07 Nisan 2013

Not Defterim: Hamdi, Komodor, Mixer, Bal Badem, Takas Partisi, Kılıç Ali Paşa Camii ve Hamamı

Günlerden pazar.

Masamızda, Mr. Feelgood'un sabah bisikletiyle gidip aldığı kruvasanlar, sakızlı paskalya çöreği ve yine bisikletle soğumadan yetiştirilmiş kahveler...

Hepsine de, bir önceki gece Unter'de kafaları çektikten sonra, Karaköy'de sokakta bulduğumuz güzel çiçekler eşlik ediyor.




Müzikler,Londra otel rezervasyonu, evin içinde birbirimize komik kıyafetlerle defile yapmalarımız, film  derken gün bitiyor. Saat 20:00 oluyor. Eve dönmem lazım, duş almam ve ojelerimi değiştirmem lazım, gecenin bir vakti hava alanı yolu tutacağım. Gidesim gelmiyor. Onun kucağında, küçük kız çocuğu gibiyim gidiş vakti yaklaştıkça. Haftasonunun bitmesi mi, gerçek hayata dönmek mi, ondan ayrılmak mı bilmiyorum, buruğum çok.

Eve gelince fark ediyorum ki, "not defterim" yazılarından uzun zamandır yazmamışım. Geçen hafta boyunca yaptığım keşiflere buradan buyurun :)

1) Hamdi 

Hafta içi bir gün işten çıkmışız, Yogitam ile buluşmuşuz, Eminönü'ndeyiz. İstikametimiz Eminönü değil aslında, sadece geçiyoruz. Ama tam o sırada, uzun zamandır görüşmediğimiz bir arkadaşımıza rastlıyoruz, eh iki sohbet edelim diye, turistlerin yanına merdivenlere oturuyoruz, birer sigara yakıyoruz. Güneşin batış saati yakın ama hala güzelce ısıtıyor. Vapurlar, uzakta Galata Kulesi, Boğaz, tarihi yarım ada... Keyfimiz yerinde. O civarda ofisi olan bir başka arkadaşımızı da arıyoruz. "Merdivenlerdeyiz, birer sahlep kap, gel yanımıza." diyoruz.



O işlerini yoluna koyup, gelene kadar turistler de kalmıyor, güneş de... Dona dona, tek başımıza, Eminönü'nde merdivenlerde oturur buluyor bizi. "Hayrola?" diyor, "Cüzdanımızı çaldırdık, sana sığındık, bize yemek ısmarlıyormuşsun." diye takılıyoruz. 


Biz işin geyiğindeyiz; ama kendimizi onbeş dakika sonra Hamdi'de buluyoruz. Önümüzde leziz patlıcanlı kebaplar, beytiler. Bir yandan karnımız tıka basa doyarken, diğer yandan arkadaşımızın Çin hikayelerine gülmekten karnımıza ağrılar girene kadar gülüyoruz. 

Gelelim Hamdi'ye... Terası hem Boğaz, hem de tarihi yarım ada manzarası sunan bir kebap lokantası burası. Organize İşler diye bir film vardı, H harfli tabakların olduğu bir terastan muhteşem bir İstanbul manzarası görünüyordu ya; işte o H, bu Hamdi'nin H'si.

Dışarıdan her ne kadar salaş bir yer gibi görünse de, aldanmamak lazım. Haftaiçi, haftasonu hep dolu olduğu için rezervasyon yaptırmak şart. 


Uzun zamandır gitmemiştim, gitmediğim gibi bahsetmemiştim de... Havalar da güzelleşmişken, terasında bir kebap keyfi yapmak aklınızın bir kenarında bulunsun. 




2) Komodor: 



Karaköy mekanları büyük bir hızla çeşitlenip çoğalırken, adım adım açılış sırasıyla hepsini hayırlamak gibi bir hobi geliştirdik. Karaköy'ün en yenisi Komodor'a da bu hafta yolumuzu düşürdük.

Muhit ile karşılıklı duruşları, bir ara sokağa serptikleri karşılıklı masaları ile çok güzel bir ara sokak olmuş. Bana güzel kitlesi, tatlı kalabalığı ile Asmalımescit'in ilk güzel günlerini anımsattı bu sokak.

