son, yazın son günlerinde George's Otel terasında, üzerimizde yazlık elbiselerimizle bir şişe şarap devirerek saatlerce dertleşmiştik.
O gün "İş , sevgili, dünyanın hangi köşesinde ne yaparak yaşayacağın üzerinde kafa patlatmakla planlamakla olmuyor, kendiliğinden tesadüfler ve süprizlerle hayatın akışı içinde belli oluyor." noktasına ulaşmış ve hayatın keyiflerinden aşırı çalışarak mahrum kalmamaya, kariyer obsesifliği konusunda yavaşlamaya karar vermiştik.
Gerçekten de aradan sadece iki ay geçmiş olmasına rağmen, ikimizin hayatında planladıklarımız haricinde, tesadüfler sonucu olup bitenler var. Onlardan konuşuyoruz, olacaklar hakkında heyecanlanıyoruz. Tünel'deki Peranostra'da, leziz mojito'larımızı mideye indirerek.
Sonra Nublu'nun yolunu tutuyoruz. Malum Karaköy, İstanbul'un en son göz bebeklerinden. Her geçen gün yeni bir yerler açılıyor. Üstelik de hiçbiri İstanbul'un her semtinde şubesi olan cafeler ve restoranlar değil. Karakterli, tek ve güzeller. Gradiva Otel'in bünyesindeki Bank ve Zeldazonk'un da methini uzun zamandır duyuyor, bir türlü yolumu düşüremiyordum. Onları o gecelik de pas geçiyoruz, aklımızdaki Gradiva Otel içindeki Nublu'da, daha önce Rock'n Coke'ta dinleyip çok eğlendiğimiz Club Bangkok'u dinlemek.
"‘Uyuz Indie’ veya ‘Snobby Techno’ diye tabir ettiğimiz ama aslında sevdiğimiz türden şarkıları ise Bangkok’ta çalmıyoruz. O şarkıları isteyen gidip evinde bizler gibi dinleyebilir diye düşünüyoruz. Amacımız daha önce deneyip başardığımız gibi ‘dancefloor-friendly’ şarkılarla coşup coşturmak." diye tanımlıyor onlar kendilerini.
Nublu tam bir underground bar. Çok havalı bir dekorasyon yok, yerin altında. Aşırı kalabalık değil, boş da değil. Ses sistemi güzel. Tek sıkıntısı içeride sigara, dışarıda içki içilmiyor. İçeride sigara içmemeye alıştık, zaten elimizde içkimizle kapı önü sohbetleri de ayrı bir keyifli oluyor. O yüzden sigara içmek için iki kat çıkmak mesele değil, ama güvenliğin içkileriniz ile çıkamazsınız, onları burada bırakın uyarısı can sıkıcı.
Club Bangkok, gerçekten de bizi saatlerce dans ettiriyor.
Mr. Feelgood ile de orada buluşuyoruz. Bir gariplik var aramızda. Sürekli dudakları mıknatıslıymış gibi gezenler biz değilmişiz gibi. Gerçekten "Çabuk başladık ve çabuk bittik mi acaba?" diye bir düşünce geçiyor aklımdan. Ama o düşünceyi uzun uzadıya düşünemeyecek ve kurcalayamayacak kadar kafam iyi ve dans ediyorum.
Biraz sonra o da bana hadi bir sigara içip konuşalım diyor. Çıkıyoruz, konumuz "Biz neyiz? Ne yapıyoruz?" Aslında çok keyifli olabilecek bir konuşmayı, olmaması gereken bir sebeple, olmaması gereken bir anda, olmaması gereken kafalarla yapıyoruz.
Ama onunlayken kendimi ifade etmem o kadar zor ki! Ben bile anlam veremiyorum kendime, hislerime. Ben benim bu halimi sindirememişken, kendimi nasıl ifade edeceğimi şaşırıyorum bazen.
"Neyim olduğun umurumda değil, ne isim koymak istersen koyabilirsin." dediğim zaman bir ilişki istemiyormuş, sadece eğlencenin peşindeymiş gibi oluyorum.
