Daha haftaiçinde bir sürü kişi sormaya başladı: "10.10.10 gibi bir tarih, sen 24 yaşını doldurup 25'ine giriyorsun, planlar nedir?" diye. 18 yaşında, gece hayatına yeni atılmış (sektöre yeni atılmak gibi oldu gerçi ama evet gece hayatı da ciddi bir uzmanlık ve pratik gerektiren bir alan :) ) , parti düzenlemek için bahane arayan bir hatunken "10.10.10'da çok çılgın bir şey yapacağım. Evlenebilirim, çocuk yapabilirim, hiç olmadı muhteşem bir parti organize ederim." diye atıp tutuyordum. Sanıyordum ki 2010'a daha çok var. Yokmuş, hemen geliverdi.
Ve ben parti organize etmek gibi bir sevdaya kapılmadım bile. Özel günler için plan yapmak beni geriyor. Birbirinden bambaşka düzeni olan bir sürü kişiyi bir araya toplamak ve herkesin iyi vakit geçirmesi için çabalamak gözümde çok büyüyor. Doğum günümde böyle bir sorumluluk alıp stres olmak yerine özel hiçbir şey yapmamayı tercih eder hale gelmiştim son birkaç yıldır. Zaten akşam dışarı çıkıp, şerefe şerefe eşliğinde kadehler devirmek bizim için "kutlama"dan sayılmıyor, haftada en az 3 gece yaptığımız şey.
Gelgelelim "kendi halimde kalmak istiyorum" diyerek evde oturup bütün gün DVD izleyip durmak da bana göre değil. Tam bu sırada imdadıma "Aşk" yetişti. "Mimolett veya Mikla'da benimle başbaşa güzel bir yemek yer misin?" mesajıyla...
Biz kısa zamanda epey şey yapan / paylaşan bir çift olduk. Birlikte defalarca tatile çıktık, henüz taze bir ilişki için oldukça riskli bir şey sayılabilecek bir tarafın birkaç hafta yurtdışında bulunması durumunu atlattık, bir sürü konsere gittik, birbirinden çok farklı ortamlarda bulunduk, son Scorpions konseri gibi tarihi bir ana bile şahit olduk... Gelgelelim bütün bunlar son derece spontane, son derece kendiliğinden oluşan şeylerdi. Bu teklif "Aşk"ın bana ilk direk yemek teklifi oldu. Düşünmeden kabul ettim. "Güzel bir yemek yeriz başbaşa, tam 00:00 seansına da Filmekimi'nden 'Tanrılar ve İnsanlar' için biletim var. Oh mis işte, yemek, sinema, bir yeni yaş şerefesi" diye düşünmüştüm. Bu plan da gerçekten içime sinmişti. Zaten pazar günü de kızlarla Garipçe'ye "mutlu yeni yaş" brunchına gidecektik.
Cumartesi akşamı aynen planladığımız gibi "Aşk" ile Mimolett'e gittik. Daha önce hiç gitmemiştim, oldukça şık bir restoran ve sıradışı menüsü var. Gerçi ben yemek konusunda tutucu sayılabilecek bir insan olduğum için -geyik eti filan yemem mesela- deniz mahsüllü risotto'ya tav oldum. Yanında da bir kadeh beyaz şarap içtim. Beyaz şarap beni çarpıyor, herkesin böyle en çabuk etkilendiği bir alkol vardır ya; benimki de beyaz şarap işte. Hele şarap iyiyse daha da çok çarpıyor ki içtiğim Riesling harikaydı. İkinci kadeh mideme inerken, Aşk tıkır tıkır mesajlaşıp duruyordu. İş ile alakalı olduğuna dair gayet mantıklı bir açıklama yapmış olduğu için takılmadım buna hiç. (Tabii o saatlerde benim için yapılacak süprizlerden bi haberdim.)
Bir de bana bir hediye aldığını söyleyip, çok şık bir saati koluma taktı mı... Nasıl utandım anlatamam. Neden bilmiyorum bana ne zaman birisi hediye alsa, kendimi gerçekten mahçup hissediyorum. Hediyeme bayılmış olmama rağmen, hem aramızdaki kocaman masa hem de mahcubiyet sebebiyle yeteri kadar coşku gösteremedim.
Şaraptan kafam hafif çakır keyif, karşımda Aşk, kolumda güzel hediyemle otururken keyfim çok yerindeydi. Onun işlerin yolunda gidip gitmediğini kontrol etmesi gerektiği için otele uğradık, sonra aşk yuvamıza gittik ve dımdıdıdımdıııımmmm!
