03 Eylül 2015

Gecesi kayıp San Francisco: Nara Sushi, Bergerac, Audio, The Public Works.

Cuma gecesi, tanıştığım gün benim bütün ezberlerimi bozan ve inanılmaz sevdiğim abim ile buluşuyoruz. Kadeh kadeh leziz şarap yuvarlarken, ben bombayı patlatıyorum: "Ben bir adamla tanıştım, yarın da onun yanına San Francisco'ya uçuyorum." O da kahkahayı patlatıyor. Göster bakalım şu çocuğun fotoğrafını diyor. Fotoğraflar gösteriliyor, dedikodular yapılıyor, biraz daha şarap içiliyor. Sohbet onunla her zaman çok keyifli. Vedalaşırken, "Dünyanın en güzel şehirlerinden biri San Francisco. Tadını çıkar, başına bir iş gelirse, işler planladığın gibi gitmezse beni ara." diyor. Eli kolu her yere uzanır; ama ben içten içe her şeyin harika olacağını biliyorum, hissediyorum, yoksa zaten gitmeye kalkmazdım. 

Eve geliyorum, kabin boy bagajıma son eşyalarımı atıyorum, yapılacaklar listemizi yazdığımız defteri yanıma aldığımdan emin oluyorum ve yola çıkmaya hazırım.



Hazırım hazır olmasına ama uçağıma daha saatler var. Biraz jet-lag olmamak için strateji yapmaktan, biraz heyecandan uyumuyorum o gece. Sonra hiç bitmeyecekmiş kadar uzun bir uçak yolculuğu sonunda San Francisco'dayım. Havalimanından çıkıyorum, arabanın içinde onu görüyorum, 4 numaralı kapının önünde beni bekliyor. Sarıldıktan sonra, arabanın içinde yan yana havalimanından şehre gidiyoruz.

Birbirimizi en son öğle molasında ben ofisten çıkıp onun evine vedalaşmaya gittiğimde görmüştük ve şimdi son görüştüğümüz yerden binlerce kilometre uzaklıktaki başka bir kıtada onun yanındayım. İnanılmaz. O benden daha şaşkın. Ben buraya geldiğimden beri, en yakın arkadaşlarım bile kesin geleceklerini söylemelerine rağmen gelmediler ve şimdi senin burada olduğuna inanamıyorum, diyor. "Seyahatperestliğe olan inancını tazeledim mi?" diye takılıyorum. Kesinlikle!

Eşyalarımı evine bıraktıktan sonra, hemen evden çıkıyoruz. Arabayı anahtarla değil, telefonla kilitleyip açmasını şaşkın halde izliyorum. Gülüyor, o şehirde her şeyin bir telefon uygulaması olduğunu anlatıyor bana. Bu da saatlik araba kiralama uygulamasıymış. Başka insanların arabalarını, onlar kullanmadıkları zaman saatlik olarak kiralayabiliyormuşsun ve hiç anahtar kullanmadan telefonla arabayı kilitleyip açıyormuşsun. Her şeyin applicationlar üzerinden ve herkesin birbirine güvendiği şekilde işlediğini gerçekten sonraki günlerde bizzat deneyimliyorum.



İlk istikametimiz Alamo Square'deki, bir postkart klasiği olan, Vikyoriyan tarzda inşaa edilmiş Painted Ladies'in karşısındaki park oluyor.

Parkta biraz takıldıktan sonra, Polk Street'teki Nara Sushi'ye gidiyoruz.




Önce birer soğuk bira söylüyoruz. Ardından buzların üzerinde servis edilen istiridyeler geliyor. Geçen kış istiridyeden korkunç bir şekilde zehirlendiğim için, ömrümün sonuna kadar bir daha ağzıma sürmemeyi planlıyordum; ama o kadar harika görünüyorlar ki tabii ki dayanamıyorum.



İstridyeden sonra deniz kestaneli ve tunanın bonfile halinden sushiler yiyoruz. 




Lezzetten ölebilirim. Tam o sırada "Tam senlik bir şey var burada, onu mutlaka tatmalısın."diyor. Böylece Shrek geliyor masamıza. Onu yerken hissettiğim şey aşk, bu kadar lezzetli bir şey olamaz. Nasıl o kadar muntazam birleştirdiklerini çözemediğim bir avokado topunun içinde, soslu tuna, karides tempura ve yengeç var.