İfade edemiyorum, onunla birlikte içimdeki bambaşka bir "ben"i de keşfettiğimi... Onu yavaş yavaş severken, kendimin bu hiç bilmediğin halini de sevdiğimi...
Yeni güne "Love is too weak a word for what i feel. I luuurve you, you know. I loave you, i luff you, two f's yes i have to invent, of course i...i do, dont you think i do?" ve "Seks gülümsemeden yapılan tek eğlenceli şeydir." gibi muhteşem replikler ve muhteşem ilişki tespitleri ile dolu Woody Allen filmi Annie Hall izleyerek başlıyoruz.
Birlikte keyif dolu miskin bir gün geçirdikten sonra, koltukta uyuyakalıyoruz. Uyanıyorum, duş alıyorum, saçlarımı kurutuyorum, evin içinde takılıyorum. O hala uyuyor. Alıştığım ve bildiğim ben giderim onu uyandırırım, canım bira çekti hadi bana bira alalım, diye tuttururum. Ya da pılımı pırtımı toplar, bir arkadaşımla buluşmaya giderim, sıkıldım uyandığında haberleşir buluşuruz derim. Oysa ben ne yapıyorum, üzerime onun bir sweatshirtumu geçirip, yağmurlu havada kendimi sokağa vurup, bize bira ve sigara alacağım bir yer arıyorum, geri geliyorum.
Akşam onun Beşiktaş'ının maçı var. Benim ilişki geçmişimde maç sebebiyle kaç kavga var sayısını bilmiyorum. Maç izleyecektiysen, biz niye buluştuk mesela en baskın olan sebep olabilir.
O güzel kollarını açıkta bırakan forması ile heyecan içinde maçı izlemeye başladığında, ben de gülümseyerek onu izlemeye başlıyorum. Tutkusu, küfretmesi, sinirlenmesi inanılmaz çekici geliyor. Saatlerce devam edebilir bu maç, diye düşünürken yakalıyorum kendimi. O da muzur muzur bakışlarımı yakalıyor, "Neye gülüyorsun sen öyle bakalım?" diyor. Onun yanında maç izlerken bile mutlu olmamı kelimelere dökemiyorum. Mutluluğumdan şoktayım.
Ayaklarımı uzatacağım, sehpanın üzeri yiyip içtiklerimizin artıkları ile dolu. O maçını izlerken, "On dakikada yapabileceğim hiçbir işi erteleme" prensibimi hatırlayıp, tık tık tık salonu ve mutfağı toparlayıveriyorum. Gece sonra o da şaşırarak ifade ediyor, "Mesela bugün evimi topladın. Garip bir şey bu diyor." Bana da garip ki zaten, ben yapmam böyle şeyler kendi evim dışında.
Hani kendini ifade etmen gerekir ya karşındaki insana. Anlatman gerekir, nasıl düşünüyorsun, bazı şeylere nasıl tepki gösterirsin. Ben anlatıyorum, anlatıyorum, sonra onun yanında başka bir kadın oluyorum. Ve işin garibi bu kadını da seviyorum. Fırlama, pervasız, umursamaz kadın, içinde gizlice evcil, uyumlu bir kadın doğuruyormuş da haberim yokmuş.
Bir yandan da gizli gizli korkuyorum. Bir gün uyanacağım ve bu yeni keşfettiğim ve sevmeye başladığım kadın beni terk etmiş olacak diye.
Akşam onun bir arkadaşının askerliğe veda yemeği için Cumhuriyet Meyhanesi'ne gidiyoruz. Meyhaneden çıkışta, daha sakin, daha boş, daha sessiz bir yer çekiyor canımız. Cihangir'deki Meyra'ya atıyoruz kendimizi. Barda birer bira içip laflarken dört saat deviriyoruz.
