12 Haziran 2011

Her güne bir mekan: Salt, Vogue, Dada Bahçe, Ada, Sensus, Elifli

İstanbul öyle bir şehir ki, işten eve evden işe bir hayat sürünce çileden başka bir şey değil. Yollarda çok zaman kaybediliyor, her yer çok kalabalık, diğer şehirlere kıyasla oldukça pahalı... Ama diğer yandan tadını çıkartacak kadar enerjisi ve şevki olanlar için de cennet! Mağazalar, restoranlar, konserler, sanatsal etkinlikler...

Ne zamandır ev-iş döngüsünde olup da artık çıkmaya karar verenler ve zaten keşifçi ruha sahip olup yeni yerler arayışında olanlar işte benim son keşiflerim:


Fındıklı'daki Elifli Pastanesi'nin cevizli, kayısılı ve incirli bu lokmalık lezzetlerini mutlaka denemelisiniz. Hem hafif, hem lezizler. Hatta bir sabah Elifli Pastanesi'nden tatlı tuzlu bir şeyler kapıp, hemen yolun karşısına geçip sahildeki çay bahçesine oturup, mis gibi çaylarınızla denizin dibinde muhteşem bir manzaraya karşı kahvaltınızı edebilirsiniz. Sahil trafiği çekmeyeceğiniz, boş masa için sıra beklemeyeceğiniz ve garsonu yakalamak için olağanüstü efor sarfetmeyeceğiniz için Ortaköy- Hisar hattındaki kahvaltılardan çok daha keyifli olacağını garati ediyorum.


İstanbul'a "SALT" diye bir şey açıldı malum. 'Şey' diyorum çünkü kendisini kategorize ederek sınırlandırmak istemeyen bir sanat alanı burası. Neymiş ne değilmiş diye gidip kendimiz deneyimleyelim dedik. İş çıkışı sergi gezmeyi imkansız hale getiren anlayışı sürdürüp 18:00'de kapılarını kapatmış olduğundan binanın içini gezmeyi bir haftasonuna erteledik. Binanın arka kısmına sakladıkları cafe'de oturduk.


Cafe çok keyifli, kuytuya saklanmış bir yer, İstikal Caddesi'nin dibinde olmasına rağmen, İstiklal'den bambaşka bir ruha sahip. Mutfağı açık, menüsü güzel. Yediğimiz yemekler de oldukça lezzetliydi.


Keyiften dört köşe kalkmak üzere hesabımızı istediğimizde işin rengi değişti: Kredi kartı geçmiyordu. (?!??!?!?) Belki bundan yıllar yıllar önce kredi kartı geçen yerlerde bu bir ekstra olarak belirtiliyordu, ama artık durum değişti. Şahsen ben üzerimde ancak taksi parasına yetecek kadar nakit para taşıyorum. Onun dışında ya kredi kartı ya da direk hesaptaki parayı harcamaya olanak sağlayan para kartımı kullanıyorum. Kredi kartı geçmememesi ve bunun da hiçbir yerde hiçbir şekilde belirtilmemesi benim açımdan büyük bir eksi oldu. Keşfedilesi bir yer, ama nakitsiz gitmeyin.


İstiklal Caddesi'nin üzerindeki Ada'nın kitapevi her geçen gün küçülürken, cafe kısmı büyüyor. Avukatlık stajı yapmış herkes için Ada önemli bir yere sahiptir, çünkü baro ile komşu olması sebebiyle, SEM derslerimiz süresince burada bol bol vakit geçirdik hepimiz.


Benim staj dönemimde Ada'nın yemekleri ve lokasyonunun güzelliğine rağmen servisi o kadar kötüydü ki... Garsonların ilgisizliği bir yana, büyük bir çabayla ilgilenmelerini sağladığınızda da son derece ters ve ukala bir tavır sergiliyorlardı. Geçenlerde yine gittim, uzun boylu güzel giyimli bir adam gelmiş (yeni işletmeci olduğunu sanıyorum) ve servise sihirli bir değnek değmiş gibi olmuş. Garsonları çok iyi koordine ettiği gibi, onların yetişemediği yerlerde de bizzat kendisi sandalyenizi çekiyor, uzun süre kararsız kalanlara sipariş konusunda yardımcı oluyor...


Parmesanlı tavuk salatayı şiddetle tavsiye ederim. Üstelik de baro kimliğinizi hesap isterken gösterirseniz %20 indirimlisiniz, aklınızda olsun.


Bir misafiriniz geliyor, özel bir gün kutlayacaksınız veya kendinizi şımartmanız lazım. Şöyle yemekleri leziz, ortamı kırosuz, manzarası şahanesinden bir mekana ihtiyacınız var diyelim. Tereddütsüz Vogue'dan yana tercih yapın. Akaretler'deki Beşiktaş Plaza'nın terasında yer alan Vogue, sizi muhteşem bir manzarayla karşılıyor. Rezervasyonsuz gitmemenizi, hatta rezervasyonunu biraz erken bir terihte yaptırıp havalar da güzelken terastan bir yer kapmak için ısrarcı olmanızı tavsiye ederim.


Fiyatlar konusunda da, önünüze ilk önce şarap menüsü koyduklarında kadehi 300TL'lik şaraplar yüzünden gözünüz korkmasın, kendi yapımları olan şaraplar da oldukça güzel. Tavuklar, etler ve rizottolar başka hiçbir yerde yiyemeyeceğiniz kadar leziz. Makul bir şarap tercihi yaptığınız takdirde gelen hesap da Nişantaşı'nda herhangi bir yerde ortalama yemekler yediğinizde ödediğinizden daha fazla değil.


Son zamanlardaki en favori adreslerimden biri olan Vogue'dan çıkışta Akaret'lerdeki Minyon'a veya der die das'a uğrayıp daha genç, daha müzikli, daha alkollü bir şekilde geceye devam edebilirsiniz.



Cunda'ya doğru yola çıkmadan önce bir Foursquare check-in'i bizim yolumuzu Galata'ya düşürdü. Sensus Şarap Evi'ne... Anemon Otel'in mahzeni bir şarap evine dönüştürülmüş, oldukça da güzel bir yer olmuş. Sakın aç olarak gitmeyin, burada yemek yok. Ama peynir tabağı oldukça başarılı. Şarap sevenlerdenseniz en kısa zamanda yolunuzu buraya düşürün derim.


Ve Sıraselviler'deki Dada Bahçe benim en en favori mekanım. Yürümeyi gerektirmeyen lokasyonu, rengarenk mobilyaları ve püfür püfür bahçesiyle bizim buluşma noktamız oldu. Yorgun bir günün sonunda buz gibi bir blush içmek, açlıktan ölürken leziz sebzeli pizzayı mideye indirmek, tatlı krizinde dondurmalı sufleyi kaşıklamak, aç değilim ama bir şeyler yesem ya anlarında börekçi tabağına saldırmak gibisi yok.

Hiç yorum yok:

Pinterest'im

Instagram'ım