13 Ekim 2010

Yeraltı Sakinleri


Beat kuşağının* en sağlam yazarlarından biri olarak anılan, Amerika'da yaptığı yolculuklarını anlattığı Yolda kitabı kitapçılardan en çok çalınan kitap olduğu için pek çok kitapçıda kasanın hemen arkasında duran Jack Kerouac'ın bir diğer kitabı Yer Altısakinleri.

1958 yılında bir afro-amerikan ile olan aşk ilişkisinin hemen ardından eve kapanıp 3 gecede yazmış bu romanı. Türkçe'ye çevrilip, Ayrıntı Yayınları'nın Yeraltı Serisi'nden basılması ise daha çok yeni: Eylül 2010!


"Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, yola çıkmaktan çekinmeyenlerin, uçurumdan atlayanların dili, sesi" olan Yeraltı Edebiyatı ile tanışmam ile bu bloga başlamam eş zamanlı sayılabilir, sekskolikleri anlatan Tıkanma isimli roman bu blogtaki ilk yazılardan birine konu olmuştu. O zamanlar bu blogun da daha yeraltı kıvamında olması, gizli saklı kenarda kıyıda kalmışlardan oluşması vardı aklımda. Zaten Tıkanma da sonra yeraltı edebiyatından Hollywood'a terfi etti bütün vuruculuğu törpülenip, romantik komedi olarak huzurlarımıza çıktı.

Neyse gelelim Yeraltı Sakinlerine... Roman demek çok doğru olmayabilir bu kitaba aslında. Spontane düzyazı olarak isimlendiriliyor Jack Kerouac'ın yazdıkları ve bu kesinlikle bu kitap için de romandan daha iyi bir tanımlama olur. Anlatım ilk önce zamansal ve kelime dizilişi olarak çok karmaşık gelse de, sonra "sorumluluk", "ilişki" , "hayat tarzı" kavramlarının tamamen bambaşka algılandığı bir dünyanın içinde buluveriyorsunuz kendinizi.



Kitaptan;

"Sanki yeterince derdim yokmuş gibi, sanki eski aşklar bana aşkın mesajının hep bir yenisini, hem de yaşam boyunca hep hep bir yenisini istemek olduğunu öğretmemiş gibi."

"Meksikalıların bolerosu, spagetti yiyenlerin İtalyan tenoru, aniden açılan KPFA radyosundan gümbür gümbür yükselen Vivaldi klavsen için yazılmış senfonileri ve tümünün muhteşem karışımı. İşte bütün yaz, sevgilimin kolları beni sarmışken bunları dinledim."

" Her şeyi sormak istiyorum, soramıyorum, nasıl sorulacağını bilmiyorum: Senden istediğimin sırrı nedir, kadın ya da erkek ne demektir, aşk ile neyi kastediyorum ya da neden ısrar etmek, sormak zorundayım ve neden seni bırakıp gidiyorum."

" Şimdi onu sonsuza dek göğsümde istediğimi bilmek ne lüks!"

" Umudun ışıltısıyla pırıl pırıl başlayan geceler, haydi gidip arkadaşlarımızı görelim, bir şeyler görelim... Telefonlar çalar, insanlar bir gelir bir gider, paltolar, metropol heyecanları, herkese bir bira, herkese bir bira daha, muhabbet iyice güzelleşir, daha bir heyecanlı olur, alı al moru mor, herkese bir bira daha, gece yarısı, daha sonrası, al basmış mutlu yüzler artık delişmendir,  kristal dumanından ve içkiden gece geç vakit aptala bağlamış biri yalpalaya yalpalaya dadiubabbaaa sonunda barmene gider, Eliot'un bir kahini gibi: Kapatıyoruz!"

" Ona inanmıyorum. Ona bakınca gençliği arzuladığını şıp diye görebiliyorum. Eski kurdu kandıramazsın, ben ki on altı yaşında, yüreğinin öz suyu Muhteşem Chrysler Imperial Dünya Silecekleri ve Hüzünbezi ile silinip gitmeden önce umutsuz vaka bir flörtöze, bir aldatan kadına aşık olmuştum."

"Böylece oyunbazlık ediyorum gruba, hayata, hepsine ve yatak odasına yatmaya gidiyorum, tükenmiş bir halde kabuslara dalıyor ve yaklaşık üç saat sonra yürek parçalayacak denli arı, berrak, aklı başında, mutlu bir öğle sonrasına uyanıyorum."

" Ah sevgilim! Bugün bildiğimi o zaman da bilseydim muhabbete devam etmek için bara dönmek yerine, ona incinmiş gözlerle filan bakmak yerine, zamanın kasvetli denizinde ilgiden, avuntudan, denizin ya da zamanın günahının affından uzak öylece uzanmasına izin vermek yerine arabaya girip onunla otururdum, elini tutar, hayatımı vaat ederdim, onu korumaya söz verirdim: "Çünkü seni seviyorum ve hiçbir sebebi yok." 



*Beat kuşağını en güzel ekşi'den mandala tanımlamış: "Aşmış kuşak. herkes savaş sonrasında tipik bir burjuva hayatı yaşamaya başlamışken ve kimse hiçbir konuda uçlara gitmezken, onlar otostopla ülkeyi dolaşmaya, caz dinlemeye, edebiyatla ilgilenmeye, şiir okumaya, içmeye, çekmeye, doğu felsefeleriyle ilgilenmeye, her türlü ayırımcılığa ve savaşa karşı çıkmaya, kısacası canları ne istiyorsa onu yapmaya başlamışlardır."

Feist özlemişim, çok:
Feist - One Evening

Hiç yorum yok:

Pinterest'im

Instagram'ım