O gece eve gitmek üzere çıkmıştım ondan. Öyle konuşmuştuk. Sabah babamla geleneksel pazar kahvaltım var malum ve ders çalışacağım. Olmuyor, bırakamıyoruz birbirimizi. Kikirdeyerek yürüyoruz yollarda. İlk kavgamızın nasıl olacağını hayal etmeye çalışıyoruz.
O gece karar veriyorum, biz birbirinden çok farklı ve birbirini iletişim kurabildikleri sürece çok iyi dengeleyecek iki insanız. Hem birlikteyken her şeyi çok iyi yapan ve hem de birbirini sevmekten korkan bir çiftiz. Çok komik, çok mutlu, çok tatlı ve çok karışığız.
Sabah uyanıyorum mutluyum. Koşa koşa babamla buluşmaya gidiyorum. Kahvaltının üzerine Salacak'ta salaş lokalde Kızkulesi'ne karşı Türk kahvelerimizi içip laflıyoruz. Anlatıyorum ona hayatıma, işime, geleceğime dair beynimdeki soru işaretlerini, çıkmazlarımı, tereddütlerimi. Ve o bir milyonuncu kez, alacağım her kararda hem maddi, hem de manevi olarak arkamda olacağını gösteriyor ve söylüyor bana. Kendim için bir şeyler ürettiğim ve yaptığım sürece, para kazanıp kazanmayacağımı dert etmek zorunda olmadığımı hatırlatıyor.
Hem Mr. Feelgood hem de babamla başladığım günde, Üsküdar'dan motora binmiş Beşiktaş'a geçerken ne kadar şanslı bir kadın olduğumu düşünüyorum.
Yarın nerede ne yapacağımı biliyorum.
Ama sonrası hakkında hiçbir fikrim yok. Ve içim güzel hislerle dolu.
Hayatta keşfedilecek çok şey olduğunu biliyordum zaten de, kendimde de keşfedeceğim çok şey olduğunu fark ettim.
Well, le-da-da!
Bu şarkı da size Mr. Feelgood'dan hediye olsun:
Yavaşlarım.
Hani sanki yazın o güneşli havalarda, bronz bacakları ve ne kadar yüksekse o kadar makbul espadrilleri üzerinde oradan oraya koşturan, kendi yüzeyselliğinin dibine vurmuş kadın ben değilmişim gibi...
En soğuk bira elimdeyse, mis gibi hindistancevizi kokan güneş kremimle önüm ve arkam eşit yanıyorsa, başka hiçbir şeye hiçbir şeye ihtiyacım yoktur yazın.
Sonbahar gelince, o yazın saatlerce güneşin altında mest şekilde bronzlaştırdığım vücudum beyazlaşırken, evcilleşirim.
Daha düşünceli olurum. Gizli kaçış planları hayal ederim. Romantikleşirim.
Bunlara alışkınım. Biliyorum kendimin sonbahar ve kış versiyonunu. Kaç sonbahar ve kış devirdim kendimle.
Ama bugünlerde tanımadığım, bilmediğim, ürktüğüm duygular da var içimde.
İş, güç, sınavlar var, ama içimden hepsini bir yana bırakıp yüzlerce roman okumak geliyor. Romanlardaki karakter ruh hallerinden yola çıkarak hissettiklerimi tanımlamak, adlandırmak istiyorum.
Bir yandan yazmayayım diyorum. Çok kendimden bahseder oldum. Diğer yandan kıyamıyorum bu anların kaybolmasına. Kayıt altına almak, hep hatırlanabilir kılmak istiyorum.
Paylaşmak da istiyorum. Özellikle de ben umutsuz yazılar yazdığımda benimle aynı şeyleri hissedenlerle..."Var hala böyle şeyler, olabiliyor. Tam umudu kesmişken, palavra ya derken, güm diye!" demek istiyorum bu yazılarla onlara.
Belki de aslında bizzat ben tanımak istiyorum içimdeki yeni keşfettiğim bu beni.
Çünkü ben kendimi şaşırtıyorum. Uzun zamandır ilk defa.
Cuma akşamı bir haftadır çalıştığım ve çalışmadığım zamanlarda da çalışmam lazım diye kendi kendime dert edindiğim ilk vize sınavıma giriyorum.