O saniyeden sonra O'na yemek seçimi ve damak tadı konusunda gözüm kapalı olarak güveniyorum.

Gece ilk durağımız Bergerac oluyor. Burası devasa ev partisi kıvamında bir bar. Karşılıklı yerleştirilmiş kocaman deri koltuklar, ayakta takılan insanlar, upuzun bir bar. Ev partisi konseptinden ayıran en temel şey ise, o upuzun barın arkasında inanılmaz lezzetli kokteyllerin hazırlanması... High Noon Tea isimli early gray çay ve cin ile hazırlanan kokteyl benim aklımı başımdan alıyor. Sadece lezzet olarak değil, birkaç tane sonra gerçekten sarhoşum.

İçeride tanıştığım bir adama henüz bugün San Francisco'ya geldiğimi açıkladığımda, "Vaay, çok şanslısın, şehrin en kaliteli ve keyifli barındasın şu anda." cevabını alıyorum. Gülüyorum, O'na bakıyorum, bardan bize yeni içkiler alıyor, dönüp bana gülümsüyor. Evet, gerçekten şanslıyım. Ve bu sadece o gece Bergerac'ta bulunduğum için değil.



Sonra üst kattakş Audio'ya çıkıyoruz. DJ kabinin arkasındaki hipnotize eden ışıklandırma çok iyi, Wad Ad da harika gaz veriyor, gerçekten eğlendiriyor, saatlerce dans ediyoruz.



The Public Works'te Atish'i dinlemeye gitmeden önce Bergerac ile Audio'nun birkaç bitişiğindeki krepçi karavana uğruyoruz. Krep muhteşem lezzetli. O'nun "Bu şehirde her yerdeki yemek iyi ile başlıyor. Çok iyi veya çok çok iyiler. Vasat bir şey yok." derken abartmadığını o anda kavrıyorum.

Gecenin sonrası pek yok bende. Saçma sapan triplere giriyorum, bir yandan O'nu orada kaybetmekten çok korkuyorum, bir yandan da o kafayla San Francisco'da olduğum için kendimi güvensiz hissediyorum. Eve gelişimizi veya beni yatağa taşıdığını filan kesinlikle hatırlamıyorum. Sadece merdivenleri çıkmakta ne kadar zorlandığım var o saatlere ilişkin hafızamın derinliklerinde.



Hatırladığım şeyler ise, mutlaka ve mutlaka San Francisco'ya giderseniz yapmanız gereken şeyler: Nara'da Shrek yemek, Bergerac'ta High Moon Tea içmek ve Audio'da dans ettikten sonra krebe yumulmak.

Bir de hayal meyal eve geldikten sonra izlediğimiz ve sonraki günlerde daha çok gülmemize neden olacak Turkstar Fatih... Yerler kaymıyor yalnız! :)

3 yorum:

İlcihan ERSÖZ... dedi ki...

merhaba evlere bayıldım.bir an evin içinde hissettim kendimi çok güzeller..yiyecekler konusunda senin kadar cesaretli değilim :) ama değişik tatlarda tatmak güzel olsa gerek çılgın bir kızsın belli :)) sevgiyle kal bu arada benim sayfama da beklerim

hopeless traveller dedi ki...

fatih denizde boğulmuş diyolar. artık izlerken buruk bir hal alıyoruz.

pazariseverim dedi ki...

öncesini ya da sonrasını düşünmek yerine (harıka bı adamı yakalamış ve tanışmış, sonrasını düşünüyor olabılırsın dıye düşündüğümden), harıka anılar ve hıkayeler bırıktırdıgın ıcın kendını şanslı hıssetmelısın. o an şu an kafası en güzeli.yaşadığımı hissettiğim zamanlar son zamanlarda ya rüzgari ya yağmuru yediğimde oluyor mesela, o yuzden her anı ,kaçırmadan anıya ve fırsata dönüştürmek harıka. yaşadığını hissettiriyor.
ps: kafa karışıklıkları, not defterlerı ve planlar, hep olur, çok takılma.
sevgıler :)

Pinterest'im

Instagram'ım