12 Mart 2014

He-man misali şahlanan bir matrix tanıdım...


Yapamadım...
Bugün yapamadım...

Bu blogu yazdığım süre boyunca, işimden, hukuktan, ülkede olup bitenlerden bahsetmemeye çalıştım. Hep... Hayatı keyifli yaşamak için keşiflerimi anlattım, hayattan keyif alarak yaşamak için gaz vermeye çalıştım, blogun adının hakkını verircesine 'bir doz minik güzel şey'i paylaştım.

Aslında her zaman eleştirilebilecek, kınanacak, dertlenecek şeyler oluyordu; ama bu blogu onları gözünüze sokmak için yazmıyordum. Niyetim başkaydı...

Bugün ise korkuyorum. Son iki gün içinde olup bitenler bile yeter. Dün bu şehirde boşanmak isteyen bir kadın, oğlu tarafından adliyede vurularak öldürüldü. Aynı gün Berkin'i kaybettik. Bugün yüz binlerce vicdanı sızlayan insan onu anmak için sokaklara döküldü. Ölünün yasını tutmaya bile izin verilmedi, polis müdahalesine hadi neyse alıştık; ama eski bakan bir milletvekili twitterdan bu vicdanlı güzel insanlara 'ölü sevici' deme cüretini gösterdi. Kürtaj, sağlık yardımı kapsamından çıkartıldı.

Korkuyorum; çünkü bu iş sadece tencere tava çalmakla, sokaklara dökülmekle kalırsa, yakında mini etek giydiğimiz için vurulabiliriz, daha binlerce defa haksız yere insanları hapse veya mezara uğurlarken, başkalarının beş kuşak torununa yetecek kadar parayı cebe indirmesini çaresizce izleyebiliriz, bunları öğrenmemize yarayan online mecralar yasaklanabilir, zaten varlığından şüphe ettiğimiz demokrasi, adalet, hak gibi kavramlarla tamamen vedalaşabiliriz.

Zaten bildiğiniz her şeyi bir kere daha buradan tekrar etmek istemiyorum.

'Tehlikenin farkında mısınız?' diye endişelendiğimiz dönemler vardı ya, hem haklıymışız, hem de çok yanılmışız. Biz laikliğin elden gitmesinden korkarken, aslında karşı karşıya olduğumuz tehlike laikliğin kaybından ibaret değilmiş.

Yine de hissettiklerimiz yalnızca korkudan ibaret değil, çünkü bu ülkede içimizi umutla dolduran harika insanlar yaşıyor.

Belki de The Square'in sonunda söylendiği gibi bütün ihtiyacımız olan: "Vicdan"

Vicdansızlığa, haksızlığa, hukuksuzluğa, orantısızlığa, 'asarım keserim yaparım'cılara karşı isyan ederek kalın! Daha güzel günlerde görüşmek dileğiyle...

2 yorum:

sebuş dedi ki...

Ülke sallanıp giderken, konuya teğet geçmek mümkünmü? 14 yaşında bir can bir hiç uğruna öldürülmüşken konuya umarsız kalabilmek hangi vicdana sığar:( içim yanıyor çok üzgünüm:((

Gökkuşağı Dosyası dedi ki...

Ben de korkuyorum. Dün "Onursuz Adam" diye bir yazı yazmıştım ve onuru olmayan insanın sınırı da yoktur demiştim. İşte ben bu sınırsızlıktan cidden korkuyorum. Onurları, gururları, ahlakları - ve evet vicdanları - olmadığı için her şeyi ama herrr şeyi yapabilirler ve bu gerçekten dehşet verici!

Pinterest'im

Instagram'ım