Vize sınavından çıkışta, hem eski ofis arkadaşım, hem de birlikte Beyrut'u keşfettiğim Martha ile uzun zaman sonra kavuşuyoruz. En son, yazın son günlerinde George's Otel terasında, üzerimizde yazlık elbiselerimizle bir şişe şarap devirerek saatlerce dertleşmiştik.
O gün "İş , sevgili, dünyanın hangi köşesinde ne yaparak yaşayacağın üzerinde kafa patlatmakla planlamakla olmuyor, kendiliğinden tesadüfler ve süprizlerle hayatın akışı içinde belli oluyor." noktasına ulaşmış ve hayatın keyiflerinden aşırı çalışarak mahrum kalmamaya, kariyer obsesifliği konusunda yavaşlamaya karar vermiştik.
Gerçekten de aradan sadece iki ay geçmiş olmasına rağmen, ikimizin hayatında planladıklarımız haricinde, tesadüfler sonucu olup bitenler var. Onlardan konuşuyoruz, olacaklar hakkında heyecanlanıyoruz. Tünel'deki Peranostra'da, leziz mojito'larımızı mideye indirerek.
Sonra Nublu'nun yolunu tutuyoruz. Malum Karaköy, İstanbul'un en son göz bebeklerinden. Her geçen gün yeni bir yerler açılıyor. Üstelik de hiçbiri İstanbul'un her semtinde şubesi olan cafeler ve restoranlar değil. Karakterli, tek ve güzeller. Gradiva Otel'in bünyesindeki Bank ve Zeldazonk'un da methini uzun zamandır duyuyor, bir türlü yolumu düşüremiyordum. Onları o gecelik de pas geçiyoruz, aklımızdaki Gradiva Otel içindeki Nublu'da, daha önce Rock'n Coke'ta dinleyip çok eğlendiğimiz Club Bangkok'u dinlemek.
"‘Uyuz Indie’ veya ‘Snobby Techno’ diye tabir ettiğimiz ama aslında sevdiğimiz türden şarkıları ise Bangkok’ta çalmıyoruz. O şarkıları isteyen gidip evinde bizler gibi dinleyebilir diye düşünüyoruz. Amacımız daha önce deneyip başardığımız gibi ‘dancefloor-friendly’ şarkılarla coşup coşturmak." diye tanımlıyor onlar kendilerini.
Nublu tam bir underground bar. Çok havalı bir dekorasyon yok, yerin altında. Aşırı kalabalık değil, boş da değil. Ses sistemi güzel. Tek sıkıntısı içeride sigara, dışarıda içki içilmiyor. İçeride sigara içmemeye alıştık, zaten elimizde içkimizle kapı önü sohbetleri de ayrı bir keyifli oluyor. O yüzden sigara içmek için iki kat çıkmak mesele değil, ama güvenliğin içkileriniz ile çıkamazsınız, onları burada bırakın uyarısı can sıkıcı.
Club Bangkok, gerçekten de bizi saatlerce dans ettiriyor.
Mr. Feelgood ile de orada buluşuyoruz. Bir gariplik var aramızda. Sürekli dudakları mıknatıslıymış gibi gezenler biz değilmişiz gibi. Gerçekten "Çabuk başladık ve çabuk bittik mi acaba?" diye bir düşünce geçiyor aklımdan. Ama o düşünceyi uzun uzadıya düşünemeyecek ve kurcalayamayacak kadar kafam iyi ve dans ediyorum.
Biraz sonra o da bana hadi bir sigara içip konuşalım diyor. Çıkıyoruz, konumuz "Biz neyiz? Ne yapıyoruz?" Aslında çok keyifli olabilecek bir konuşmayı, olmaması gereken bir sebeple, olmaması gereken bir anda, olmaması gereken kafalarla yapıyoruz.
Ama onunlayken kendimi ifade etmem o kadar zor ki! Ben bile anlam veremiyorum kendime, hislerime. Ben benim bu halimi sindirememişken, kendimi nasıl ifade edeceğimi şaşırıyorum bazen.
