27 Eylül 2012

Evlenmek ya da evlenmemek işte bütün mesele bu - 2. kısım

Ben "Evlenmek ya da evlenmemek işte bütün mesele bu" dedim.

"Evlenmeye mi karar verdin, nereden çıktı bu yazı?" diyenler oldu. Yok öyle bir şey, daha evlenmeden önce yapılacaklar listemde henüz yapmadıklarım var benim, şimdi evlenmeye kalksam içimde kalacaklar... Bu işin planı programı olmaz biliyorum; ama önümüzdeki iki sene, aklım başımdan tamamen gitmedikçe öyle bir şeye niyetim yok. 

Sadece etrafımdaki insanların bir kısmı tereddütsüz ardarda nikahı basarken, bir kısmı da gayet uzun soluklu ilişkiler yaşamalarına rağmen "evliliğin e'si bile yok" hayatımızda derken, kurcalayasım geldi bu konuyu.

Çok yaratıcı bir konu sayılmaz. Zira burnumuzun dibinde duran bir şey, eskiden nasıl ayda bir kaç kere doğum günü partilerine gidiyorsak, şimdi de düğünlere nikahlara gider olduk.

Sırf dışarıdan gözlemleyen biri olarak, yaşadığı hayattan mutlu ve tatmin olmayan, evliliğin hayatlarındaki bütün boşluğu dolduracağını, hayatlarındaki her şeyin yoluna gireceği umudu ile evlenen kadınların ve sırf daha rahat görüşebilmek için hiç aynı evde yaşamadan evlenen erkeklerin evliliklerinin yolunda gitmeyeceğini iddia ettim.

Etrafımda yıllardır evli ve mutlu bir çift olsa onlarla söyleşi yapacaktım; ama etrafımdaki insanlar daha çiçeği burnunda dönemleri yaşadıkları için elime bir şey geçmeyeceğini anladım, vazgeçtim.

İnsanlar kendilerini nasıl evliliğe hazır hissetmeye başlıyorlar, diye buradan sordum.

Çok da şahane oldu.

Öyle güzel yorumlar geldi ki, sırf yazının altında bırakmaya içim el vermedi. Sizin de gözünüzden kaçmasın bunlar istedim. 



pazarlariseverim'in yorumuna çok güldüm, benim gibi büyük şehirde yaşayan bekar bir kadın olarak, 
dürüstçe "En son şuna karar verdım: Gelinliği giyeyim 10 numara eğlenelim, herkes benımle ilgilensin , fotolar motolar... Sonra evli evine köylü köyüne dağılalım. " yazmıştı. 

Ne yalan söyleyeyim, içimdekileri dillendirdi. 

Evet, hepimiz gelinlik giymek istiyoruz, evet hepimiz prenses gibi fotoğraflarımızı paylaşmak istiyoruz, evet hepimizin o takılacak olan altınlarda gözü var, evet hepimiz bir düğün macerası yaşamak istiyoruz. Sonrasını bilemiyoruz. 







Ebru Bayrak,  bizim ayaklarımızı yere bastırdı, "Evlilik, o gece gelinliğimi giyip prensesler gibi olayım, herkes evleniyor bak, yaşım geldi, başım geçti diye yapılacak bir şey değil. Ha yapılır ama yürümez. Çok canı tatlı olan, "BEN" duygusu yüksek olan insanlar evlilikte zorlanır.Çünkü bazen kendi bile fazla geliyor insana, ki evliysen iki kişisin bunun kaçarı yok." dedi. Eğer haklı olmak, üste çıkmak, sürekli kavgaya bahane aramak için değil, anlamak ve anlaşılmak için enerji harcanırsa mutlu bir evliliğin pekala olabileceğini dile getirdi. 



cingifilli, "5,5yıl bir beraberliğin ardından onsuz yapamayacağımı,nefes almamamın bile zor olduğunu farkettiğimde karar verdim ben. Şimdi iyiki evlenmişim diyenlerdenim." diyerek umudu kestiğimiz ilişkilerin varlığı hakkında bizi umutlandırdı. 



Tatlı tuzlu anılarım, Canan ve Adsız, kendimizi hiç bir zaman evliliğe çok hazır hissedemeyeğimizi, ama bunun mutlu olmamaya engel olmayacağını çok güzel şekilde açıkladılar. Düşünmekle, hayatım engellenir mi kaygılarına kapılmakla, yüzde yüz hazır olmayı beklemekle bu işin olmayacağını öğrendik onlardan.  

