15 Ağustos 2015

Barselona: Paella için Botafumeiro, Gaudi için Casa Battlo, enerji takviyesi için La Boqueria, gün batımı için Port Vell, tapas için Blai9, iltifat için Sutton Club


Ne yaptığından bağımsız biçimde yalnızca orada olmanın mutlu ettiği şehirler vardır. Benim için Barselona kesinlikle onlardan biri. Binaları güzel, sokakları güzel, insanları güzel ve hepsinden önemlisi hissettirdikleri güzel bir şehir Barselona.


Bu şehre ilk yolum düştüğünde üniversite öğrencisiydim ve interrail maceramızda ikinci durağımız olan Barselona'da yalnızca üç günlük bir kalış planlarken, bir haftadan uzun bir süre şehri terk edememiş, çok güzel zamanlar geçirmiştik.


Aradan yıllar geçtikten sonra, ING Bank ile Pegasus'un hediye bilet kıyağını nereye kullansak diye düşünürken, alternatifler arasında en çok Berselona'ya gitme fikri içimize sindi. Use-it haritamı, pasaportumu, güneş gözlüğümü ve fazla sangria içmeye tedbiren alka seltzer'leri çantama attığımda seyahate hazırdım.


Bu arada use-it ile hala tanışmadıysanız, Avrupa'ya seyahat etmeden önce göz atmanızı şiddetle tavsiye ederim. Şehirlerde yaşayan gönüllüler tarafından, çok güzel tavsiyeler ve bilgiler içeren rehberler hazırlanıyor ve bu rehberleri ücretsiz olarak indirebiliyorsunuz. 




Son zamanlardaki seyahatlerimin tamamında airbnb üzerinden kiraladığım evlerde kalıyordum; ama bu seyahatte konaklama organizasyonunu yapmakta biraz geçe kaldığımız için, bütün güzel evler başka gezginler tarafından kapılmıştı. Bu yüzden konaklamak için  Hotel Condado'yu seçtik. Fiyatı oldukça makul olan bu otel, metroya biraz uzak olmasının dışında, gerçekten beklentimizin üzerinde iyiydi. Odamızın önünde kocaman bir terasımız vardı, otel tertemizdi, çalışanlar oldukça sempatikti. 


Havalimanından doğrudan otelimize gidip, çantalarımızı bıraktıktan sonra, hemen kendimizi Barselona sokaklarına vurduk. Midemiz kazındığından, ilk istikametimiz 1975 yılından beri hizmet veren Botafumeiro oldu. 






Botafumeiro, Carrer Gran de Gracia üzerinde bulunan, şehre gelen her ünlünün ayak basmış olduğu, çok şık dekore edilmiş bir deniz ürünleri restoranı. Öğle yemeği saatinde bile tıklım tıklım doluydu. Rahat rahat oturup sohbet etmek isterseniz masalardan oluşan pek çok odası var, tek başınıza gidip bir şeyler tatmak isterseniz bar kısmı daha mantıklı bir seçenek olabilir. 



Biz başlangıç olarak kalamar aldık ve uzun zamandır yediklerimin en lezzetli ve hafif olanıydı. Daha sonra da deniz ürünlü paella yedik. Daha önce farklı yerlerde paella yemiş biri olarak şunu söyleyebilirim, tek bir hakkınız varsa, paella'yı kesinlikle burada yiyin. Bir porsiyonu 32 euro ve kesinlikle inanılmaz lezzetli. 






Oradan çıktıktan sonra, harika binaların arasında saatlerce yürüdük, parklarda oturduk, Gracia üzerindeki mağazalardan alışveriş yaptık, keyifle saatler geçirdik.








Bu civarda mutlaka görülmesi gerekenlerden biri, Gaudi'nin baş yapıtlarından biri olarak kabul edilen ve tercümesi "Kemiklerin Evi" olan Casa Battlo. Zaten yolda yürürken, önündeki kalabalık ve kendisini daha kilometrelerce öteden belli eden renkli dış cephesi ile mutlaka dikkatinizi çekecektir.








Gaudi evinin karşısında keyif çattıktan sonra, şehri boydan boya yürümeye devam ederek, Barselona'nın İstiklal Caddesi olarak tanımlanabilecek La Rambla'ya ulaştık ve soluğu Mercat de Sant Josep de la Boqueria -veya kısaca La Bouqeria-'da aldık. Burası da yine uğranmazsa olmaz bir Barselona adresi. Meyve, sebze ve deniz ürünleri pazarı. Pazarda dolanıp, cold press sebze suyu ile enerji topladıktan sonra kendimizi La Rambla'nın turist kalabalığının içine bıraktık. 









