28 Mart 2014

Çanakta balın olsun sinek Bağdat'tan gelir ya, Can Oba, bütün İstanbul'u Eminönü'ne getirmeye aday...

Türkiye bu günlerde soluğunu tutmuş bekliyor. Tahminler yapılıyor, varsayımlar için seviniliyor, varsayımlar için üzülünülüyor, "Tamam, çok az kaldı, bekleyelim görelim." diyip konu kapatılsa da, az sonra birisi dayanamayıp okuduğu bir yazıdan veya izlediği bir videodan bahsediyor, konu yeniden açılıyor.

Sanıyorum seçim sandığından kim çıkarsa çıksın, tabii ki kimin çıkmasını istemediğimiz konusunda çok netiz ama, bundan sonra konu hiç kapanmayacak. Umarım... Umarım ki Türkiye, Murathan Mungan'ın "Türkiye'de her şey olabilirsiniz; ama bir tek şey olamazsınız, rezil olamazsınız. Unuturlar çünkü. Hafızaların 24 saate ayarlı olduğu bu ülkede isteseniz de rezil olamazsınız.Öncelikle memlekette her şeyin bu kadar kolay "olunmasıyla" ilgili bir şeydir bu. Her şeyin bu kadar kolay "olunduğu" bir ülkede rezil olmak elbette imkansız hale gelir. Her şey bu kadar kolay olunuyorsa, "sahiden" bir şey olunamıyor demektir." şeklindeki harika tespiti, artık geçersiz olacak. Unutmayan, sorgulayan, kafa tutan, talep eden vatandaşlar olacağız bundan sonra.  Umarım...


İstanbul'da herkes ruh sağlığından endişe edilir duruma gelmişken, yogitam ile biraz havamız değişsin diye benim bir süredir merak ettiğim Can Oba'da akşam yemeği yemek için Eminönü'nün yolunu tuttuk. Dışarıdan tipik bir esnaf lokantası gibi görünen, içeride dekorasyon namına hiç bir havalı parça olmayan Can Oba'ya girdik, boş masalardan birine hamle yaptık, garson sordu "Rezervasyonunuz var mı?".

Hafta içi bir akşam, lokasyon Eminönü, herkes kafayı seçime takmış, ne rezervasyonu? Aradık, ama ulaşamadık, dedik. "Valla biz telefonlara bakmaya kalkarsak çalışamaz hale geliyoruz, talep inanılmaz." diye açıklama yaptı ve bizi ancak köşedeki servis masası olarak kullanılan masaya alabileceğini söyledi. Diğer masalar da denize nazır değildi zaten, sadece bize sunulan masanın yarısını telefon, POS makinesi işgal ediyordu, bize fark etmezdi.


Oturduk, bir kestaneli çorba, bir de pastırmaya sarılmış hurma çubuğu ile servis edilen patates çorbası söyledik.


Biz çorbalarımızı içerken, yan masamız gelecek bir tarihe bir rezervasyon daha yaptırmak istedi, bir türlü boş yer bulamadılar. Bu arada içerideki bütün masalar doldu, etraftaki bütün restoranlar bomboşken, dip dibe yemek yiyen insanlar ilgilerini çekmiş olmalı ki, turistler içeri girmeye başladı, Can Bey kibarca önümüzdeki bir ay için akşamları boş yeri olmadığını söyledi.

Hayretle, içerideki şıkır şıkır insanları izlerken, ana yemeklerimizi seçtik: Lazanya ve Ahtapot ile servis edilen cevizli risotto.



İstanbul'da gördüğüm en havalı sunumlar, Eminönü'ndeki bu dört masalık yerde önüme konuluyordu. Üstelik de görüntü var lezzet yok, değil tam tersine oldukça şaşırtıcı ve lezzetli yemeklerdi bunlar.

Can Oba her misafiri karşılıyor, mutfağa girip yemekleri pişiriyor, servis ve hatta espriler yapıyor. Bu restoran, kesinlikle "Çanakta balın olsun, sinek Bağdat'tan gelir" sözünün  hakkını veriyor. Süprizlerle dolu bir yer burası. Dekorasyonu ile inanılmaz tezat oluşturan şıklıkta tabaklar önünüze konuluyor ve sonunda Nişantaşı'nda çok özelliksiz bir yemek yediğinizde ödediğiniz kadar bir hesap geliyor.


Biz keyifle yemeğimizi bitirmiş, kapının önünde sigaramızı içerken, Can Bey mutfaktan kafasını uzatıp "Aa siz hala burada mısınız?" dedikten sonra, bize yolluk olarak kendi yaptığı çikolatadan verdi. Bu jestine mi, yoksa o çikolatanın tadına mı daha çok bayıldım, hala karar veremiyorum.

Şu anda İstanbul'da gidip de yemek yiyebilmek için en çok uğraşmanız gerekecek yer burası sanıyorum; ama sırf o tezatı yaşamak için bile gidilir. Ruhsuz, cansız, ilgisiz zincir mekanlardan o kadar sıkılmıştım ki, şehirde böyle bir yerin varlığı bile içimi açtı.

Dip Not: Can Oba'dan çıktıktan sonra midenizde boş yer kalmayacaktır muhtemelen; ama Sirkeci Meydanı'nda tam köşedeki Hafız Mustafa'dan paket yapıp götürmek üzere, harika görünüşlü tatlılar alabilirsiniz.



Mutlu haftasonları!



5 yorum:

Keşke Gerçek Olsa dedi ki...

2. fotoğraftaki masa ile diğer fotoğraftaki yemekleri insan aynı mekanda hayal edemiyor. İlginç gerçekten ...

Deniz Evin dedi ki...

Yaa bu saatte yapılır mı bu Sezeennn, yemekler nefis görünüyor, afiyet olsuuunnn :)

Gökkuşağı Dosyası dedi ki...

Hakikaten yahu, at şeyinde kelebek misali olmuş o tezatlık. Ama helal olsun diyorum adama! :)

Begüm dedi ki...

Vedat Milor gitmişti Can Oba'ya, onun programında gördüm ilk kez. Yemeklere bayıldı tabi Vedat Milor. Yemeklerin tadına bakamadım henüz ama ben adamın o programdaki mütevaziliğine bittim.

zillosh dedi ki...

Keşke Gerçek Olsa,
Aynen, yemeğimiz bitip çıktığımızda "Bu gerçek miydi?" diye gülüşmemize neden olacak kadar tezattı her şey.

Denizcim,
Çok teşekkür ederim, ne tesadüf ki bu yoruma cevap yazarken ben çok açım, benim de yine canım çekti :)

Gökkuşağı Dünyası,
Hahahah deyim cuk oturdu... :)

Begümcüm,
Aa Vedat Milor'u bilmiyorum, bakayım hemen kesin çıkar bir yerden yazısı. Kesinlikle, adamı sonradan araştırdım, tekrardan mütevazılığına hayran oldum ben de.

Pinterest'im

Instagram'ım