"Hep söylüyorum evlendiğimin ertesi günü şöyle dedim "Allah'ım ne kadar çabuk karar vermişim ben bu çok ciddi bişeymiş" :) Aklında bulunsun hiçbir zaman hazır hissedilmiyor sanırım bu suya atlayıp yüzmeye çalışmak gibi bir şey olsa gerek..."
"Ben düğün günü gelinliğimi giyerken bile acaba çok mu erken evleniyorum diye düşünmüştüm. 29 yaşında ve 1.5 yıllık ilişkiden sonra bile tereddütlerim olmuştu yani bence kimse yüzde yüz emin olarak evlenmiyor o yüzden yüzde yüz emin olmayı bekleme sakın."

Canan ayrıca bir tüyo verdi: "Bana göre boşanmaların sebebi insanların tahammülsüz, sabırsız olmaları. Evlilikte tarafların birbirlerine 1 yıl gibi bir süre tanımaları gerektiğini düşünüyorum,aynı evde yaşamamış insanların birbirlerine alışmaları,hep "ben" "ben" diye inatlaşmak yerine "biz" kelimesini lügatına katması "empati kurması" zaman alıyor. İlk yıl zorlandığımı söyleyebilirim. Sanırım mutlu olmanın sırrı o konuyla ilgili çok düşünmemek, şöyle olursa böyle olur diye olmamış şeylerle ilgili kafa yormamakta gizli, akışına bırakmak,anı yaşamak gerekiyor. "


Dürüst olmak gerekirse, bu yorumları okurken içim rahatlamıştı. Annelik için hep derler ya, doğurana kadar kendini hazır hissetmezsin diye. Evlilik de öyle bir şey galiba, diye düşünmeye başlamıştım. İşin daha ötesi evlenmek istemeye başlamıştım, hiç bilmediğim bir alanı da deneyimleme aşkıyla! Malum ben her şeyi denemek, yaşamak isteyenlerdenim.

Derken...

Tak, bir erkek tarafından yazılan tek yorum geldi, Bilal'den: 

" Temizlik, yemek, bulaşık, çamaşır, ütü gibi hiçbir ev işi için evlenmeye ihtiyacım yoktu. Kabul etmek gerekir ki günümüzde sevişmek için de evli olmaya gerek yok. Sadece çok sevdiğim için evlendim. Büyü bozuldu mu? Evet. Evlilik aşkı öldürüyor mu bilmem, ama aşkın öleceği varsa evlilik bunu kesinlikle hızlandırıyor. Öte yandan aşkın ölmemesi mümkünse evlensen de ayrılsan da içinde yanmaya devam ediyor.  Standart hayat felsefeleriyle evliliğin yürüyebileceğini sanmıyorum. Ayık kafayla çekilmez yani. Zaten bir zamandan sonra içmesen de hep 50 promil gezmeye başlıyorsun evde."




Üzerine missipisi, resmen yazı olarak koysam konulacak kadar güzel bir yorum ekledi. (Yorumları aynen copy-paste yapmak istemedim buraya, merak eden, iki aşağıdaki yazıya bakabilir.) 

Daha adamla tanıştığı ilk gecede "Bununla hayat geçer" demiş ve aklında hiç öyle gelinlik, düğün dernek hayali yokken, evlenmiş. Ve aşık ve mutlu. Diğer yandan gerçekçi de.


"Bu 1.5 yılda anladım ki, evlilik dünyanın en zor şeyi. Cidden bak. Aynı evin içinde, kardeşine katlanamadığın, annenle anlaşamadığın anlar oluyor. Onların hepsi senin canın. Ama bu adam, elin adamı. Gerçekten öyle. Bazen öyle bunalıyor, öyle yalnız kalmak istiyor ki insan. Dünyanın en koca yatağı da olsa, o yataktaki adam keşke olmasa istiyorsun. Kendine katlanamıyorsun çünkü o anlarda. İşte o anlarda, sevginin galip gelmesi lazım. Adamı çok fazla sevmen lazım.

Yani çok kısaca söyleyeyim. osuruğunun, ağız kokusunun, çamaşırları makineye atarken onun donunun seni rahatsız etmediği bir adam bulursan, bir de ona aşıksan, bence hayat onunla geçer."

Ayrıca missipisi'nin yorumunda en çok şu kısmı beğendim: "O kadar çok çift var ki tanıdığım, evlendikten sonra, her şeyi birlikte yapan. o da insanı sıkar. bunaltır. ben mesela, gece dışarı genelde tek çıkıyorum. kız kıza. çünkü sevmiyorum eşimle gece bara gitmeyi. o da sevmiyor. yine tatiller konusunda, her tatile eşle gidilmemeli bence. bazısına çok uç gelebilir. ancak biz yılda bir kez birlikte tatile çıkıp, birer kez de arkadaşlarımızla tatile çıkıyoruz. bunlar da ilişkinin nefes aldıran kısımları kesinlikle."

