06 Kasım 2009

Erkekleri ve davetiyeleri seviyorum!! Ama en çok blogumu seviyorummm!!

Eskiden çok eskiden biz henüz ICQ ile başlayıp MSN, Facebook ve türevleri ile coşan internet sürecine girmemişken, farklı şehirlerde yaşayan arkadaşlarımla düzenli olarak birbirimize kart ve mektup atardık.

Her gün okuldan eve gelince büyük bir heyecanla posta kutumu kontrol ederdim, bir şey gelmiş mi diye. Gelmişse de asansörde eve girmeyi bile bekleyemeden açardım zarfı hemen.

Artık posta kutuma sadece faturalar geliyor. Kredi kartı ekstreleri bile maille ulaşıyor elime. Faturalar otomatik ödemeye bağlı olduğu için posta kutusunu neredeyse hiç kontrol etmiyorum. Daha doğrusu -dum! Bu aralar posta kutum pek şenlikli!


Açılış davetiyesinden ALES kimlik kartına kadar yok yok... Ama en şahanesi benim ilkokuldan arkadaşım olan, yaz tatillerinde mutlaka geçirebildiğimiz kadar çok birlikte zaman geçirdiğimiz ve birlikteyken çook eğlendiğim Kerime'den gelen kart oldu. Ta Kanada'dan! Zarfı açınca ağladım, kahkaha attım, onu çok özledim, yakın geçmişte trafik kazasında kaybettiğimiz 3.müzü andım, beynim 2008 yazındaki Barcelona ve Amsterdam seyahatlerimize ışınlandı.


Ayak kaldırarak poz vermeye bayılan bizim, bundan 30 yıl sonraki halimizdi resmen kartın üstündeki kadınlar. 30 yıl sonra bacaklarımızı bu kadar kaldıramayacağımıza göre o pozdan vermeyi öğrenmeliydik! : )

Tabii posta kutum bu kadar şenlikliyken, mail-box'ım sakin sakin durmuyordu.
Beynine, kendine ve gelecekte yapacaklarımızın hayallerine hasta olduğum adamın tatlı kıyağı vardı, Mayruk defilesine davetiye.
Bir de cafe, rock bar, bistro ve lounge'tan sonra canlı müzik olayına da el atarak Bronxx'u devralan Pi'den yarın akşamki Kosheen konserine davetiye.
Oh la la davetiyelere bayılıyorum ben!


Bir de başka davetim var; en tatlısı o: Şımarık misafir olma daveti! "O"nun pişireceği yemek & hazırlayacağı kokteyller... Güzel isimli güzel bir adam! Ahh ahh "Yalnızlığın rahatsızlık değil, huzur verici olduğunu gerçekten kavramam için bunu kendi kendime daha kaç defa daha kanıtlamam gerekecek acaba? " sorusunu kendi kendime soralı daha 1 ay bile oLmadan yeni bir macera... Her yeni başlayan macera heycan dolu çilek kokaaar!

En güzelini en sona sakladım. Bu blog benim hayatımdaki en büyük yaşam motivasyon kaynağı. Eskiden sadece yazarak motive oluyordum, artık aldığım geri dönüşler ile bu motivasyon çoook katlanıyor. Nasıl mutlu ediyorsunuz beni anlatamam!! O mesajları mailleri kaç yüz defa yüzümde devasa bir gülümseme ile okuyorum bir bilseniz!

Evet inkar etmiyorum erkekleri seviyorum, davetiyelere çook mutlu oluyorum. Ama sizin geri dönüşlerinizin keyfi çok başka çok daha fazla...

Zişan'ın Facebook'tan bol şans dileyen mesajı beni Ceza Usul sınavına pek bir keyifli soktu.
Yine Facebook'tan attığı bir mesajla beni benden alan Handecim, sana en kısa zamanda upuzun bir cevap yazacağım. Şişirme olmasın diye böyle ayak üstü bir cevap yazmak istemedim.

Veee asıl bomba, bu gün Küçükbeyoğlu'nda bana zamanında nefis bir şarkı yollamış, bir izleyicim ile tanıştım. Toplantıma geç kalmıştım, o yüzden bir kadeh tokuşturamadık, bir dahaki sefere artık! Ne mutlu akşam!! "Ne şeker insanlarla tanışmama vesile oluyor yahu bu blog" diye düşünmeden edemedim. Zamanında bana yolladığı süper güzel şarkıyı kendisine armağan ediyorum bugün, günün şarkısı: We are the people- Empire of the Sun

Share/Bookmark

Hiç yorum yok:

Pinterest'im

Instagram'ım