"Neyim olduğun umurumda değil, ne isim koymak istersen koyabilirsin." dediğim zaman bir ilişki istemiyormuş, sadece eğlencenin peşindeymiş gibi oluyorum.
İfade edemiyorum, onunla birlikte içimdeki bambaşka bir "ben"i de keşfettiğimi... Onu yavaş yavaş severken, kendimin bu hiç bilmediğin halini de sevdiğimi...
Benim hep mantığım duygularımı bastırırdı. Hep...
Hep böyle olagelmiş ya, daha farklısını yapamayacağımı sanıyordum. Oysa ki şimdi mantık ve duygu diye bir ayrımım bile yok. Ben varım. O var. Ve ben onu istiyorum.
Hep böyle olagelmiş ya, daha farklısını yapamayacağımı sanıyordum. Oysa ki şimdi mantık ve duygu diye bir ayrımım bile yok. Ben varım. O var. Ve ben onu istiyorum.
Hırçın, egoist, bencil, belli bir kalıba sokmak isteyen bir isteme de değil bu. Bana şöyle davransın, benim bilmemneyim olsun, birlikte bunu yapalım, benimle böyle ilgilensin, sürekli bana mesaj çeksinlerim yok olmuş. Sadece onu istiyorum, yanımda olsun. Yetiyor.
Birbirimize kendimizi ne kadar ifade edebildiğimizden emin olmayarak, ama en azından birbirimizi anlamak için çaba harcadığımızı ve iletişim kurabildiğimizi görerek, rahatlamış ve aramızdaki buzlar kırılmış halde aşağı dönüyoruz tekrar.
Birbirimize kendimizi ne kadar ifade edebildiğimizden emin olmayarak, ama en azından birbirimizi anlamak için çaba harcadığımızı ve iletişim kurabildiğimizi görerek, rahatlamış ve aramızdaki buzlar kırılmış halde aşağı dönüyoruz tekrar.
Yeni güne "Love is too weak a word for what i feel. I luuurve you, you know. I loave you, i luff you, two f's yes i have to invent, of course i...i do, dont you think i do?" ve "Seks gülümsemeden yapılan tek eğlenceli şeydir." gibi muhteşem replikler ve muhteşem ilişki tespitleri ile dolu Woody Allen filmi Annie Hall izleyerek başlıyoruz.
Birlikte keyif dolu miskin bir gün geçirdikten sonra, koltukta uyuyakalıyoruz. Uyanıyorum, duş alıyorum, saçlarımı kurutuyorum, evin içinde takılıyorum. O hala uyuyor. Alıştığım ve bildiğim ben giderim onu uyandırırım, canım bira çekti hadi bana bira alalım, diye tuttururum. Ya da pılımı pırtımı toplar, bir arkadaşımla buluşmaya giderim, sıkıldım uyandığında haberleşir buluşuruz derim. Oysa ben ne yapıyorum, üzerime onun bir sweatshirtumu geçirip, yağmurlu havada kendimi sokağa vurup, bize bira ve sigara alacağım bir yer arıyorum, geri geliyorum.
Akşam onun Beşiktaş'ının maçı var. Benim ilişki geçmişimde maç sebebiyle kaç kavga var sayısını bilmiyorum. Maç izleyecektiysen, biz niye buluştuk mesela en baskın olan sebep olabilir.
O güzel kollarını açıkta bırakan forması ile heyecan içinde maçı izlemeye başladığında, ben de gülümseyerek onu izlemeye başlıyorum. Tutkusu, küfretmesi, sinirlenmesi inanılmaz çekici geliyor. Saatlerce devam edebilir bu maç, diye düşünürken yakalıyorum kendimi. O da muzur muzur bakışlarımı yakalıyor, "Neye gülüyorsun sen öyle bakalım?" diyor. Onun yanında maç izlerken bile mutlu olmamı kelimelere dökemiyorum. Mutluluğumdan şoktayım.
