17 Ağustos 2013

Karaburun lezzet ve keyif durakları: Nergis, Salaş Balıkçı, Ali Baba, Haseki Köyü ve Bozköy

Tatilden döndükten sonra, tatil yazısı yazmanın buruk bir yanı var.

Bugün Mr. Feelgood, Adana, Londra ve Kaş'tan sonra, birlikte çıkacağımız dördüncü seyahatin biletlerini aldığımızdaki mutluluğum karşısında "Kız tatil için yaşıyor!" tespitini yaptı. Dürüst olmak gerekirse, sürekli seyahat ederek yaşamayı istemem. Hem evime dönmeyi, bir yerde beni bekleyen yerleşik bir düzenim olması fikrini seviyorum; hem de tatil kavramı, çalışınca anlamını buluyor. Diğer yandan,  en büyük lüksüm de sık seyahat etmek. Pek çok hemcinsimin aksine, alışveriş mi seyahat mi diye sorulsa tercihimi tereddütsüz seyahat etmekten yana kullanırım. Kazandığım paranın gerçekten hatırı sayılır bir miktarını uçak biletlerine ve otellere harcıyorum. Bayılıyorum; gitmeye, gezmeye, fotoğraflar çekmeye, sonra da dönüp keşfettiklerimi paylaşmaya.

Seyahat istikametlerimin çok havalı ve çok uzak olması da şart değil. Özellikle son zamanlarda, Türkiye içinde yaptığım seyahatlerin, beni en az yurtdışı seyahatleri kadar heyecalandırdığını ve keyiflendirdiğini fark ettim. Bir kere başından hakkını teslim etmek lazım; yemek konusunda inanılmaz bir ülkeyiz.

Bayramı geçirdiğim Ege kasabası olan Karaburun'daki dalış maceramdan ve Ambarseki Köyü'ndeki manzaraya karşı edilen leziz kahvaltıdan, döner dönmez ayağımın tozuyla bahsetmiştim. Tabii ki, keşifler ve lezzet durakları bunlarla sınırlı değildi.


1) Nergis:

Mitolojiye göre, Irmaklar Tanrısı ile Peri Liriope'nin oğlu olan Narkisos doğduğunda, "Kendini hiçbir zaman görmemesi koşuluyla uzun bir hayat yaşayacağı" yönünde bir kehanette bulunulur. Narkisos o kadar yakışıklıdır ki, bütün periler ve genç kızlar ona pervane olur; ama o hiçbirine yüz vermez. Bir gün, avlanırken su içmek için nehre eğildiğinde, daha önce hiç görmediği kendisine aşık olur. Bir türlü erişemediği bu delikanlıyı görebilmek için bütün zamanını nehrin kıyısında geçirmeye başlar, yemez, içmez ve nehrin kıyısında ölür. Öldüğü yerde çok güzel bir çiçek çıkar ve zaman içinde bütün yarımadayı sarar. O çiçek nergis, o yarım ada da Karaburun'dur.

"Narsizm" kelimesinin buradan geldiğine dair herhangi bir kaynak bulamadım; ama bu hikayeye cuk oturuyor. Zaten en sevdiğim çiçek olan nergisi, bu hikaye ve bağlantı ile daha çok sevmeye başladım.


Karaburun merkezde Nergis adında, restoran mı yoksa çay bahçesi olarak mı tasvir edeceğimi bilemediğim, çok keyifli bir mekan var. Yemyeşil bir vadiye tepeden bakıyor.


İki kere, iki farklı öğün için gittim buraya. Mantısı gerçekten lezzetliydi. Kahvaltı spesyalleri ise, menemen, çökelekli gözleme, kaşarlı simit ve dut reçelli çökelek.



Karaburun'a yolunuz düşerse, buraya mutlaka uğrayın, siz büyük iştahla karnınızı doyururken kaplanlaşan kedileri beslemeyi de unutmayın. Ayrıca ben oradayken, Karaburun'da çekilen "Evdeki Yabancılar" filminin galası da bütün oyuncuları ile birlikte yine burada yapıldı.


Nergis'te yediklerinizi hazmetmek için, Karaburun merkezin yokuşlu arka sokaklarını gezebilir, nostaljik süprizlerle karşılaşabilirsiniz:



2) Hasseki Köyü:

Karaburun'un tepelerinde yıkık dökük, inanılmaz güzel Rum evleri olan bir köy burası. İnsan sokaklarında gezerken, o kadar eskiden insanlar buraya nasıl gelmişler, nasıl bir hayat sürmüşler düşünmeden duramıyor. Benim en çok ilgimi çeken ise, köy yolundaki eskicinin bölgesi oldu. Komik arabaları, yolun kenarına atılmış mobilyaları, silinmiş tabelaları ve kurcalansa kim bilir esprili neler bulunacak yığını ile define bölgesi gibiydi.



