02 Eylül 2011

Mobilya almasanız da ilham alın ;)


Muzicons.com

Ben Cihangir'de bir öğrenci için rüya, babam için kapıcı dairesi olan ilk tek yaşadığım evimi kiraladığımda İstanbul'daki ilk Ikea yeni açılmıştı. O zamanlar şimdikinden kat be kat daha ucuzdu. Öğrenci evlerine anne evinin eskilerini postalayan zihniyeti reddetmiş, her şeyimi Ikea'dan almıştım.

O günden bu güne üç ev daha değiştirdim, Ikea eskisinden daha pahalı hale geldi; ama hala mobilya denilince aklıma ilk gelen yer orası. Gidip mobilya almasam bile fikir alıyorum.

En son taşındığım ve yaklaşık bir yıldır yaşadığım ev (ki kendisine bu blog ile aynı adı taktım: Mushaboom) içlerinde en çok özendiğim ev oldu. Taşınmadan önce ben binlerce dekorasyon dergisi ve blogu karıştırdım, mimar olan babam ve onun arkadaşları seferber oldu, bir sürü minik detayda didiştik, kendi beğendiklerimde ısrarcı oldum ve evi gerçekten sıfırdan yarattık. Mutfak bile evin içinde yer değiştirdi! Sonra annem, annelere özgü evin bütün havasını değiştiren dokunuşlar yaptı. Sahiplenme hissi az gelişmiş olan benim bile sahiplendiğim bir kutu ev çıktı ortaya.

O dönem sanıyordum ki, bundan sonra paramın çoğunu eve yatıracağım, sürekli dekorasyon dergileri karıştırmaya devam edeceğim ve yazdığım yazılarda dekorasyon konusu çok ağırlık kazanacak...


Öyle olmadı. Ya da olamadı. Hayatımın çok yoğun bir dönemiydi, öğrencilikten tam zamanlı çalışmaya  geçişe alışıyordum, her boş zamanımı sevgilimle geçirmek istiyordum, hep yapmam gereken binlerce şey vardı, kronik bir yogunluk ve tembellik sinmişti üzerime. Elbette eve ufak tefek bir sürü şey aldım, evde bütün bir kış kalabalık gruplar toplanarak pek keyifli zamanlar geçirdik, kutu kadar olmasına aldırmadan bir projeksiyonla minik bir sinema, bir fritöz ile pub yarattık. Ama taşınırken "Daha sonra şunu şunu yapacağım, bunu alacağım." dediğim hiçbir şey ile uğraşmaya bu bir sene içinde vakit bulamadım. Vaktim olduğunda da ihtiyaç duymadım, çünkü aşık olduğunda bir yatak, bir sürü gazete, bir fincan kahve varsa her şeyin var demek oluyordu.


Kardeşimin de üniversiteyi kazanması, Mushaboom'da yeni bir hareketlenmeye vesile oldu. Evde yapılması gereken değişiklikleri ve eksikleri saptadık, IKEA yolu tuttuk, önce leziz köfteden yedik, sonra işe koyulduk. Mobilyalarımız henüz bugün teslim edildi, montajı yapılmadı, o yüzden onlardan bahsetmek için henüz erken.

Benim kağıt biriktirmek gibi bir hastalığım var. Bir yazı olur, bir cümle olur, benim bir kenara karaladığım bir şeyler olur, güzel bir görsel olur hemen saklıyorum. Böylece evin çeşitli köşelerinde gazeteden ve dergiden kesilmiş parçalar ile benim notlarımın yazılı olduğu kağıtlardan oluşan yığınlar oluşuyor zamanla. Sonra onları ne okumaya fırsatım oluyor, ne de atmaya kıyabiliyorum. Üstelik de korkunç dağınık duruyorlar.

Hatta benim bu blogu yazmaya başlama sebebim de tam olarak daha fazla kağıt karalamamaktı! Daha fazla kağıt yığını yaratmak yerine bir blogum olsun bari demiştim bundan tam üç yıl önce! (bkz: bu blogun ilk yazısı)

Annem bulaşıcı hamaratlığı ve bazen Nazileri aratmayan diktatörlüğü ile bana evdeki bütün kağıt ıvır zıvırlarımı düzenlettirdi. Bu koca bir günümü aldı, ikea'nın depolama üniteleri de işe şıklık kattı. Sonuca ben bile inanamadım:


 O kağıt yığınlarından muhteşem fikirler, sözler ve keşfedilmek üzere alınmış notlar çıktı, hepsini hepsini paylaşmak istiyorum, ama önce en son ikea katoloğuna göz atma fırsatı olmayanlar için benim en sevdiğim fikirler ve ürünler:

1) Mağaza formatında bir yatak odası. Kıyafetlerine tapan her kadın, uyadığında onları görmekten zevk alacaktır. Benim hiçbir zaman normal sayıda kıyafetim olmadı, chucha boutique avantajıma rağmen devasa dolaplara bile hep sıkış sıkış sığabildim. Ama aşağıdaki gibi bir yatak odasını beğenmeyecek bir kadın tanımıyorum. :)

2) Yüksek tavanlı küçük bir evde yaşıyorsanız, kapı üstlerini raflarla ve kitaplarla donatmak harika bir çözüm olabilir. Eve kütüphane koyup, yer kaybetmeye gerek olmaz, kitapların tamamı da evde kendilerine harika bir yer edinmiş olur:


3) Eskiden evlerde "yemek odası" modası varmış, şimdi dışarıda yeme alışkalığı olan kuşakta da "kıyafet odası" modası çıktı. Kıyafet odası inşaatı ile uğraşmadan kıyafet odasına sahip olmak için pax dolapları duvar olacak şekilde yan yana dizmek bence harika bir fikir:


4) Mobilyaya para harcamak istemeyen kiracılar için dolap yerine kutular kullanmak, ders notlarını ve ıvır zıvırları onların içinde depolayıp, üzerlerine esprili notlar yazmak şık ve ucuz bir çözüm olabilir:


5) Kanepenin üzerindeki yastığın kumaşına bittim. Büyükannenizden kalan bir eski tip koltuğu bununla kaplayıp çok havalı bir parçaya sahip olabilirsiniz:

Ben babaannemden kalan el oyması bir berjeri, İMÇ'de büyük çabalar sonucu bulduğum bir kumaş ile kaplattırdım, kırmızı buzdolabımdan sonra evde en sevdiğim parça bu. "O minicik eve koca berjer konulur mu?"ları da duymamazlıktan geldim, pekala da oldu. Retro severlerdenseniz şiddetle tavsiye ediyorum. "Ben buna bayıldım da, uğraşamam" diyorsanız da, Dank'a bir göz atın.


Şarkı Notu: Bu seferki şarkı oldukça eskilerden: Sade - Smooth Operator

3 yorum:

dalila dedi ki...

evinin bitmis halini gormek icin yanip tutusuyorum :)

thalassa dedi ki...

Ben de ev düzdüm,ikea'ya en son rötuşlar için gittim gerçekten ilham aldım..Mesela dekorasyon dergilerinin hemen hepsinde olan yatak üzerindeki duvara farklı boyutlarda çerçeve olayı ikeada da vardı..bir de iki tane raf aldım biblo vs. koydum..koçtaş'tan da abajur vs. aldım..ben bunları ankara'da yaptım bu arada..

Seda dedi ki...

sezuş kardeşe tebrikler, nereyi kazandı. bkz meraklı blog okuyucusu :)

Pinterest'im

Instagram'ım