04 Şubat 2016

3B: Boris, Balat, Banksy

Yatağa yattığımda hava aydınlanmak üzere ve ertesi gün için 3B planımız var: Boris, Balat, Bansky. 

Pazar sabahları erkenden babam bana kahvaltıya geliyor, kapı zilinin çalmasıyla uyanıyorum. Nasıl olsa sabah babamın gemesiyle uyanırım diye düşünerek alarm kurmuyorum.

Gözümü açtığımda saat 11:30!! Babam gelmeyeceğini söyleyen bir mesaj atmış. Kızlar benden haber bekliyorlar, kaçta Boris'e gidelim diye. Telefonu duymayacağım kadar baygın uyumuşum.

"Fena uyumuşum" diyorum, "15 dakikaya evden çıkarım."

"Çüşş, jet lag olacaksın." diye takılıyorlar bana. 



Gerçekten de 15 dakika sonra, elimde gözlerimi açık tutabilmek için kocaman bir bardak kahve ile evden çıkıyorum. İlk istikamet Boris. Bal kaymağını çok methettikleri, Yenikapı'daki kahvaltıcı. 

Gelgelelim tam nerde olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. 

Taksici abi "Beşiktaş'ta kahvaltıcı yok mu ki, Yenikapı'ya sadece kahvaltı için mi gidiyorsunuz?" diye soruyor şaşkınlıkla. "Bal kaymağı çok iyiymiş." diyorum. 

Dikiz aynasından beni on beş dakika kadar şaşkınlıkla süzüyor. Gözü omzumda asılı kameraya takılıyor. "Haa iş için gidiyorsunuz, gazeteci misiniz?" oluyor ikinci sorusu. 


İçimden "Bir adam için San Francisco'ya gitmişliğim var, bal kaymak için Yenikapı'ya mı gitmeyeceğim?" diyorum. Dışımdan ise, "Yok, gazeteci değilim. İş için de değil, kahvaltı etmek için gidiyorum." diyorum.


Taksici abi dikiz aynasından beni süzerek anlam vermeye çalışırken, ben haritadan adresi bulup yolu tarif ediyorum. Tam Boris'in sokağa girecekken, bir araba yolu kapatmış, giremiyoruz. 


"İsterseniz siz beklemeyin, ben yürürüm buradan." diyorum. "Yok yok, ben merak ettim gittiğiniz yeri." diyor. 

Oldukça salaş ve sıradan görünen Boris'in önüne geldiğimizde "Burası mı, emin misiniz?" diye teyit etme ihtiyacı duyuyor. "Evet evet." diyorum. 

Beşiktaş'tan kalkıp oraya kahvaltıya gelmem, o kadar anlamsız geliyor ki taksiciye, işi gücü kalmamış bir deli olduğumu düşündüğünü anlayabiliyorum. 


"Bacım, sen nolur nolmaz, akşama kadar oyalanma buralarda." diye uyarıyor beni. "Merak etme abi." diyip kahkahalar atarak iniyorum taksiden.

Sevgili Buket içeride beni bekliyor. Su bardağında çaylarımızı içerek, kahvaltımızı ediyoruz.






Beşiktaş'tan kalkıp sırf kahvaltı etmek için buraya gelmeye gerek yok; ama başka bir planla kombinlendiğinde gerçekten oldukça leziz bir kahvaltı etmek için çok iyi bir adres Boris. Özellikle kavurma ve bal kaymak leziz.





Oradan çıkışta Yenikapı'nın yeni kahvecisi No:11'in yolunu tutuyoruz; ama kapalı. Bence en açık olması gereken gün pazar. Kapalı olması saçma. Kahvemizi içmek için Balat'a Coffee Department'a yol alıyoruz. 

Kahvemizi içerken, Vintage İstanbul'un çok tatlı sahibesi Özge ile karşılaşıyoruz. Yine burada tanışmıştık; ama bir türlü butiğini ziyaret etmeye fırsatımız olmamıştı. Kahvelerimizi içtikten sonra, semtin dünya tatllısı köpeği Latte önderliğinde yürümeye başlıyoruz. Nasıl akıllı bir köpek, Özge'yi görünce istikametin Vintage İstanbul olduğunu hemen anlıyor, önden gitmeye başlıyor, arada sırada arkasını dönüp bizi kontrol ediyor.



Vintage İstanbul, adından da anlaşılacağı üzere bir vintage butik. Şehirdeki onlarca versiyonundan ayrılan iki tarafı var: Birincisi burada gerçekten "giyilebilir" ve "kullanılabilir" parçalar satılıyor. İkincisi de fiyatlandırma parçalarla oldukça orantılı. Vintage butiklere girip de giyebileceğiniz hiç bir şey bulamıyorsanız veya beğendiğiniz her şeyin afaki fiyatlara olmasından sıkıldıysanız buraya mutlaka yolunuzu düşürün derim. Özellikle de herkesten farklı ve özgün parçalar giymeyi sevenlerdenseniz...



Vintage İstanbul'dan çok içimize sinen birkaç parça aldıktan sonra, Karaköy'de Global'in içinde kurulan The Art of Banksy sergisine gidiyoruz. Sokak sanatının ilahları arasında yer alan Banksy'nin eserleri tuvallere basılmış ve burada sergileniyor. Londra metro durağı uyarlamaları, Banksy eserlerinin basıldığı şekerlerle dolu şekerci dükkanı gibi, şehir ruhu yaratan düzenleme oldukça keyifli.






Özetle, serginin düzenlemesi ve sergilenenler çok keyifli ve muhtemelen daha önce görmediğiniz bazı eserleri burada keşfedebilirsiniz. Sadece bence o kadar sponsora rağmen, serginin giriş ücretinin 40 TL olması biraz abartılı. Eleştirebileceğim tek şey bu.

Günler uzamaya, havalar ısınmaya başlamışken, şehirdeki harika şeylerin peşine düşmeyi unutmadan kalın!




2 yorum:

Abuk Kraker dedi ki...

Merhaba Sezen,

Banksy'den habersiz düzenlenmiş bir sergi. Kendisinin ne onayı var ne haberi. Kapitalizm karşıtı bir insanın sergisini izinsiz düzenlemek ve üstünden kar elde etmek gerçekten son zamanlarda İstanbul'un kültür-sanat hayatında gördüğüm en saçma şey sanırım.

Haberin olsa sen de o parayı vermezdin diye düşündüm nedense yazmak istedim. Konuyla alakalı bir haberi şurada bulabilirsin.
http://t24.com.tr/haber/turkiyeye-hos-geldin-banksy-ama-sen-degil-parodin-geldi,324521

Sevgiler,
Merve

Khalifa Steve dedi ki...

Eğer çok hakiki Kredi mı arıyorsunuz? İyi haber burada! ! ! Biz 5 $ 000.00 yıllık% 2 faiz oranıyla 30 $ 000, 000.00 arasında değişen krediler sunuyoruz. iş geliştirme için KREDİLER Biz sertifikalı, e-posta yoluyla güvenilir, güvenilir, verimli ve hızlı dinamik temas bize: (khalifafinancialcompanies@gmail.com Veya khalifafinancialcompanies@hotmail.com)

http://khalifafinancialcompany.weebly.com

Pinterest'im

Instagram'ım