03 Mart 2014

Paris is always a good idea!*

Paris benim için çeyizlik bir şehirdi. 

Paris'in romantik ve aşk dolu bir imajı vardır ya, bu nedenle, şimdikinden çok daha hayalperest bir kadınken, bir kere yolum Paris'e düşebilecekken "Ya bu şehri ilk defa, şöyle benim için çok özel olan bir adamla keşfedeyim." diyerek pas geçmiştim. 

Sonra da kaldı öyle...  Defalarca kenarından, köşesinden, üstünden geçtim, dibine kadar geldim; ama Paris'i altına üstüne getirmeden sakladım. 


ICC'de açılması gereken bir tahkim davası için Paris'e gitme şansı, üstelik de cuma günü gidip haftasonunu bağlayabilecek olmak, bu inadı kırmak için harika bir sebep oldu. Ve itiraf etmeliyim ki, orada yapmam gereken iş çok çetrefilli bir şey olmasa da, "İş sebebiyle Paris'te olmak" şimdiye kadar hukuk anlamında yaptığım en havalı şeylerden biriydi. :)

Perşembe günü Adana'ya gidip oradaki işlerimi hallettikten sonra 26 kilo dosya ile Paris'e ayak bastım. Yorgunluk ve uykusuzluktan ölüyordum; ama her zamanki gibi pasaport kontrolünden geçtikten sonra bir enerji geldi üstüme.

İki günde bir blog yazma sözümü de tutmadım; ama Paris'te olmam haklı bir neden değil mi? :) 

Tabii ki bir önceki seyahatim olan Belçika notlarım bitince, Paris'ten detaylıca bahsedecek, alternatif bir Paris rehberi sunacağım. 

Ama asıl bomba şu oldu; seyahatte olmanın yüzüme verdiği  ışıktan mı, taktığım enteresan şapkadan mı, yoksa annemin gardrobundan arakladığım, deri detaylı tasarım monttan mı, yoksa yalnızca şanstan mı bilmem, aldığım notlar doğrultusunda Paris sokaklarını arşınlarken, "Fashion Week?" (açıkçası 'week'i 'wig' olarak telaffuz ettiği için, "Ne peruğu yahu, ne diyor bu?" diye düşünüyordum o anda) diyerek fotoğrafımı çeken bir adam sayesinde öğrendim ki, tamemen tesadüfen Paris Fashion Week haftasına denk gelmişim.

Kıyafetleri severim, hoşuma giden bir parça gördüm mü illa ki alırım, güzel giyinen insanlara bayılırım; ama öyle modayı takip eden, moda dergileri okuyan, sezon trendlerini takip edip onları dolabına ekleyen kadınlardan biri kesinlikle değilim. Paris'te olduğum tarihlerin, Fashion Week'e denk geldiğinden bile habersizim! 


Ama meraklı ve şevkliyimdir, takıldım adamın peşine, sokaklarda barikatların arkasına yığılmış insanları şaşkınlıkla izledim. Sonra adam bir kapıdan girdi, ben de peşinden davrandım, güvenlik şöyle bir süzdü beni, makyajsız suratımı gizlemek için, kafamdaki şapkayı biraz daha indirdim, ben de girdim. 



İçeride imza veren insanların kim olduğundan bile habersiz etrafı şöyle bir dolanırken, karşıma çıkan insan karşısında o kadar mutlu oldum ki! 

!F biletleri satışa çıktığında, bitmeden belgeseline bilet alabilmek için didindiğim ve sonra ilham kaynağı olarak gördüğüm ve kendisinden daha bir hafta önce bahsettiğim Carine Roitfeld tam karşımdaydı! 




Gözümle gördüm onayladım, kendisi gerçekten var olan en havalı anneanne! 

Kendime daha çok vakit ayırmam, daha sağlıklı beslenmem için acayip ilham aldım, göz altı kremi kullanmaya bile başladım... :)
 
Dip Not: Başlık, Audrey Hepburn'dendir, yazıya eşlik eden parça da Mr. Feelgood sayesinde keşfettiğim harikalardan biri...

Meraklı ve ayağınıza gelen fırsatları geri tepmeden kalın! 


5 yorum:

S dedi ki...

ya sabah sabah nasıl da mutlu etti yazın beni ^.^ içinde adana geçiyor, paris geçiyor, ki ben de hiç paris'e gitmedim. hala saklıyorum kendimi. birlikte gideceğim adamı buldum da, o da daha önce gidip hiç sevmemiş paris'i. sanırım hiç gitmeyebilirim bile. ya da belki kız kıza gitmek iyi bir fikir olabilir.

yarın sabah uçağım var. sırt çantamı alıp 5 günlüğüne kaçıyorum ben de kuzeye doğru. heyecanıma heyecan kattı senin yazın da. o yüzden bir kaç satır bir şeyler yazmak istedim.

sebuş dedi ki...

Harikasın! Paris ah paris aklım yüreğim orda kaldı benim bu yaz. 13 gün kaldım ama doyamadım.. paris notlarını merakla takipteyim:)
Not:yaramaz çocuklar gibi aradan sıvışman gözümde canlandı da ekranın karşısında gülümsedim kendi kendime:)

Begüm dedi ki...

Ben de Paris e gidip beğenmeyenlerdenim. Belki çok uzun kalmadığımdan, belki sadece turistik yerleri gezdiğimdendir bilemedim.

zillosh dedi ki...

missipisim, nerelerdesin, nereleri keşfettin de döndün? muhteşem keşifler yapmışsındır eminim, potansiyel geziler için tüyolar bekliyorum!

sebuşcum,
her şey bir yana insanın parisien hissetmesi bir yana değil mi :)

begümcüm,
aşık olmadım ben de ve tastamam bunu düşündüm, belki de aşık olmaya fırsatım olmadı birkaç günde...

Adsız dedi ki...

İyi bir tesadüf olmuş :)

Bilmem daha önce söyleyen oldu mu, imza verenler, Garance Dore ve Scott Schuman - nam-ı diğer The Sartorialist. Her ikisinin de blog sayfası iyi vakit geçirmelik...

Elif

Pinterest'im

Instagram'ım