16 Şubat 2015

Kahramanmaraş: "Bacım bugün bayram, yol kapalı!"

Adliyeden taksiye biniyorum, "Trabzon Caddesi'ne Valilik'in karşı tarafına lütfen." diyorum.



Kimse beni kazıklamasın diye, iş sebebiyle de olsa gideceğim her şehre önceden çalışıyorum, çantamın ayrılmaz bir parçası olan defterime şehirle ilgili çeşitli notlar alıyorum. Bu sayede "otelin adı bu, nerede bilmiyorum" demek yerine, yerini tarif edebiliyorum.

Taksici dönüyor, "Bacım, bugün şenlik var, o cadde kapalı." diyor.

Şenlik?

12 Şubat bana hiçbir şey çağrıştırmıyor. "Ne şenliği?" diye soruyorum. "Bayram." diyor. Hiçbir şey anlamıyorum, "Bir paraleline gidelim, oradan yürürüm." diye geçiştirip, yine defterimi açıyorum.

Maraş'ın adı Hitit dönemindeki Maraj isimli bir komutandan geliyor. Mondoros Mütarekesi'nin ardından şehir Fransız ve Ermeniler tarafından işgal ediliyor.

Hamamdan çıkan kadınlara, "Burası artık Türk memleketi değil, Fransız topraklarında peçe ile gezilmez." diyen kişiye müdahale eden Çakmakçı Sait yaralanınca, bu sefer oradan geçen Sütçü İmam ateş açıyor ve böylece tarih kitaplarının deyimi ile "düşmana ilk kurşun atılıyor."

Ardından yine efsanelerden Bayrak Olayı yaşanıyor. Kaledeki Türk bayrağı indirildikten sonra, cuma namazında "Hürriyet olmayan bir yerde namaz kılınamaz, kılınsa da sahih olmaz." diye fetva verilince, halk giderek bayrağı kaleye tekrar dikiyor. Böylece şehirdeki kurtuluş mücadelesi başlıyor.

5 Nisan 1925 yılında TBMM tarafından İstiklal Madalyası veriliyor, 7 Şubat 1973 yılında "Kahraman" ünvanı şehrin adının başına ekleniyor.

Yazmayı unuttuğum tek tarih 12 Şubat olmuş. 12 Şubat 1920 tarihinde işgal kalkmış ve ben tesadüfen 12 Şubat'ta Kahramanmaraş'tayım

Nasıl bir coşkulu kutlama anlatamam. Gerçekten yol kapalı olduğu için taksiden caddenin başında iniyorum. Caddenin başında Bayrak Olayı için dikilmiş çok güzel bir heykel karşılıyor beni.



Şehrin kalbi olan Trabzon Caddesi tamamen trafiğe kapalı, cadde üzerinde çeşitli gösteriler yapılıyor. Cadde kenarına kurulmuş bariyerlerin arkası tıka basa dolu. Genci, yaşlısı, çoluğu çocuğu herkes büyük bir coşkuyla töreni izliyor. İçlerinde yöresel kıyafetlerini giyip gelmiş olanlar da var. Nasıl bir kalabalık, nasıl bir mutluluk anlatamam.

Otelime check-in yapıp ağır eşyalarımı bırakıp, fotoğraf makinemi, notlarımı ve telefonumu alıp, hemen çıkıyorum odadan.

Şenlik alanı çok kalabalık, ben çok açım. Hemen o civardaki Aliss Tandır Döner'e giriyorum. Bir pilav üstü döner, bir ayran siparişi veriyorum.



Hem ayranım hem dönerim, görünüşü afilli olduğu kadar lezzetli. Hesabımı istiyorum, 11 TL.

Hesabı ödedikten sonra da ikram olarak bir çay, bir helva konuyor önüme. Servis o kadar harika ki, helvamın hepsini yemeyip, çayımı bitirdiğimi görünce, "Helvanın kalanı için bir çay daha getirivereyim mi?" diye soruyorlar.

İstanbul'da bir kahveyi bu fiyata içtiğimiz ve garsona kendimizi göstermek için el kol yaparak dakikalar geçirdiğimiz bütün mekanlara küfürlü selamlarımı yolluyorum içimden.

Sokağa çıktığımda şenlik bitmiş, barikatları kaldırmışlar, cadde trafiğe açılmak üzere temizleniyor. Fotoğraf çekerek avare avare yürüyorum.









Ara sokaklara girdiğimde fark ediyorum ki, Belediye'nin organize ettiği şenlik bitmiş; ama halkın kutlamaları aynen devam ediyor. Çektiğim kısacık bir videoyu şuradan izleyebilirsiniz.





Aklımda dondurma yemek var, ama erteliyorum. Kutlamaları izlemeye doyamıyorum. Sahi biz, bu kadar coşkulu kutlama yapmayı neden unuttuk?

Hiç yorum yok:

Pinterest'im

Instagram'ım