Komodor'un oldukça sadece bir menüsü var. Menülere bakınca, salatalar da cazip; ama komşu masalara gelen pizzalar o kadar harika görünüyordu ki, tercihimizi direk pizzadan yana yaptık.

Logosu ile, koyu yeşil peçeteleri ile, anneanne usulu kulplu şeffaf bardakta kahve servisi ile çok nostaljik görünümlü yeni bir mekan burası.

Pizzalara gelince Ege otları ve peynirleri ile yapılan Milas'ı da; incirli cevizli Tatlı Sert'i de çok beğendik biz.


Alkol servisleri şimdilik yok. O yüzden biz karnımızı doyurduktan sonra Unter'in yolunu tuttuk. Guinness ve Jagerinha'ları devirmek için. Mr. Feelgood ile lafa da öyle bir dalmışız ki, orada da sadece kokteylleri değil, beş saati devirmişiz.

3) Her zaman dışarıda pizzaları götürmüyoruz ya, bu hafta Fikri Mühim'den Nesfit Ballı Bademli geldi ofise. Tam da şöyle acıkmaya başladığımız akşam üstü saatlerinde.


Ofisçe tattık, oldukça da beğendik. Kahvaltılar ve hafif geçiştirilmek istenen öğünler için aklınızda bulunsun derim ben.

4) Mixer - Parasız Saadet:

Hem dolap temizliğine vesile olsun, hem kafa değişikliği olsun diye, cumartesi günü Mixer'deki giyisi takası etkinliğine katıldık.



Malum, hepimizin dolabında oldukça iyi durumda olan ama ya bedenimiz değiştiği, ya canımız sıkıldığı için giymediğimiz bir sürü kıyafetimiz vardır. Bu etkinliğin konsepti, bunları değiştirmek.


Herkes maksimum 10 parça kıyafetini yıkayıp, ütüleyip götürdü, etkinliğe. Verdiği her parçanın karşılığında girişte bir kupon kazandı. Sonra da bu kuponlarla ya beğendiği kıyafetleri aldı, ya sangria içti ya da atölyelere katıldı.






 Ben birkaç harika parça yakaladım, üstelik de dolabımdan giymediğim 10 parçayı da elemiş oldum.Bir sonraki etkinliği yakalamak isterseniz, Facebook grubu için TIK!

Ayrıca benzer bir mantıkla yaratılmış olan Chucha Boutique'e de bekleriz.

5) Kılıç Ali Paşa Camii:

Önünden kaç yüz kere geçmişimdir kimbilir, buna rağmen şimdiye kadar bir gün olsun içine girip bakmadığım bu Mimar Sinan eserine sonunda bu hafta adım atmış oldum.

Sizin de eminim böyle önünden onlarca kez geçip, içine adım atmadığınız bir yerler vardır. Bir değişiklik yapmaya ne dersiniz :)



Kapısındaki yanlış yazılmış, "please"e gıcık olduysam da (Evet, herkes İngilizce bilmek zorunda diye bir şey yok; ama İngilizce uyarı yaptırıyorsan da, açıp bir sözlüğe bakmak bu kadar mı zor!); içerisi oldukça havalıymış bunu görmüş oldum.

Ayrıca hemen yanındaki hamam bundan beş ay kadar önce yenilenerek hizmete girmiş. Ahşap ağırlıklı dekorasyonunu çok beğendim ben. Burnumuzun dibinde güzel bir hamamımız olmuş. Yaz gelmeden, bronzlaşmadan, buraya bir yolumu düşürmeyi aklımın bir kenarına yazdım ben, gittikten sonra izlenimlerimi daha detaylı olarak aktarırım elbette.

Şimdi benim için yavaş yavaş Ankara zamanı.

Keyifli bir hafta olsun!

3 yorum:

Deniz Evin dedi ki...

Ayy bayılıyorum sizin yazılarınıza :) Bu arada kruvasanlar harika görünüyor mmm afiyet olsun :)

thalassa dedi ki...

Ankara'ya mı geliyorsun sezen?

zillosh dedi ki...

Deniz evin İrdem, ahhh çook teşekkür ederim!* =) Sevgiler, en keyiflisinden bir haftasonu olsun.

thalassa, evet geçen hafta geldim ama sabah geldim, öğleden sonra aynen geri döndüm. İşsel gezilerin böylesini, geziden saymıyorum.

Pinterest'im

Instagram'ım