08 Aralık 2010

Ada ada söyle bana var mı bizden romantiği?

Doğum günlerine olan ilgim ve onlara yüklediğim anlam her geçen yıl biraz daha azalıyor. Dışarı çıkmak ve parti düzenlemek için özel bir sebebe ihtiyaç duymayacak bir düzende yaşayan, hayatının olağan akışında sürekli bir partileme ve kadeh tokuşturma  hali olan insanların ortak kaderi sanırım bu. Doğum günümde bana muhteşem bir süpriz hazırlayan ve koşturma içinde bir türlü görüşmeyi başaramadığım bütün arkadaşlarımı da bu süprize dahil eden Aşk, bana bu sene uzun zamandır yaşamadığım kadar anlamlı bir doğum günü yaşatmıştı. (Meraklısı buraya buyursun :) )

Aralık ayı yaklaştı benim elim ayağıma dolanmaya başladı. Aşk'ın doğum günüydü ve ben de ona çok güzel bir gün yaşatmak istiyordum. Parti organize etmek değişik bir şey olmayacaktı, çok sıradışı bir hediye bulamadım, haftaiçine denk geldiği için şahane bir tatile çıkmak da ihtimaller arasında değildi. Tam bu sırada "İstanbul'a en yakın en romantik otel" diye anılan Aya Nikola hakkında bir yazı çıktı karşıma.


Büyükada'daydı, iş çıkışı vapurla gidebilir, güzel bir balıkçıda keyifli bir akşam yemeği yiyebilir, romantik otelimizde beyaz şarap kadehlerimizi tokuşturur, güzel ve farklı bir gece geçirdikten sonra sabah vapuruyla aynen İstanbul'a dönüp iş başı yapabilirdik.

Kulağa şahane geliyor değil mi? Ben de bu planı yaptıktan sonra kendimle gurur duymuştum. "Kotardın bu işi de Sezo, harika bir sevgili olma yolunda büyük adımlarla ilerliyorsun" demiştim kendi kendime. Doğum günü hediyesini öğlen ofisine bıraktım ve hediye paketine iliştirilmiş bir not ile 19:30'da Kabataş iskelesinde buluşmayı önerdim.

19:30'da iskelede olabilmek için ofisten iskeleye koştur koştur gittim. Aşk ile çok keyifli kikir kikir bir vapur yolculuğu yaptık. Sonra haftaiçi ve akşam olduğu için bütün restoranların kapalı olduğu gerçeği ile yüzleşmek zorunda kaldık ve Aşk'a doğum günü yemeği olarak kaşarlı kavurmalı tost yedirdim. Otele giderken yol üzerinde market bulamadığımız için içki ve yiyecek stoğu yapamadık ve otelde "yenilenme bahanesi" ile hiçbir şey yoktu. Neyse ki bir şişe beyaz şarap bulundu. Sonra ben bütün gün koşturmuş olmanın etkisiyle sızıverdim ve Aşk bütün şişe şarabı tek başına içti. Bu kadar uğraşıp bunu yapabilmiş olmanın o anda beni ne kadar üzdüğünü anlatamam. Ama artık Aşk ile aramızda her gün geyiği yapıp gülünecek bir anıya dönüştü.

 

Bu konudaki yeteneksizliğimi kabul edip,bundan sonraki bütün programlarımızı Aşk'ın yapmasına karar verdim. O yüzden bizi bırakıp otelden bahsetmeye başlıyorum.

Web sitesine girerseniz, köşe yazarlarının yazdıklarını okursanız ve fotoğraflara göz atarsanız gittiğiniz zaman gerçekten hayal kırıklığına uğrarsınız. Bir kere kesinlikle fotoğraflardaki masalsılığa sahip değil otel. Yani ilk bakışta belki; ama içinde zaman geçirdikçe o masalsılığın aslında bir anlık göz boyama olduğu ile yüzleşmek zorunda kalıyorsunuz. Bütün o rengarenkliği sağlayan, bütün otele bağlanmış uçuşan şeyler aslında en adisinden tül. Odamızda klima vardı, ama klimanın kumandası yoktu. Üstelik de klimanın su gideri için olan hortumu dışarıya gitmiyordu, odanın içindeki bir toprak vazoya sarkıtılmıştı ucu. Odadaki her şey toz içindeydi. Banyoya temel ihtiyaçlar için bir şeyler bırakmışlardı, ama aslında hepsi işe yaramayacak şeylerdi. Hiçbir şeye sarılı olmadan açıkta duran hijyeniklikten uzak bir ped mesela. Şampuan bile yoktu banyoda. Çok şık antika mobilyalar vardı. Ama onların da detaylarında yine bir zevksizlik hakimdi. Örneğin banyoda çok güzel antika çinili bir ayna vardı. Bir kenarındaki çinili kısım kırılmış herhalde, son derece zevksiz çiçekli bir duvar kağıdı ile kaplamışlar o kısmını.

Otel kötü demiyorum, yanlış anlaşılmasın. Tam denizin kıyısındaki lokasyonu, dalga sesleri ile uykuya dalmak ve dalga sesleri ile uykudan uyanmak İstanbul'da geçirilen günlerin arasında o kadar iyi geliyor ki!! Bizim kaldığımız odada yatak asma kattaydı, böylelikle yatakta yatarken hiç başımızı bile kaldırmadan muhteşem bir deniz manzarası görüyorduk. Dalga sesleri ve bu manzara birleşince denizin üzerinde kalıyormuşuz hissi veriyordu.

Otel gerçekten masalsı olabilecek bir potansiyele sahip olsa da işletme olarak gerçekten çok eksik. Acaba ben mi çok takılıyorum diye düşündüm, forumlara ve puanlara baktım, müşterilerin çoğu benzer şikayetlerde bulunmuş. Nefis bir manzarayla güne başlamak ve dalga sesleri ile başka alemlere gitmek için gerçekten ideal, ama gitmeye niyetlenirseniz eksiksiz bir hizmet beklemeyin, detaylara takılmayın derim ben. Masalsı bir otelde masaldaymış gibi bir ağırlama beklemeye değil, kafa dağıtıp huzur bulmaya gidin. 

PS: Ey Aşk, çokçokçok seviyorum seni! :)

1 yorum:

Balkaymak dedi ki...

ilginç ama aşık olduktan sonra seni daha çok sevmeye başladım sanırım, daha içten geliyorsun:) Kaç zamandır bu otel aklımdaydı benim de, sevgilimle gitmeyi düşünüyordum, foursquare'de ada'da olduğunu görünce hah güzel bir yazı geliyor demiştim, yanıltmadın, yorumun çok faydalı oldu, daha çok istanbul+istanbul ve civarı yazısı bekliyorum :)sevgiler

Pinterest'im

Instagram'ım