Ayaklarımı uzatacağım, sehpanın üzeri yiyip içtiklerimizin artıkları ile dolu. O maçını izlerken, "On dakikada yapabileceğim hiçbir işi erteleme" prensibimi hatırlayıp, tık tık tık salonu ve mutfağı toparlayıveriyorum. Gece sonra o da şaşırarak ifade ediyor, "Mesela bugün evimi topladın. Garip bir şey bu diyor." Bana da garip ki zaten, ben yapmam böyle şeyler kendi evim dışında.
Hani kendini ifade etmen gerekir ya karşındaki insana. Anlatman gerekir, nasıl düşünüyorsun, bazı şeylere nasıl tepki gösterirsin. Ben anlatıyorum, anlatıyorum, sonra onun yanında başka bir kadın oluyorum. Ve işin garibi bu kadını da seviyorum. Fırlama, pervasız, umursamaz kadın, içinde gizlice evcil, uyumlu bir kadın doğuruyormuş da haberim yokmuş.
Bir yandan da gizli gizli korkuyorum. Bir gün uyanacağım ve bu yeni keşfettiğim ve sevmeye başladığım kadın beni terk etmiş olacak diye.
Akşam onun bir arkadaşının askerliğe veda yemeği için Cumhuriyet Meyhanesi'ne gidiyoruz. Meyhaneden çıkışta, daha sakin, daha boş, daha sessiz bir yer çekiyor canımız. Cihangir'deki Meyra'ya atıyoruz kendimizi. Barda birer bira içip laflarken dört saat deviriyoruz.
O gece eve gitmek üzere çıkmıştım ondan. Öyle konuşmuştuk. Sabah babamla geleneksel pazar kahvaltım var malum ve ders çalışacağım. Olmuyor, bırakamıyoruz birbirimizi. Kikirdeyerek yürüyoruz yollarda. İlk kavgamızın nasıl olacağını hayal etmeye çalışıyoruz.
O gece karar veriyorum, biz birbirinden çok farklı ve birbirini iletişim kurabildikleri sürece çok iyi dengeleyecek iki insanız. Hem birlikteyken her şeyi çok iyi yapan ve hem de birbirini sevmekten korkan bir çiftiz. Çok komik, çok mutlu, çok tatlı ve çok karışığız.
Sabah uyanıyorum mutluyum. Koşa koşa babamla buluşmaya gidiyorum. Kahvaltının üzerine Salacak'ta salaş lokalde Kızkulesi'ne karşı Türk kahvelerimizi içip laflıyoruz. Anlatıyorum ona hayatıma, işime, geleceğime dair beynimdeki soru işaretlerini, çıkmazlarımı, tereddütlerimi. Ve o bir milyonuncu kez, alacağım her kararda hem maddi, hem de manevi olarak arkamda olacağını gösteriyor ve söylüyor bana. Kendim için bir şeyler ürettiğim ve yaptığım sürece, para kazanıp kazanmayacağımı dert etmek zorunda olmadığımı hatırlatıyor.
Hem Mr. Feelgood hem de babamla başladığım günde, Üsküdar'dan motora binmiş Beşiktaş'a geçerken ne kadar şanslı bir kadın olduğumu düşünüyorum.
Yarın nerede ne yapacağımı biliyorum.
Ama sonrası hakkında hiçbir fikrim yok. Ve içim güzel hislerle dolu.
Hayatta keşfedilecek çok şey olduğunu biliyordum zaten de, kendimde de keşfedeceğim çok şey olduğunu fark ettim.
Well, le-da-da!
Bu şarkı da size Mr. Feelgood'dan hediye olsun:
10 yorum:
blogundan haberdar mı pekı?
Sorunun sebebini merak ettim. :)
Cevabına gelince,
Evet haberdar.
Rahatsız olursan yazdığım bir şeyden söyle, dedim.
O da "okumamam daha iyi olur bundan sonra yazdıklarını" dedi.
Bilmiyorum okuyup okumadığını...
