19 Eylül 2010

kendimi en çok aşıkken ve seyahatteyken seviyorum

04 Eylül 2010
Berlin, 08:15

Berlin'de ilk saatlerim...
Germanwings'ten sadece 110 Euro'ya alınan bir bilet, sabahın 06:30'unda Shönefeld havalimanına inmek... Tek başıma...

Şimdi Schönhauser Alle diye bir sokakta Pfefferberg isimli muhteşem bir avluda tarçınlı süte kahvemi içiyorum.


Buraya iki metro aktarmasıyla geldim, insanlar şaşılacak derecede sıcak kanlı. Sabah koşusuna çıkıp valizimi taşımama yardımcı olanlar mı arasınız, sabahın köründe bira içip de " Günaydın güzel hanım, size bir sigara ikram etmeme izin verir misiniz?"diye soran ultra kibar sarhoşlar mı.

Bir yandan kendime şaşıyorum, bir başıma ne işim var burada diye. Tıpış tıpış okulumun başladığı gün okula gidebilirdim pekala. Ama şu anda duyduğum keyfi tanımlayamadıkça irkilerek fark ediyorum ki bilinmeyenin peşinde koşmak benim kanımda var.

Eğer vize derdim olmasa, uçak biletleri bu kadar ucuzken ayda bir rastgele bir bilet alıp hiç bilmediğim bir şehrin yolunu tutardım herhalde. Tek günlüğüne bile olsa...

Üzerimdeki hırkanın her noktasından farklı bir parfüm kokusu geliyor, Free Shop'ları özlemişim. Çantamda onlarca sergi, müze, etkinlik broşürü var, ilk fırsatta inceleyip hangilerine gideceğime karar vereceğim.

Hava soğuk olmasına rağmen, duyduğum haz tanımsız.
Sanırım ben kendimi en çok aşıkken ve seyahatteyken seviyorum.

1 yorum:

Bugra dedi ki...

Kibar sarho$lar.. Buralara da lazım..

Pinterest'im

Instagram'ım