Uçağımızın tekerlekleri yere değiyor, karşımızda minicik bir havalimanı duruyor: Belgrad'dayız.
Pasaport kontrolünden geçtikten sonra, ne kadar para çeksek diye biraz hesap kitap yapıp kişi başı 5.000 dinar çekiyoruz ve bizi airbnb'den kiraladığımız eve götürecek bir taksi bulmak için havalimanının dışında çıkıyoruz.
Genellikle sohbetlerde ve instagramdan paylaştığım fotoğrafların altına yapılan yorumlarda, bana sık sık sorulan iki soru var: "Vizesiz girilen ülkelere tek yön uçak bileti alınabiliyor mu?" ve "Orada geçerli para birimini nereden nasıl alıyorsun?"
Benim seyahat planlamam genellikle tek yön uçak bileti almaktan ibaret. Çünkü bu kadar seyahat ettikten sonra deneyimle sabit bir sonuca vardım: Gidiş biletini aldın mı, o seyahatin geri kalan her şeyini ayarlıyorsun.
Arkadaşlarınızla bir yere gitme fikri ortaya atıldığında, oturup bütün seyahat planını yapmaya ve konaklama, gün, bütçe gibi detaylara girerseniz, o plan bitene kadar pek çok kişi gelmekten vazgeçebiliyor. Ama gidiş bileti almak, o seyahati garantilemek anlamına geliyor. Gerisi teferruat; bir şekilde hallediliyor. (Ama tabii dönüş biletini almakta çok geçe kalırsanız, afaki bilet fiyatları ile de karşılaşabilirsiniz.)
Vizesiz giriş yapılabilen ülkelere tek yön uçak bileti almaya çalıştığınızda, havayolu firmalarının siteleri, vizesiz gidilen ülkeler bakımından dönüş bileti alma yükümlülüğünüz olduğunu izah eden bir uyarı penceresi tasarlamışlar. Panik olmayın, o kısımda "geç" diyerek tek yön bilet almanız pekala mümkün.
Diğer yandan, pasaport kontrolüne geldiğinizde, sizden dönüş biletinizi isteme ve ibraz edemezseniz sizi ülkeye almama hakları olduğu aklınızın bir kenarında olsun. Bana ne Saraybosna'da, ne de Belgrad'da kimse dönüş biletimi sormadı, ama yine de her ikisinde de dönüş biletimi basıp çantama atmıştım.
Para konusuna gelirsek... Ben yıllardır, euro veya dolar geçen ülkelere bile giderken döviz bürosuna gidip döviz almıyorum. Türkiye'deki bir bankadan aldığınız ve buradaki ATM'lerde kullandığınız bankamatik kartını kullanarak, her ülkedeki ATM'den o ülkenin para biriminde para çekebilirsiniz. Yalnızca başka banka ATM'si kullandığınız için bir komisyon ödemek zorunda kalıyorsunuz. Şahsen ben üstümde sürekli çok mikarda para taşıyıp, her şey yerinde mi diye kontrol edip durmak yerine, her para çektiğimde 10 TL gibi bir komisyon ödemeyi tercih ediyorum. Zaten paranızı önce euro'ya, sonra orada euro'dan oranın para birimine çevirdiğinizde de sürekli kur farkı ödediğinizden neredeyse aynı hesaba çıkıyor.
Geçen sene mesela Opener Festival nedeniyle çıktığım seyahatte aynı ATM kartım ile Almanya'da euro, Polonya'da zloty, Ukrayna'da grivna çekerek, hiç döviz bozdurmakla uğraşmadan - gerçi zloty ile TL arasındaki ilişkiyi kurmak için 50 euro bozdurup inanılmaz zengin bir kadın olmamı atlamayalım :) -, para konusunu oldukça pratik biçimde halletmiştim.
Belgrad'da da ilk gün için 5.000 dinar çekmek gayet mantıklı olur. Bütün gün yiyip içip gezmenize yetecektir.
Herkesin seyahatten beklentisi ve seyahatteyken yapmaktan zevk aldığı şeyler farklıdır. Kimisi tarihin peşinde koşar, kimisi alışverişin, kimisi bütün bunları fazlasıyla turistik bulup, yalnızca alternatif yeme içme adresleri ve butiklere odaklanır.