La Rambla'yı sonuna kadar yürüyünce, kocaman bir Kolomb heykelinin gösterdiği istikamette deniz var ve tabii altındaki aslan heykelleri ile fotoğraf çektirmek de olmazsa olmaz turistik etkinliklerden biri.



Port Vell'e ulaşıp, denizin kıyısındaki banklara oturduğumuzda hava hala aydınlık olduğundan, saatin 21:00 olduğunu fark edince oldukça şaşırdık.



Biraz dinlendikten ve hava kararmaya başladıktan sonra,  tapas ve sangria keyfi yapmayı hak ettiğimiz konusunda hemfikirdik. Telefonumdaki verilere göre de tastamam 13.000 adım atmıştık!




Daha önceki Barselona'ya gelişimde akşam tapas ve sangria için genellikle Plaça Reial'ın yolunu tutmuştuk, bu sefer "turistik olmayan La Rambla" olarak tanımlanan Carrer Blai'yi keşfetmek üzere yola çıktık. Tarihi binalar ve turist kalabalığının yerini daha yeni apartmanlara bıraktığı Paralel boyunca duvar resimlerini inceleyerek uzun bir süre yürüdük.



Pek çok kişiye sorduktan sonra sonunda Carrer Blai'ye ulaşmayı başardık. Yan yana dizilmiş pek çok bar ve onların sokağa attıkları sandalyelerle dolu bir sokak burası. Sokaktaki en çok talep gören ve şık mekan ise kesinlikle Blai9.



Oturacak yer olmamasına ve kapıda sıra bekleyenlere rağmen, çok da şık olmayan ama her zaman işe yarayan bir taktikle, yiyeceğini ve içeceklerini bitirmiş oturmaya devam eden bir grubun başına dikilerek sokaktan şahane bir masa kapmayı başardık.

Blai9, gelenekseller yerine daha farklı tapaslar yapıyor. İçerideki tapasların dizildiği bara gidiyor, beğendiklerinizi tabağa dolduruyor ve bir sürahi sangria ile birlikte afiyetle mideye indiriyorsunuz.




Sangriaları yuvarlayarak ve laflayarak saati 1:00 yaptıktan sonra dans etme saatimizin geldiğine karar verdik ve otelimize dönüp üstümüzü giyindik. İstikametimiz otelimizin bir arka sokağındaki Sutton Club oldu. Kapısındaki upuzun sıra ile oldukça davetkar görünüyordu.

Barselona'da gece çıkmadan önce bir bilene danışmakta veya etkinlikleri takip etmekte fayda var. O gün şansımıza Nervo olduğu içinmiş bütün o kalabalık. Ertesi gün önünden geçtiğimizde Sutton Club oldukça boşken, bir önceki gün boş olan clublar tıka basa doluydu. Yani hangi gün nerede eğleneceğinizi seçmek için biraz araştırma yaparak veya orada yaşayanlarla laflayarak o geceki programları öğrenmenizde fayda var.



Biz Nervo'nun kim olduğunu bile bilmediğimiz için sahneye çıktıkları zaman ortamın coşkusuna katılamadık. Ama gayet eğlendik.

Barselona'da ilk gece club deneyimimden öğrendiklerim şunlar oldu: İspanyol erkekleri oldukça yakışıklı, genel olarak çok hızlı sarhoş oluyorlar, hepsi İstanbul'a bayılıyor ve harika iltifat ediyorlar. İltifatları zevkle kabul edip, sarhoşları ustalıkla savuşturup, çok tatlı bir İspanyol çocuğun İstanbul'da pavyona götürülüp kazıklanma hikayesini kahkahalarla dinleyip, "Bu gece birlikte uyuyalım mı?" sorusunun ne kadar ani geldiği konusunda şoka girip, bolca dans ettikten sonra, sabaha karşı otele geri döndüm. 

Barselona'da olmak aradan yıllar geçse de hala çok lezzetli ve keyifliydi!

2 yorum:

Gamze Esra Ersöz dedi ki...

İspanya'nın Endülüs bölgesini baştan sona gezmiş olmama rağmen büyük şehirleri ile henüz tanışmadım.Eğer yolum Barcelona'ya düşerse yazınızdaki noktaları dikkate alacam :)

thalassa dedi ki...

Sezen merhaba,yazın barselona gezim olacak ama use-it'in sitesinde barselona'yı bulamadım,sende hala mevcut mu barselona haritan?

Pinterest'im

Instagram'ım