Herkes ordaydı. Ofisteki pek sevgili oda arkadaşımdan, uzun zamandır bir türlü denk gelip kavuşamadığım bebeklik arkadaşlarıma; son zamanlarda sürekli birlikte plan yaptığım çıtırlardan, seyahat ekibimizin demirbaşına; chuchalarımdan fakülteden arkadaşlarıma kadar yok yoktu. Hatta sonradan iki sene önce interrail faslımızda Budapeste ziyaretimizde bizi gezdiren Macar çocuk bile katıldı. Davetli listesinde olmasına rağmen boy göstermemiş olanların hesabını ayrıca soracağım, listenin bir örneği çantamda!! :))
Shotlar devrildi, Black'ler tüttürüldü, pastam kesildi, sohbetler koyulaştı, danslar edildi, hatta dansöz bile geldi!
Aşk yuvamızdan çıkıp Hayal Kahvesi Bistro'da geceye devam ettik. Gecenin sonunda yastığa kafamı koyduğumda çok mutluydum. Bir kere çok eğlenmiştim, ikincisi hayatımdaki en başarılı ve hiç pot kırılmayan süpriz partiyi yaşamıştım, üçüncüsü pek sevdiğim insanlarla birlikte bir gece geçirmiştim, dördüncüsü sevgilime bir kere daha aşık olmuştum.
Sabah kahvaltı servisi, sonra uyku, sonra yatak keyfi, sonra aile ile telefon konuşmaları, sonra mantı çılgınlığı derken doğum günüm resmen sona ermiş olarak bu satıları yazıyorum şu anda.
25 yaşıma, sağlıklı, çok sevdiğim arkadaşlara sahip olarak, sonunda fakülteden mezun olup içime fazla fazla sinen bir işte çalışarak ve kiracı sıfatından kurtulmak üzere olarak giriyorum. Bunların hepsi harika biliyorum; ama aynı zamanda bunların hepsi olmasını "umduğum" şeylerdi. Bilirsiniz, umduğunuz ve gerçekleşeceğine kuvvetle inandığınız şeylerin gerçek olması büyük bir etki bırakmaz bünyede. Asıl hiç ummadığınız bir şey gerçekleşirse etkilenirsiniz, şaşırırsınız ve çok sevinirsiniz. Ben bir adamla tam anlamıyla mutlu olabileceğimden umudu gerçekten kesmiştim. Bütün o coşkulu tantanalı hislerim çok çok iki hafta sonra ortadan kayboluyor, içim diğer bütün erkekleri kaçırıyor olmanın telaşı ile doluyor ve sıkıntıdan çatlar hale geliyordum. İlişkilerim iki haftadan uzun sürüyordu, ama ben o süreden sonra o adamı çoktan gözden çıkarmış yedekleme yapmaya başlamış oluyordum. Marifet değil biliyorum, ama bunu kesinlikle değiştiremiyor ve sorunlu olduğumu düşünüyordum. Ve ben şu anda bambaşka bir ilişki yaşıyorum. Bu ilişkideki Sezen ile diğerlerinde Sezen arasında neredeyse hiçbir benzerlik yok. Kendime, hissettiklerime ve yaşadıklarıma inanamıyorum. Ve 25 yaşıma çoktandır varlığından umudu kestiğim hislerle ve aşkla giriyorum.
Yeni yaşta kararlar alınır dilekler dilenir ya, ben bu sene dilemiyorum, şükrediyorum. Elimdekileri koruyabilmeyi umuyorum. Eh tabii yarın başlayacağım yoga derslerini aksatmasam ve daha düzenli uyusam da hiç fena olmaz.
Merhaba 25! Güzel başladın, güzel kal.
4 yorum:
75lerde de böyle olmalısın
öperim
geçmiş doğum günün kutlu olsunnn :)
erkek arkadaşımla ilk zamanlarımızdı elele caddede yürüyorduk arkamızdan yaşlı bir teyse bizi dürtüp "şimdi böylesiniz üç ay sonra ayrılırsanız sorarım ben size" dedi bizde biraz şaşırdık sonrasında ise çok güldük...
Dört yıla yakındır hâlâ birlikteyiz bunun 1 yıla yakını farklı şehirlerde çok çok az görüşerek geçti ama duvar gibi ayakta ilişkimiz...
Blogunu okurken ve AŞK ın henüz arkadaşınken anlamıştım aranızda birşeyler olacağını bu enerji fotoğraflardan bile yansıyordu.İkinizinde gözleri ışıl ışıl çok geçmeden kehanetim gerçekleşti.Şimdi de ben sizin tanımadığınız yaşlı teyze olmak isterim(aslında yaşıtımsın)Ayrılırsanız gösteririm ben size:)Birbirinize çok ama çok yakışmışsınız ve ikinizin de gözleri ışıl ışıl birbirinizi çok seviyorsunuz.Asla kaybetmeyin...
Mutlu yıllar!
Yorum Gönder