Eğer ki sokaklarda büyülenerek yürümek, onlarca müze gezmek istiyorsanız veya lokal lezzetlerle beslenmek hayalleri kuruyorsanız Belgrad sizi bu bakımdan biraz hayal kırıklığına uğratacaktır. Diğer yandan Belgrad, beklentimin çok üzerinde, sıra dışı bar, club ve cafelere sahip. Hepsinin konsepti çok güzel, menüsünden dekorasyonuna özgün ve zevkli. Zincirlerle çevrelendiğimiz İstanbul'da özlediğim özgünlük ve zevki ben Belgrad'da buldum.
Diğer harika olan şey ise, Türkiye'de bir şey "tasarım" olduğunda, fiyatının arkasına bir sıfır eklenmesine alışmışken, Belgrad'da tasarım ürünlerin gerçekten ucuz olması.
Mekanlardan ve müzelerden ayrıca bahsedeceğim, şimdi Belgrad'a gitmişken alışveriş için mutlaka uğramanız gereken iki adres huzurlarınızda:
1. Belgrade Design District
Cumiceva 2, 16b adresinde bulunan bu pasajın içinde tasarım ürünler satan pek çok butik var.
Sevgili Buket'in şiddetle tavsiye etmesi ve benim onun tavsiyelerine güvenmem nedeniyle, yorgun bir günün akşamüstünde bizim ekip evde yayılıp gece için enerji toplarken, "Ben çıkıyorum, bir saate gelirim." diyerek elimde haritam evden fırladım ve Belgrade Design District'in yolunu tuttum.
Kıyafet mağazalarının ağırlıklı olduğu bu pasajı boydan boya yürüdükten sonra, çok sempatik bir avluya çıkacaksınız. Avluya çıktığınızda sağ tarafınızda kalacak Gallery 1250, tam bir seramik cenneti. İçerideki her şey çok zevkli. Taşıyabileceğimi bilsem, evdeki bütün fincanlarımı çöpe yollamak üzere buradaki bütün fincanları alabilirdim. O derece!
Yalnızca fincan değil, seramikten takılar, tablolar, ev eşyaları gibi daha onlarca çok tatlı ürün satılıyor burada. Ben bir fincan ile bir fiyonklu kolye kaptım kendime.
2. Mikser House
Bu tavsiyeyi de "hipster tour" isimli bir rehberden almıştım. Belgrad'daki son günümüzde yapılacaklar listemde hala ziyaret edilmemiş olarak durduğunu görünce, "Hadi" dedim. Erkekler gece gideceğimiz club faslına ısınmak için biraları yuvarlarken, biz iki kız Mikser House'un yolunu tuttuk.
Bizim Karaköy'deki Kulah misali enteresan bir sokakta bulunuyor. O yüzden yolda giderken, yürüdüğümüz yolların çehresi değiştiği için, bir ara gitmekten vazgeçmeyi bile düşündük.
Biz gittiğimizde sahnede çok tatlı çocuklar bir gösteri yapıyordu; ama tabii ki tek kelimesini bile anlamadığımız için doğrudan tasarım ürünler satan standlara yönlendik. Burada her şey var: defterler, anahtarlık şeklinde canlı bitkiler, çok esprili porselen takımlar, yastıklar, bisiklet aksesuarları, magnetler, tasarım şişeli biralar...
Fiyatlar hakkında bir fikriniz olması için ben bir magnet, koleksiyonum için bir bira ve bir defter için 26 TL ödedim. Yani gayet makul fiyatlara espirili bir şeyler almak için mutlaka ve mutlaka yolu tutulması gereken bir adres.
Dönerken de sağınıza solunuza bakınarak olun, bu civarda harika muraller var. En sevdiğim ile bu yazıyı kapatalım.
Keyifle kalın!
Pasaport kontrolünden geçtikten sonra, ne kadar para çeksek diye biraz hesap kitap yapıp kişi başı 5.000 dinar çekiyoruz ve bizi airbnb'den kiraladığımız eve götürecek bir taksi bulmak için havalimanının dışında çıkıyoruz.
Genellikle sohbetlerde ve instagramdan paylaştığım fotoğrafların altına yapılan yorumlarda, bana sık sık sorulan iki soru var: "Vizesiz girilen ülkelere tek yön uçak bileti alınabiliyor mu?" ve "Orada geçerli para birimini nereden nasıl alıyorsun?"
Benim seyahat planlamam genellikle tek yön uçak bileti almaktan ibaret. Çünkü bu kadar seyahat ettikten sonra deneyimle sabit bir sonuca vardım: Gidiş biletini aldın mı, o seyahatin geri kalan her şeyini ayarlıyorsun.