Blogu okuyanlar için harika, fakat bir partner için fazla olabilir diye düşünüyorum çünkü. Zira benim eski blogumu eski erkek arkadasım okuduğunda ciddi bir kriz yaşanmıştı aramızda. Özelmişte bıdı bıdı bıdı...Neyse söyledım ya; ex boy fr. :)
Bir iş adamı mısın? Herhangi bir finansal stres içinde misiniz? Kendi iş başlangıç için para gerekir? DÜŞÜK gelir ve zor kredileri ile yerel bankalar ve diğer mali kurumlar elde etmek var mı? Cevap burada, Co.operate kredi hizmet cevaptır. İlgilenen adayların yolu ile bize ulaşın: co.operateloanservice@gmail.com
Aşağıdaki türlerde kredi ve daha birçok sunduğumuz;
* Bireysel krediler,
* İş genişletme.
* Girişimcilik
* Eğitim.
* Borç konsolidasyonu.
* Sabit para krediler.
İlgilenen adayların yolu ile bize ulaşın: co.operateloanservice@gmail.com
YIL KREDİ TEKLİF SONU !!! YIL KREDİ TEKLİF SONU !!!
Eğer başarılı bir planı ile 2016 başlatmak için herkese iyi haber, SUNSHINE KREDİ FİRMA, Yılın 2015 kalan ay için teminat olmadan müşterilere uygun kredi verilir.
Kendi iş kurma düşünüyorsun, biz bireysel kredi, iş kredileri ve işletme kredileri ve% 2 kredi faiz oranının her türlü teklif, çünkü borç, bu, sizin arzu ulaşmak için bir şans vardır. Şimdi acele ve bu programın bir parçası olmak.
Daha fazla bilgi için Sunshineloancompany@gmail.com e-posta yoluyla şimdi lütfen bize ulaşın
Borçlu Bilgi:
Ad Soyad: _______________
Devlet: __________________
Cinsiyet: ______________________
Yaş: ______________________
Kredi miktarı gerekli: _______
Kredinin Uzunluğu: ____________
Kredinin amacı: _____________
Telefon numarası: ________
İngilizce anlamak: ________
(Sunshineloancompany@gmail.com)
SunshineLoanCompany
Eger kisisel kredi ihtiyaciniz var mi?
Tibbi kredi ihtiyaciniz var mi?
Daha fazla bilgi için e-posta ile bana geri alirim Için: stone.b.f.ltd@gmail.com
Eger sirketler, isletmeler ve kuruluslar için proje finansmani ihtiyaci var mi?
Eger tarimsal kalkinma kredisi ihtiyaciniz var mi?
Eger bir is baslatmak için bir kredi gerekiyor mu?
Eger faturalarinizi ödemek için bir kredi gerekiyor mu?
Eger bir araba satin almam gerekiyor mu?
Isinizi genisletir krediyi ihtiyaciniz var mi?
Çiftlik ekipmanlari kredi gerekiyor mu?
Cevabimiz evet e-posta ile bize bugün ise, stone.b.f.ltd@gmail.com
Biz düsük faiz oraniyla size kredi verebilir.
Bizim ana hizmet için sirketler, isletmeler ve kuruluslar için uluslararasi proje finansmani saglanmasidir
eglence, turizm, eglence ve insaat sektörlerinde önemli arazi gelistirme projeleri.
Daha fazla bilgi için e-posta ile bana geri alirim Için: stone.b.f.ltd@gmail.com
Merhaba dünya çapında bireyler ve şirketler hem Krediyi, Uluslararası Proje Finansmanı, Banka Garanti ve SBLC sunuyoruz. Bizim faiz oranı yıllık% 3'tür.
Biz de sponsor ve yerel ve uluslararası Projeler her türlü finanse. Yani iyi bir proje var ve biz, işaret anlaşmasını tartışmak ve daha sonra sponsor veya sizin için projeyi finanse böylece sadece hemen bize haber bir yatırımcı gerekiyorsa.
