13 Şubat 2016

Aşk ve Denge Yogası, Dişil Enerji, Giden Erkekler ve Bereket

Gittikçe hayatın bizim sandığımızdan çok daha basit olduğunu düşünmeye başlıyorum. Dip notlar aramayı bıraktığımızda, gerçekten karşımıza çıkanları değerlendirdiğimizde, bazı şeyleri görmezden gelmek yerine sessizce tepkisizce hislerimizi takip etmeye başladığımızda her şey çok daha kolay hale geliyor. 

Hislerimizi bastırmak yerine onlarla yüzleşmek gerektiğine ve hayatın parçalarının inanılmaz bir bütünlük oluşturduğuna artık tüm kalbimle inanıyorum.



Bundan iki ay önce harfi harfine şöyle yazmışım :"Üzerimde bütün haftanın yorgunluğu ve beni 'hayal ettiğim kadar mutlu' etmeyen adamın hayal kırıklığı vardı."

"O"nunla, yazın ortalarında, mutlulukları ve mutsuzlukları ile üç seneye yakın süren ilişkimi bitirir bitirmez tanışmıştım. O üç yıl süren ilişkim, dışarıdan bakınca harika görünen bir ilişkiydi ve artık evlenirsek hangi semtte yaşayacağımızı bile planlamaya başlamıştık. Diğer yandan, karşımdaki adam ile hayal önceliklerimiz ve hayata yaklaşımımız o kadar farklıydı ki, o ilişki beni ve hayallerimi kısıtlar hale gelmişti. Birlikte yaptığımız Tel Aviv seyahatinde yaptığımız uzun sohbetler, hayattaki arzularımızın bambaşka olduğunu açıkça ortaya koyuyordu. İstanbul'a döndükten sonra karşılıklı oturup ayrılık konuşmasını yaptığımız gün, içten içe kendime söz vermiştim. Bir süre yalnız kalmak, dinlenmek, kendi içime çekilmek konusunda. Ve tastamam o gün, her zamanki gibi hayat bana bütün tükürdüklerimi yalatarak karşıma "O"nu çıkardı. 

"Ben galiba yıllar içinde duyarsızlaşmışım veya bende eksik bu hisler" dediğim her şeyi O'nunla hissettim. İstanbul'da geçirdiğimiz olağanüstü iki haftadan sonra, San Francisco- İstanbul arası devam eden mesajlaşmalar ve telefon konuşmaları sonucunda ben kendimi San Francsico'da buldum ve rüya gibi günler yaşadım onunla. 

Ben İstanbul'a döndükten sonra, deneyimlediği her şeyi benimle paylaşma arzusu duyuyor,
"özlemenin dışında yeni bir his daha eklendi hayatıma, şimdi keşke burada olsan bunu sen de deneyimleseydin." gibi mesajlarla aklımı başımdan alıyordu. "Sana başka hiç kimsenin yaşatamayacağı hisler, duygular, deneyimler yaşatmak istiyorum." diyordu. Hayat motivasyonu "keşfetmek" olan beni tam noktamdan vuruyordu.

Ve sonra İstanbul'a taşındı. O gün tam şöyle yazmışım: "Bu gelişmenin gerektirdiği kadar sevinemiyorum bile. Sadece onu yeniden gördüğüm için mutluyum. İstanbul'da olduğunu benimsemek için, zamana ihtiyacım var. Onunla güzel zamanlara..."

Ve o güzel zamanlar bir türlü gelmedi. Karşımdaki adam, benim tanıştığım, yanına San Francisco'ya gittiğim bütün güzellikleri benimle paylaşmak isteyen adam değildi. Aynı şehirde yaşamıza rağmen birlikte hiç bir şey keşfetmiyorduk. Diğer yandan birlikte çok iyi muhabbet ediyorduk, gün içinde on dakika kadar telefonda konuştuğumuzda veya buluşup sahilde yürüyüş yaptığımızda bütün ruh halimiz değişiyor, sesimiz cıvıldamaya başlıyordu. Bu yüzden bekledim. Yeni taşındı, bir alışsın dedim. İş ile ilgili sorunları var, onlar bir yoluna girsin, dedim. Bekledim. Bekledim. Bekledim. Kendimi ona motive tutarak bekledim. Bir noktadan sonra huysuzlaşmaya başladım. Tek taraflı motivasyonumu sürdüremez hale geldim. O benim kendimi ifade etme çabalarımı, aramızdakileri isimlendirme, bir boyut üste taşıma çabası olarak görüp rahatsız olmaya başladı. Benimse içten içe istediğim tek şey tanıştığım, bayıldığım adam olmasıydı. Bana zaman ayırması, koklayarak öpmesi, hayatındaki güzellikleri benimle yaşamayı arzulaması...