Arkadaşlarınızla bir yere gitme fikri ortaya atıldığında, oturup bütün seyahat planını yapmaya ve konaklama, gün, bütçe gibi detaylara girerseniz, o plan bitene kadar pek çok kişi gelmekten vazgeçebiliyor. Ama gidiş bileti almak, o seyahati garantilemek anlamına geliyor. Gerisi teferruat; bir şekilde hallediliyor. (Ama tabii dönüş biletini almakta çok geçe kalırsanız, afaki bilet fiyatları ile de karşılaşabilirsiniz.)
Vizesiz giriş yapılabilen ülkelere tek yön uçak bileti almaya çalıştığınızda, havayolu firmalarının siteleri, vizesiz gidilen ülkeler bakımından dönüş bileti alma yükümlülüğünüz olduğunu izah eden bir uyarı penceresi tasarlamışlar. Panik olmayın, o kısımda "geç" diyerek tek yön bilet almanız pekala mümkün.
Diğer yandan, pasaport kontrolüne geldiğinizde, sizden dönüş biletinizi isteme ve ibraz edemezseniz sizi ülkeye almama hakları olduğu aklınızın bir kenarında olsun. Bana ne Saraybosna'da, ne de Belgrad'da kimse dönüş biletimi sormadı, ama yine de her ikisinde de dönüş biletimi basıp çantama atmıştım.
Para konusuna gelirsek... Ben yıllardır, euro veya dolar geçen ülkelere bile giderken döviz bürosuna gidip döviz almıyorum. Türkiye'deki bir bankadan aldığınız ve buradaki ATM'lerde kullandığınız bankamatik kartını kullanarak, her ülkedeki ATM'den o ülkenin para biriminde para çekebilirsiniz. Yalnızca başka banka ATM'si kullandığınız için bir komisyon ödemek zorunda kalıyorsunuz. Şahsen ben üstümde sürekli çok mikarda para taşıyıp, her şey yerinde mi diye kontrol edip durmak yerine, her para çektiğimde 10 TL gibi bir komisyon ödemeyi tercih ediyorum. Zaten paranızı önce euro'ya, sonra orada euro'dan oranın para birimine çevirdiğinizde de sürekli kur farkı ödediğinizden neredeyse aynı hesaba çıkıyor.
Geçen sene mesela Opener Festival nedeniyle çıktığım seyahatte aynı ATM kartım ile Almanya'da euro, Polonya'da zloty, Ukrayna'da grivna çekerek, hiç döviz bozdurmakla uğraşmadan - gerçi zloty ile TL arasındaki ilişkiyi kurmak için 50 euro bozdurup inanılmaz zengin bir kadın olmamı atlamayalım :) -, para konusunu oldukça pratik biçimde halletmiştim.
Belgrad'da da ilk gün için 5.000 dinar çekmek gayet mantıklı olur. Bütün gün yiyip içip gezmenize yetecektir.
Herkesin seyahatten beklentisi ve seyahatteyken yapmaktan zevk aldığı şeyler farklıdır. Kimisi tarihin peşinde koşar, kimisi alışverişin, kimisi bütün bunları fazlasıyla turistik bulup, yalnızca alternatif yeme içme adresleri ve butiklere odaklanır.
Eğer ki sokaklarda büyülenerek yürümek, onlarca müze gezmek istiyorsanız veya lokal lezzetlerle beslenmek hayalleri kuruyorsanız Belgrad sizi bu bakımdan biraz hayal kırıklığına uğratacaktır. Diğer yandan Belgrad, beklentimin çok üzerinde, sıra dışı bar, club ve cafelere sahip. Hepsinin konsepti çok güzel, menüsünden dekorasyonuna özgün ve zevkli. Zincirlerle çevrelendiğimiz İstanbul'da özlediğim özgünlük ve zevki ben Belgrad'da buldum.
Diğer harika olan şey ise, Türkiye'de bir şey "tasarım" olduğunda, fiyatının arkasına bir sıfır eklenmesine alışmışken, Belgrad'da tasarım ürünlerin gerçekten ucuz olması.
Mekanlardan ve müzelerden ayrıca bahsedeceğim, şimdi Belgrad'a gitmişken alışveriş için mutlaka uğramanız gereken iki adres huzurlarınızda:
1. Belgrade Design District
Cumiceva 2, 16b adresinde bulunan bu pasajın içinde tasarım ürünler satan pek çok butik var.
Sevgili Buket'in şiddetle tavsiye etmesi ve benim onun tavsiyelerine güvenmem nedeniyle, yorgun bir günün akşamüstünde bizim ekip evde yayılıp gece için enerji toplarken, "Ben çıkıyorum, bir saate gelirim." diyerek elimde haritam evden fırladım ve Belgrade Design District'in yolunu tuttum.
