22 Şubat 2013

her birimiz bir insanın tamamlayıcı parçasıyız, onun için de hep tamamlayıcı parçamızı arar dururuz.

Oldukça güzel bir ilişki yaşarken bir gün karşınızdaki adam size aslında kadın olmak istediğini söylese?


Peki ya harika ders anlatan ve oldukça yakışıklı olduğunu düşündüğünüz edebiyat hocanız bir gün sınıfa topuklu ayakkabılar ve tayyör giyip gelse?




Düzenli bir hayat kurup, yakışıklı bir koca, dünya tatlısı bir çocuk ile harika dekore edilmiş bir evde yaşarken, aslında kadın gibi görünen bir adama deli gibi aşık olduğunuzu fark etseniz?




Artık kendinizi ve etrafınızı kandırmaktan vazgeçip, hissettiğiniz gibi davranmaya karar verirseniz ve bu kararınız yüzünden işinizi kaybetseniz?



Xavier Dolan'ın bugüne kadar izlediğim filmlerinde hep gay, biseksüel gibi toplumun "normal dışı" kabul ettiği ilişkiler konu edilmişti. 

Xavier Dolan adını henüz duymayanlardansanız, not edin bir yerlere. Çok güzel dudakları olan inanılmaz yakışıklı bir adam. Bir kadın olarak "malesef gay" dediklerimden. Üstelik de 1989 doğumlu olmasına rağmen, film festivallerinin çok konuşulanlarından. Yakışıklı, genç ve yetenekli yani.



Fimlerinin cinsiyet ve cinsel kimlik odaklı olduğunu bildiğimden, bu filme hazırlıklı gittim, ama yine şaşırdım. Çünkü bu seferki erkek baş kahramanımız kadın olmak istiyor, ama erkeklere en ufak bir cinsel ilgi duymuyor. Kadın gibi giyiniyor ve kadınlarla ilişki yaşıyor. Bir travestinin kadınlarla ilişki yaşamasını garipsecek kadar bu konularda cahil olduğumdan "penisi olan bir lezbiyen bir bakıma" yorumu yaptım. 




Herkesin cinsel tercihine saygım olmakla birlikte, bunların gözüme sokulmasından pek haz ettiğimi söyleyemem. Modernlik kisvesi altına sokulmuş, pornoya bir kala filmleri izlerken hep rahatsız olurum. İlişkisi anlatılan bir kadın bir erkek, iki erkek veya iki kadın olsun hiç fark etmez. 

Xavier Dolan'ın filmlerinin takipçisi olmam da tam da bu yüzden. 

Değişik hayat tercihleri olan kişilerin, ruh hallerini ve üzerlerindeki toplumsal baskıyı konu alıyor, cinselliği hiçbir zaman gözümüze sokmuyor. 

Laurence Anyways de, gözlerinize bir şölen yaşatıyor. Filmin her bir sahnesi üzerinde uzun uzun çalışılmış bir fotoğraf karesi. Kıyafetler, mekanlar, insanlar inanılmaz zevkli. Seçilen müziklerle, filmin genel havasına aykırı sahneler, klip tadında. Xavier Dolan'ın bu film içindeki klip tadındaki müzikli diyalogsuz sahneleri bir nevi imzası zaten. 




Tek kusuru var film biraz çok uzun. Bir ilişkinin on yılını anlatıyor çünkü. İçinden iki ayrı film rahat çıkarmış. 

Biz gece 22:00 seansına, üstelik karşı yakada, üstelik de haftaiçi gitmek gibi bir şuursuzluk yaptık, eve gelmemiz saat 2:00'yi buldu. Mahvolduk! 

Hep aynı konulardan sıkıldıysanız ve farklı bir anlatım ile tanışmak istiyorsanız, ferah ferah bir zamanınız için şiddetle tavsiye edilir. 

Gösterime girer mi, ne zaman girer bilmiyorum ama !f kapsamında şansınızı deneyebilirsiniz. Programa göz atmak için tık!

Fade to Grey by Visage on Grooveshark

Hiç yorum yok:

Pinterest'im

Instagram'ım