3) Ali Baba ve Midye Dolmacı:

Karaburun'da ilk başlarda bizi şaşırtan bir şey, insanların Bodrum'a gitmeye üşenmemeleriydi. Nergis'te yemek yiyoruz, yan masada oturan bir teyze telefonda konuşuyor, "Yemekteyiz şekerim, bitince geleceğiz Bodrum'a."

"Karaburun Bodrum arası az mesafe değil, nasıl yani yemeği burada yiyip Bodrum'a mı gidiyorlar gece için?" şaşkınlıklarımızdan sonra anladık ki, bizim dalış yaptığımız ve yüzdüğümüz sahilin adı Bodrum Koyu ve buradaki insanlar için Bodrum denilen yerin, bizim şimdiye kadar Bodrum bildiğimiz yer ile hiçbir alakası yok. :)

Denizi gerçekten billur gibi ve soğukluğu tam kıvamında. Gündüz güneşlenmeye giderseniz, sahilde seyyar olarak satılan midye dolmalar inanılmaz lezzetli. Sabah sahilde yatmaya başladığımız anda midye dolma ve bira kombinasyonunun hayalini kurmaya başlıyorduk. Hatta itiraf ediyorum; İstanbul'a dönerken el bagajım, buradan aldığım midye dolmalar ile doluydu.


Bodrum sahilde pek çok işletme ve dizi dizi bar var. Bizim favorimiz çalışanlarının tatlılığı yüzünden, Ali Baba oldu. Gündüz güneşlenmenin haricinde, geceleri de, deniz ve oksijen yorgunluğu ile armutlara yayılıp, ayaklara vuran dalgalarla mayışa mayışa bira yudumlamak inanılmaz güzel oluyor, şiddetle tavsiye ederim.

4) Salaş Balıkçı:

Marinanın oradaki Salaş Balıkçı'yı belki de bu listede ilk sırada anmalıydım. Bir yerin hem manzarasının, hem deniz ürünlerinin, hem mezelerinin, hem de fiyatları iyi olabildiğinin kanıtı burası.



Tam denizin kıyısında. Kalamarı, ahtapotu ve deniz börülcesi abartmıyorum hayatımda yediklerimin en iyisiydi.
Balık üzerine, bölgenin zincir dondurmacısı 7 Kardeşler'de bir top dondurma mideye indirebilir, kurulan gece pazarından takı, elbise, keçi sütlü zeytinyağı sabunu alabilirsiniz.

5) Saik Köyü:

Yine Bozburun'a bağlı köylerden Saik Köyü'nde ikinci bahar kıvamında, emekli olarak buraya taşınınca tanışan ve evlenen bir çifte ait kahve mevcut. Kahvaltısını çok tavsiye etmiyorum; ama çok şık kavonozlarda sattıkları, leziz reçeller buradan götürülebilecek en iyi hediyelikler.



6) Bozköy'de güzel bir kahveye veya restorana denk gelemedik, ama bölgedeki ortalama ve özelliksiz evlerden sıkılırsanız, mimari açıdan en güzel evler burada:

Keyifli, lezzetli ve seyahatli bir haftasonu olsun!

3 yorum:

Merve Şanlıtürk Kıyak dedi ki...

Bana da direk narsizmi çağrıştırdı, vikipedi'de yazıyor. Yanılmamışız :) http://tr.wikipedia.org/wiki/Narkissos_(mitoloji)

Adsız dedi ki...

Melis Alphan Hürriyet'de Karaburun'daki tabiat yağmalaması hakkında yazılar yazıyor. Senin yazılarını okudukça, fotograflara baktıkça daha çok üzülüyorum...Bu güzel yerler haberimiz bile olmadan birilerne peşkeş çekiliyor yine...

zillosh dedi ki...

Mervecim,

Aradığımı bulmuşsun çoook teşekkür ederim. Artık en sevdiğim çiçek, bencillikle özdeş göründüğü için sevmiyormuş gibi yaptığım narsist tarafımın da sembolü oldu. Mis kokulu nergislerin de ortaya çıkmasına az kaldı hani :))

Sevgili Adsız,
Evet Karaburun haberlerini görüyordum ama Melis Alphan'ın yazılarını sayende okudum. Ne yazık..

Pinterest'im

Instagram'ım