Kıyafet mağazalarının ağırlıklı olduğu bu pasajı boydan boya yürüdükten sonra, çok sempatik bir avluya çıkacaksınız. Avluya çıktığınızda sağ tarafınızda kalacak Gallery 1250, tam bir seramik cenneti. İçerideki her şey çok zevkli. Taşıyabileceğimi bilsem, evdeki bütün fincanlarımı çöpe yollamak üzere buradaki bütün fincanları alabilirdim. O derece!
Yalnızca fincan değil, seramikten takılar, tablolar, ev eşyaları gibi daha onlarca çok tatlı ürün satılıyor burada. Ben bir fincan ile bir fiyonklu kolye kaptım kendime.
2. Mikser House
Bu tavsiyeyi de "hipster tour" isimli bir rehberden almıştım. Belgrad'daki son günümüzde yapılacaklar listemde hala ziyaret edilmemiş olarak durduğunu görünce, "Hadi" dedim. Erkekler gece gideceğimiz club faslına ısınmak için biraları yuvarlarken, biz iki kız Mikser House'un yolunu tuttuk.
Bizim Karaköy'deki Kulah misali enteresan bir sokakta bulunuyor. O yüzden yolda giderken, yürüdüğümüz yolların çehresi değiştiği için, bir ara gitmekten vazgeçmeyi bile düşündük.
Biz gittiğimizde sahnede çok tatlı çocuklar bir gösteri yapıyordu; ama tabii ki tek kelimesini bile anlamadığımız için doğrudan tasarım ürünler satan standlara yönlendik. Burada her şey var: defterler, anahtarlık şeklinde canlı bitkiler, çok esprili porselen takımlar, yastıklar, bisiklet aksesuarları, magnetler, tasarım şişeli biralar...
Fiyatlar hakkında bir fikriniz olması için ben bir magnet, koleksiyonum için bir bira ve bir defter için 26 TL ödedim. Yani gayet makul fiyatlara espirili bir şeyler almak için mutlaka ve mutlaka yolu tutulması gereken bir adres.
Dönerken de sağınıza solunuza bakınarak olun, bu civarda harika muraller var. En sevdiğim ile bu yazıyı kapatalım.
Keyifle kalın!
4 yorum:
Merhaba, ben de yaz aylarında Belgrad'a gitmeyi düşünüyorum. Size sorum olacak. Sakıncası yoksa ortak atm kullanan bankanın hangi banka olduğunu öğrenebilir miyim?. Bi de ev kiraladığınız hosteli önerir misiniz? Ve şayet memnun kaldıysanız ismi ve adresi rica edebilir miyim? Size iyi tatiller diliyorum...
Merhabalar,
Türkiye'de kullandığınız bütün banka ATM kartları ile oradaki bütün bankalardan para çekebilirsiniz, her para çektiğinizde bir başka banka kullanım komisyonu ödemek şartıyla... Hostelde değil, airbnb ile kiraladığımız bir evde kaldık; ama biz kalabalık olduğumuz için oldukça büyük bir evdi. Airbnb'den bakın derim, altındaki yorumlara da dikkat ederseniz harika bir yer bulursunuz :)
Sevgiler,
Merhabalar, blogunu cok severek takip ediyorum.
3 günlük Belgrad seyehatimden yeni döndüm. Her yerde kredi kartı geçtiği için para bile çekmedim.
Okuyucularına önerim: Uçaktan inince otobüse binmek için çıkılan üst katta, kapıdan çıkmadan hemen önce para çevirme makinesi var, eğer bilet için dinara ihtiyacınız varsa o makine en yüksek şekilde euroyu dinara çeviriyordu :) toplam 20 euro bozdurduk, alısveriş ve yemek için de kredi kartımızı kullandık, bol bol yetti :)
Şimdiye kadar 21 ülke şansım oldu benim de, senin yazdıklarını okudukça daha da çoklarını katıyorum listeme :))
Belgrade Design District i sayende keşfettim, ayrıca teşekkür etmek istedim.
Hep tasarım espresso bardakları arıyordum, sayende kavustummm :) bu konuda başka onerilerin var mı?
Bir de burada malum tek tasarım sokağımız olan Ihlamuryolu sokakta bulacağımdan daha hoş tasarım kıyafetler buldum, beşte bir fiyatına harika tasarımlara kavuştum, tasarımcılarla sohbet ettim.. tekrar gidip
tekrar gidip Design District i dolaşmak için can atıyorum :)
Yorum Gönder