İşte bundan iki ay kadar önce aslında bunun olmayacağını anlamış ve gerçekten mutsuz olmaya başlamıştım. Ama birlikte iyi vakit geçirdiğimiz için ve o İstanbul'daki hayatını yoluna koyduğunda her şeyin yoluna gireceği ihtimalini kaybetmek istemedeğim için beklemeye de devam ediyordum. İşte, Level Up'ta oturmuş, bunları konuşuyorduk. O gün Level Up'ın sahibesi Melis "Serdar ile tanışmalısın. Sana çok iyi gelecek." demişti.

Ben Serdar Prem'i takibe aldım; ama katılabileceğim hiç bir etkinlik yapmıyordu o günlerde. Hayat bu ya, tam "O"nunla ciddi bir kavga edip de "Ben bu şekilde devam edemeyeceğim. Mutsuz oluyorum." dediğim ve hayatımda büyük bir değişiklik yaparak yepyeni bir işe başladığım hafta, Serdar Prem "Aşk ve Denge Yogası" modülünün başlayacağını duyurdu. Bir işaret olarak algıladım ve hemen kaydoldum. Nerede yapılacağını bile bilmiyordum. Ve derslerin yapılacağı "aşkhane" benim evime 60 metre uzaklıkta bir yer çıktı.

Daha önce biraz yoga yapmış biri olarak, ilk derste az çok neler yapacağımızı tahmin edebiliyordum. Ama harika biçimde yanıldım. Saatlerce dans ettik! Kundalini enerjimizi çıkardık ve ben gerçekten göğüs kafesimin önünde bir güneş olduğunu hissettim. İkinci derste endoskopi ağızlığı kullanarak nefes çalışması yaptık. Nefes alıp vererek kafayı bulabileceğinizi biliyor musunuz? Ben o akşam öğrendim. 



Derslerden sonra kendimi o kadar iyi hissediyordum ki, harika şeyler oluyordu. Yıllardır konuşmadığım, çok sevdiğim ama uzun zamandır denk gelmediğim kendisi harika, kelimeleri harika bir insandan: "Sen ne güzel kadınsın. Ne güzel ruhun var. Seviyorum seni. Dünyanın öbür uçlarında olsak da severim. Bir tanesin. İyicil. İyi kalpli. Taş gibi. Mis ruhlu. Rengarenk. Ferah." diye bir mesaj aldım. Enerjiye inancım yüze katlandı.

"Ben mi uyduruyorum, gerçekten hayatıma somut bir etkisi var mı?" diye merak ederek bir test yaptım. Dersten çıkmış, bütün enerjilerimi toplamışken, bir video yükledim instagram'a. Bir saat içinde onlarca direkt mesaj yağdı. Mesajların ortak noktası şuydu, yaptığım şeyin ne olduğunu bilmiyorlardı, ama harika hissettiriyordu.

Böylelikle ben bu "Aşk ve Denge Yogası"na sardım. Hatta o kadar ki Serdar artık, "Sana buraya bir yatak atacağım kenara." diye takılıyor bana, sürekli oralardayım.

Bu hafta bir akşam, "O"ndan upuzun bir mail aldım. Benim gözümdeki parıltıyı, enerjimi ne kadar sevdiğini satırlarca anlatıyordu. Durup durduk yerde böyle bir mail atmasının bir sebebi olmalıydı, sevgi açıklamalarını hızlıca okuyarak, "saadede gelelim" kısmına indim. Bir başkasıyla görüşmeye başladığını açıklıyordu. Önce öfkelendim. Egom delice merak etti: "Ne zamandan beri?" Böylelikle her şey anlam kazanacaktı çünkü, kendimi temize çekecektim. Her şeyin bozulması benim yüzümden değilmiş, diyebilecektim gönül rahatlığıyla. Çünkü hayatıma giren her adam, hayatımda olma arzusuyla egomu belki de gereğinden fazla büyütmüştü. Hep arzulanan ve istenen olmaya alışmışken, şimdi egom kuduruyordu. Aynı zamanda içten biçimde üzüldüm, bir şeylerin bitmesine değil, çoktan bitmişti zaten, aramızda sandığım kadar olağanüstü bir şey olmadığı ile yüzleştiğim için...

Sonra gözlerimi kapattım. Yogadan öğrendiğim her şeyi aklımdan geçirdim. "Hislerini bastırma, takip et, tanıklık et, anlamaya çalış." Öfkelerimi, hayal kırıklıklarımı, mutsuzluklarımı, egomu izledim. Bastırmadım, yok saymadım, sorgulamadım. Sadece izledim. Sonra kalktım yogaya gittim, dans ettim, nefes çalıştım, hayatımın en derin uykularından birini bir yoga matı üzerinde, gözümde lavanta kesesiyle uyudum. 