Lütfen tüm finansal ihtiyaçları için bugün bize.
Saygılarımla,
Bay Michiel Hoogstrate
E-mail: Xlcatlinloanfirm@gmail.com
Eğer bir kredi ihtiyacı var mı? bankada bir kredi size yalanladı, biz mali size yardımcı olmak için buradayız, artık yapmanız gereken tek şey herhangi bir hedefe herhangi bir miktarın anlık kredi almak için (christofinancialhome@hotmail.com) aracılığıyla bize e-posta olduğunu. Sizin mutluluğunuz bizim önceliğimizdir.
Adı: Christo Salam
Firma adı: Christo Mali ev
E-posta: christofinancialhome@hotmail.com
HIZLI KREDİ BUGÜN İÇİN GEÇERLİ
Hello Everybody,
My name is Mrs Sharon Sim. I live in Singapore and i am a happy woman today? and i told my self that any lender that rescue my family from our poor situation, i will refer any person that is looking for loan to him, he gave me happiness to me and my family, i was in need of a loan of S$250,000.00 to start my life all over as i am a single mother with 3 kids I met this honest and GOD fearing man loan lender that help me with a loan of S$250,000.00 SG. Dollar, he is a GOD fearing man, if you are in need of loan and you will pay back the loan please contact him tell him that is Mrs Sharon, that refer you to him. contact Dr Purva Pius,via email:(urgentloan22@gmail.com) Thank you.
BORROWERS APPLICATION DETAILS
1. Name Of Applicant in Full:……..
2. Telephone Numbers:……….
3. Address and Location:…….
4. Amount in request………..
5. Repayment Period:………..
6. Purpose Of Loan………….
7. country…………………
8. phone…………………..
9. occupation………………
10.age/sex…………………
11.Monthly Income…………..
12.Email……………..
Regards.
Managements
Email Kindly Contact: urgentloan22@gmail.com
İSKANDAR LENDERS ":: Gayrimenkul müsünüz, bir etkiniz var mı ve işinizi güçlendirmek için paraya ihtiyacınız var, finansal durumunuzla ne kadar ileri gittiniz ve finansal olarak geleceğe ne kadar güveniyorsunuz, hastane faturaları için kredilerimiz de var , yüksek teknoloji mühendisleri için krediler aileler için milyarlarca krediye kadar değişen projeler için krediler, tüm bunlar ve daha fazlası <<<<<< >>>>>
50.000,00 dolar, 100.000,00 dolar, 600.000,00 dolar ve 1.000.000,00 dolar
☎ ::::::::::::> + 62 822-7404-5059
W / A :::::::> + 62 822-7404-5059
E_mail :::::: [iskandalestari.kreditpersatuan@gmail.com]
Bu şirkette ayrıca, özellikle bitcoin {BTC} gibi çevrimiçi iş olan diğer sektörlere yatırım yapanlar için de yardımımız var.
Körük, bitcoin'e nasıl yatırım yapabileceğinizin dökümüdür :::
UYARI SÜPER HAFTA PROMOSU SADECE 7 GÜN İÇİN SON SONRA 300 $ DÜŞÜK BAŞLAYIN VE 10 KEZ DÖNÜŞ
YATIRIM $ 300.00 GET $ 5.000.00
YATIRIM $ 500.00 ALIN 7.000.00 $
YATIRIM 1.000,00 $ İNDİR 12,000,00 $
YATIRIM $ 10,000.00 GET $ 105,000.00
YATIRIM 100.000,00 $ 1.000.000,00 $ AL
YATIRIM 1.000.000,00 $ 10.000.000,00 $ AL
ONAYLI ÖDEME YÖNTEMİ
>>>>>>>> [BTC]
7/24 TİCARET DESTEĞİ
ŞİMDİ MÜŞTERİ HİZMETLERİ İLE İLETİŞİME GEÇİN ŞİMDİ HURRY UP, BU EN İYİ FIRSATI KAÇIRMAYIN
WhatsApp: +1 (682) 710_4911
Yorum Gönder