Bu benim hep savunduğum bir şeydir. Sadece evlilikler için değil, ilişkiler için de. İki insan sırf bir ilişki yaşıyor diye her şeyi birlikte yapmaya başlamamalı.

Çünkü iki insan her şeyi birlikte yaparsa birbirlerine anlatacak bir şeyleri kalmıyor. Birbirlerinden ayrı da zaman geçirmeliler ki, anlatacakları hikayeleri olsun. Tabii ki bunun da dengesini iyi sağlamak lazım. Birlikte de yaptıkları tek şey, birbirlerinden ayrı zamanlarda yaptıklarını birbirlerine anlatmaktan ibaret olursa, o ilişkiden bir halt olmaz. 



Ve BERNACAN'ın yorumu gerçekten güzel bir son oldu: 

"Aslında neden evlendiğin de önemli galiba biraz. Ben hiçbir beklentim olmadan evlendim. Birlikte birşeyler yapmak istedik. Hayallerimize birlikte yön vermek, hayatın zorluklarıyda birlikte savaşmak, beraberce bir hayat kurmak. Mutlu olmamızın tek sırrı da, hala aynı hayalleri paylaşıyor olmak sanırım. Hayallerimizin bir kısmı gerçekleşirken, üstüne yenileri eklendi."

Dip Not: Hepinize çokçok teşekkür ederim. Benim bu konuda yazdıklarım, dışarıdan bilmeyen bir göz olarak kalıyordu. Mecburen. Sayenizde insider bilgi ve tespitlerimiz de oldu. Yorum olarak paylaştığınız için, yazıya eklerken ek bir izin almaya gerek görmedim. Umarım hep şimdiki kadar mutlu kalırsınız, yaşlı ve tatlı evli çiftlere dönüşürsünüz. :)


2 yorum:

cingifilli dedi ki...

Tüm yazıyı detaylarıyla okudum yine;)Mutlu olmayan birileri yoluna sarhoş kafayla devam etmeyide tercih edebilir,tek başınada...Evlilikte 4.yılımız bitti 5,5yılda öncesi var ama ben gözümü açtığım ve sevgilimi gördüğüm hergün iyiki o yanımda diye geçiriyorum içimden.
Gezmeyi çok seven özgür bir tipim ve evlilikle bu değişmedi.Beni tanıdığında ne giyiyorsam hala aynı giyiniyorum,belli aralıklarla kızkıza içelim-güzelleşelim geceleri için çıkıyorum.
Bence işin sırrı şu;beraber yapılacaklar,gidilecek yerler ve ayrı ayrı gidilecek yerler belirlenmeli.İki tarafında nefes almaya vakti olmalı.Birşeylere kendini zorunlu hissetmemeli.
Benim gibi rahatına düşkün ve bekarlık evinde tek bir bardağın bile yerini değiştirmeyen biri evliliğe alıştı,evinin işini keyifle yapıyorsa valla herkes yapar diye düşünüyorum:)

Tartışmalar hiçmi olmuyor diye düşünenler olabilir.Tartışmalar en sağlamından oluyor-du.'du'yu ekledim çünkü ilk başlardaydı o anlaşamama durumları.Zamanla nasıl davranmamız gerektiğini ve her olayda aynı tepkiyi vermememiz gerektiğini kısaca birbirimizi dinleyip+anlamayı öğrendik.O benim neye tahammülüm olmayacağını biliyor artık,bende onun.

Senin yazının sonundaki yaşlı ve tatlı evli çiftlere dönüşme kısmına amiiiiin diyorum:)

Dilerim sende aklındakileri yaptığında,canının istediği bir tarihte ve en önemlisi seni hakeden bir adamla evlenirsin;)

Ebrushka Blog dedi ki...

Konu sonuca bağlanacak bir konu değil. Nitekim burda da herkes kendi dilinden kendi hayatından pay biçip anlatmış. Formülü olmayan birşey evlilik. Az beklenti içinde olmak ve sahiplenip boğmamak kısımlarına şiddetle katılıyorum.
Hayatında biri oluyor görüşmeye başlıyorsun, bi bakıyosun haftada birler iki-üç olmuş. Haftasonu bir gün derken pazarları da işin içine girmiş. Derken nerdeyse her gün onla geçmeye başlamış. Tatiller beraber planlanır olmuş. Ayrı yapılan her planda vicdan yapmaya başlamış ve ayrı çıktığın her gün ne kadar eğlensende ona koşup sarıldığında huzura kavuştuğunu anlamışsın. İşte o zaman evlen zaten, hayat onla güzel demek ki. Ben de öyle oldu. Ha bu arada bu evlilik lafı garip bişeydir bi kere insanın diline düşmeye görsün, dikkatini çekerim yani, hani iki sene filan demişsin de :)

http://ebrueliacik.blogspot.com/

Pinterest'im

Instagram'ım