29 Eylül 2010

Jazz, Yelken, Telefon, Adliyeler, Fotoğraflar ve en çok Aşk!


İki boyutlu hayatları ( değişen tek şey yaşanmış gün sayısı ve banka hesabındaki meblag olan, iş ve ev döngüsünde her gün bir önceki günün aynısı olan hayatları ) sevmiyorum ben. Bunu huzur veya düzen olarak nitelendirmenin de "sıkıcı bir hayatım var"ın kamuflajı olduğuna inanıyorum. Şu andaki işim ve yakın geçmişte Almanya'da aldığım kısa fakat yoğun hukuk eğitimi sayesinde artık eminim ki benim işim hukuk. Yine de hala farklı konularla da ilgileniyorum, farklı şeylere merakımı koruyorum. Hayatımın boyutlarını çoğaltmak için elimden geleni yapıyorum.

Gelgelelim insanın hayatını renkli tutması için yaramazlık, fırlamalık yapması, güzel kafalı çok çılgın geceler geçirmesi şart değilmiş. Bunu anladım. Sonunda büyüdüm mü? Tam olarak öyle olmadı, hayatıma "Aşk" girdi. Bana hayatımdaki bazı şeylerden vazgeçmenin beni eksiltmeyeceğini, tam tersine çoğaltacağını gösterdi, gösteriyor.



Onun bana bunu yaşatarak benimsetmiş olması sayesinde hayatımı renklendirme çabalarım çok daha şık bir hal almaya başladı. Uzun zamandır beni yaz mevsimi ile sınırlamadan denizle haşır neşir edebilecek bir aktivitenin peşindeydim, Grupanya'da da Yelken Eğitimi kampanyası yakalayınca hiç düşünmeden soluğu Kalamış'ta aldım. Sandığımdan daha komplike bir spor olduğu ile yüzleşmiş olsam da, denizin üzerinde canım ne yöne isterse gidebilmek, bunu motor sesi olmadan yapmak gerçekten çok keyifliydi. Taa ki telefonum denizin derinliklerine yol alıncaya kadar!!

Ben elektronik eşya almaktan nefret ederim. Başıma gelen en kötü şey telefonumun, bilgisayarımın, fotoğraf makinemin, müzik çalarımın bozulması / kaybolması olur.  Seçenekler arasında sıkışırım,  hangisini almam gerektiğine karar veremem, zaten hiçbir elektronik eşyayı da uzun süre kullanamam -ya bozarım, ya kaybederim-. 

Yelken keyfi benim için böyle bir hal almışken, yine imdadıma " Aşk " yetişti. Beni "Hayatım, bir sürü iletişim yöntemi var" diyerek sakinleştirdi ve kendimi gitmeyi pek çok istediğim Medeski Martin & Wood konserinde buldum. Oh la la!* Aynı zamanda Salon'a da ilk defa gitmiş oldum. Yüksek tavanı ve Asmalımescit'e yakın konumu ile Babylon'a güzel bir alternatif.



Benim kendi kendime koyduğum ve büyük itaatle uyduğum kurallarımdan biri de hiç kimsenin (Annem, babam ve kardeşim hariç olmak üzere) elektronik bir şeyini ödünç almamaktı.  En yakın arkadaşlarım dahil kimsenin ne telefonunu, ne fotoğraf makinesini, ne bilgisayarını ödünç almıştım şimdiye kadar. Garip bir biçimde benim telefonum boğazın derinliklerindeyken "Aşk" ile onun bir önceki telefonu ve hattını kullanarak mesajlaşmak beni hiç rahatsız etmedi. Onu kendime bu kadar yakın hissettiğimi bu şekilde keşfetmem biraz enteresan olsa da, o his tarifsiz güzel. Ayrıca da onun telefonunu kullanırken -ki o gerçekten telefonuyla yaşayanlardan- onun bir parçası hep benimleymiş gibi hissediyorum. 

Bu yazıyı yazarken bir yandan da "Aşk"ın blogtan kaldırmamı rica ettiği fotoğraflara bakıyordum. Bir kısmı benim de hiç hoşuma gitmedi tereddütsüz kaldırdım. Ama bir kısmında kaldım. Eskiydiler, artık hiçbir anlamları yoktu, ama bir zamanlar olmuştu. "Sil" butonunun üzerinde elim takıldı, içimdeki asi kadın avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı:
"Sen bunların yanlış veya gizlenmesi gereken şeyler olmadığını bugüne kadar çatır çatır savundun. Herkese bunu kabul ettirdin. Sen yaşadıkların sayesinde bugünkü sensin ve geçmişini silmek gibi bir arzun yok. Neden şimdi kendine ihanet edip bunları silesin ki?" 

Sonra " Aşk" ın sadece varlığının bana kendimi ne kadar iyi hissettirdiğini ve onunla geçirdiğim her zaman diliminden sonra her hücreme "her şey çok güzel olacak" hissinin yayıldığını hatırlattım kendime. Kikir kikir güldüğümüz otobüs yolculuğu, koltuk fısıldaşmaları, tanışmamız, bir sürü muhabbetimizden parçalar geçti aklımdan, içimdeki asi kıza ihanet ettim, "Aşk" ı seçtim, fotoğrafları sildim. "Aşk"ın bana yolladığı güzelim çiçeği koydum masama, ona karşı bir keyif kahvesi içtim.

Fotoğraf Notu: Medeski Martin & Wood fotoğrafları, facebook sayfasından alınmıştır.

1 yorum:

. dedi ki...

Merhaba, hiç tanımadan sevdiğim nadir insanlardansın çok çok tatlısın ve partini dört gözle bekleyenlerdenim. Hep böyle mutlu ve dürüst olmanı dilerim. Sevgiler Zerrin

Pinterest'im

Instagram'ım