Ve uyanıp oradan çıktığımda her şey çok netti: Ben bir adama değil, o adamın bana kurdurttuğu hayallere tutulmuştum. Ve o hayaller aslında aylardır gerçekleşmiyordu. Karşımda gerçekten olan kişi ise, bana hiç bir şey vermiyor ve enerjimden faydalanıyor ve bunu başka yerlere akıtıyordu. İyi bir şey yaptığını sanarak yazdığı upuzun mail bile bunun ispatı gibiydi. Tantranın temeline göre ise, erkek kadını beslemeli ve kadına iyi bakmalı. Çünkü kadın, dişil enerjidir, yaratıcıdır, berekettir. Erkek kadına ne kadar iyi bakarsa, bu karşılıklı ve coşkulu bir enerji akışına dönüşüp, iki kişiyi harikalaştırabilir.  




Bütün bu sürecin sonunda, "Söylenmesi ve konuşulması gereken şeyler var, onları da zamanla konuşuruz. Gerçekten seni hiç bir zaman üzmek istemedim, hatta üzmemek için her türlü özeni kendi çapımda göstermeye çalıştım. Çünkü senin üzülmen, beni üzer. Yazdıkça veda konuşması gibi geliyor. Hoşuma gitmedi." diye bir mesaj attı. Baktım, gülümsedim. Konuşulması gereken hiç bir şey yoktu, ben kendi içimde bütün boşlukları doldurmuştum. Üzmemek farklı bir şeydi, çok pasif bir şeydi. Oysa ki mutlu etmesi ve bunu hayatındaki bir şeylerden fedakarlık ederek değil, çaba harcamadan, içinden gelerek yapıyor olmasını arzulardım. "Zaten bir veda konuşması bence. Belki de söylenmesi ve konuşulması gereken hiçbir şey yok ve büyük saçmalıyoruz her zamanki." gibi dedim ve hayatımda bir macerayı daha kapattım. Ve öfkelenerek, o kişinin kötü yanlarını hatırlayıp kendimi soğutarak değil, yeni öğrendiğim gibi, "güzel anlar için minnettar olarak, yaşattığı deneyimleri kabullenerek."

Aşk ve denge yogası, benim bazı şeylere yaklaşımımı ve bakışımı büyük ölçüde değiştirdi. İçimde dişil enerji diye çok kıymetli bir şey olduğunu keşfettirdi. Bana çok iyi geldiği için ve paylaştığım fotoğraflara "Keşke bununla ilgili bir yazı yazsan." diye yorum yapanlara cevaben bu yazıyı yazmak istedim. Merak ederseniz, haftada bir gün mum ışıkları ile aydınlanan bir çemberin etrafında oturup, canımızın istediği konulardan sohbet ediyoruz. Ortamı deneyimlemek, Serdar ile tanışmak isterseniz, çarşamba akşamları 20:00'de yapılan bu sohbet tamamen ücretsiz. Bu hafta çarşamba şarabımla birlikte orada olacağım. Merak ederseniz, detaylar için bana yazabilirsiniz. Bu vesileyle tanışmış da oluruz hem. :)

Aşkla kalın!

Bu aralar harika şarkılarla günlerimi renklendiren bir adam sayesinde keşfettiğim ve her gün dinlediğim şu şarkıyı da paylaşmadan geçemeyeceğim:




Dip Not: Aşk ve denge yogasından bahsederken, kalpli bir şeylerden daha iyi görsel gelmedi aklıma. :) Balonların olduğu geceden ayrıca bahsederim. En kısa zamanda :)

3 yorum:

Ilke Mat dedi ki...

Sen var ya sen! Bitiriyor beni bu ilişki yazıların! Harikasın!"Enerji"ne kurban!

Adsız dedi ki...

merhaba:)
'hayatin parcalarinin inanilmaz butunlugu' derken kendin de bahsetmissin aslinda ama yaziyi okurken benim ozellikle dikkatimi cekti. bu hayatta herseyin gercekten bir zamani var ve eszamanlilik diye de birsey var, dedim bi kez daha.
soyle ki iki aydir duygusal anlamda biseylerin senin adina yolunda gitmedigini soyluyorsun, istedigin gibi olmadigini belirtiyorsun. ama ister yakin zamanda olsun ister mazisi olmus olsun farketmez, yeni bir iliski haberi yani seni netlestiren o mail tam da su gunlerde geliyor. enerji, nefes calismalari yaptigin ve kendini iyi hissettigin gunlerde..
bedenimizle baslayarak enerjiyi harekete gecirmek, duygusal anlamda da kendimizi ozgurlestirmek(senin de belirttigin gibi hislerimizi bastirmamak) hayatimiza ait yapbozda birden diger parcalarin kendiliginden oturmasini sagliyor. bu bir tek bana mi buyuleyici geliyor! :) seni okurken bu tuhaf hisse tekrar kapildim. vesile oldun yine bu yazinda da..
tesekkurler :)

Adsız dedi ki...

Bu iliskiler üzerine yazılarını yaklaşık 6 Yıldır takip ediyorum ve önceki zamanlarda ilişkilerimde sonrasında ise evliliğimde bile çok faydasını gördüm. inşallah bir gün tanışıp sohbet etme imkanımız olur, iyi ki varsın enerjisi ve kendi harika kadın...

Pinterest'im

Instagram'ım