Güneş kendini göstermeye başladı mı, Facebook'taki mesajlarımdan çok Pegasus'un kampanyalarını kontrol eder oluyorum. Sürekli, bütün kış aklımın ucundan geçmeyen tur sitelerini saatlerce kurcalayasım geliyor. Hatta dün Ümraniye Adliyesi'ne giderken "Duba" yazılı tabelayı, "Dubai" okuyunca "Evet benim acilen bir tatile ihtiyacım var." dedim kendi kendime.
Geçen sene topu topu 5 gün olan yıllık iznimi de bayram tatili ile birleştirip Almanya'ya insan hakları seminerine gittiğimi göz önünde bulundurursak, (haftasonu kaçamaklarının haricinde) gerçekten çok uzun zamandır tatil yapmıyorum ben.
19 Mayısta çalışacağımı sanırken, 20sinde bile tatil olduğumu öğrendim! Plansızdım! Uçak biletleri tavan yapmış, bütün 19 Mayıs tur kampanyaları suyunu çekmişti! Hazırlıksız yakalanmıştım! Dört gün tatil!
Derkeeeen bu satırları Atatürk Havalimanı'ndan yazıyorum. :)
Yaz tatili söz konusu oldu mu bikini ve parmak arası terlik kadar önemli bir mevzu da kitaptır benim için. Güneş hafif şeyler gerektirir: Hafif içkiler, hafif kıyafetler, hafif müzikler ve hafif kitaplar... Güneşin altında cozurdaken, Focault okumaya kalkarsanız güneşlenmek keyif değil işkence olur. Keyifli, komik, chick-lit'ler ise süper gider.
Benim tavsiyelerimden ilki Pasaklı Tanrıça.
Diktatörlük kıvamında bir hukuk bürosunda 7/24 çalışan, işkolik bir ailenin ferdi olan, tatil kavramı yıllar yıllar önce hayatından çıkmış, spa'ya girerken bile blackberrysini havlusunun içine sokmadan yapamayan, bütün hayali çalıştığı pek meşhur şirketin ortağı olmak olan başkahramanımız bir gün bir hata yaparak kariyerine son verir.
Bütün isteği herkesten uzaklaşmak olur ve şuursuzca bir trene atlar. Ertesi gün uyandığında, hayatında bir kere mutfağa girmemiş, bir kere ütüyü eline almamış olmasına rağmen, bir evin temizlikçisi olarak bulur kendisini. Eskiden bir saatte kazandığı parayı şimdi bir haftada belki kazanabilecektir. Ama umurunda olan para değildir zaten, kendisinden beklenen işlerin herhangi birisini nasıl yapacağı hakkında en ufak bir fikri yoktur. Çok saçma, çok komik!
"Hatta ve hatta her şeyi çok daha hızlı yapıyorum artık. Daha hızlı yürüyorum, daha hızlı konuşuyorum, daha hızlı yiyorum, daha hızlı... seks yapıyorum..."
"İnsanlar da nişanlıysa üzerlerinde bir işaret taşımalı, aynen tuvaletlerdeki gibi. Dolu. Ya da değil. Bu tür konular hakkında en ufak bir belirsizliğe mahal verilmemeli."
"Hukuk yerine bu konuda yüksek tahsil yapsaymışım iyi olurmuş. Çok daha işe yarardı herhalde. Erkekler sizden ne zaman hoşlanır, size ne zaman arkadaşça yaklaşır anlama sanatı."
"Annem kocalarının soyadlarını kullanan kadınlardan hiç haz etmez. Ayrıca evde oturan, yemek pişiren, temizlik yapan ya da bilgisayar kullanmayı öğrenen kadınlardan da hiç haz etmez. Ona göre bütün kadınlar kocalarından daha çok kazanmak zorundadır, çünkü hepsi yaradılış gereği erkeklerden daha zekidir."
"Birden duruyor, frenine basılan araba gibi bir an kıpırdayamıyorum. Sonra tekrar tereddütle yatağa gömülüyorum ve hayatımda duyumsadığım en acayip en sıradışı duyguya kendimi bırakıyorum. Yapacak hiçbir işim yok. Bakılacak kontrat yok, cevap yazılacak e-posta yok, ofiste acil toplantı yok.Kaşlarımı çatıp en son ne zaman yapacak hiçbir işim olmadığını hatırlamaya çalışıyorum. Sanki yedi yaşımdan beri hiç yapacak bir şeyim olmadığı bir an yaşamamışım gibi."
İkincisi de Alışverişkolik.
Evet filmi çekildi, evet filme kimse ölüp bitmedi, evet herkes konusunu biliyor; ama her zamanki gibi kitap çok çok daha muhteşem ve filmle çok alakası yok.
Bir kere iç konuşmalar filme yansıtılamamış haliyle ve asıl eğlenceli olansa tam olarak o iç konuşmalar ve dalınan hayaller. O kadar tanıdık geliyor ki... Her ay sonunda harcama listeme baktığım zaman tasarruf yapmaya karar verişlerimi, ay sonuna doğru hesabımdaki para suyunu çekmek üzereyken gidip alışveriş yapmamı hatırlattı bana. Hadi itiraf edelim, hepimizin içinde bir alışverişkolik var. Sadece tercih ettiğimiz mağazalar o kadar pahalı olmadığı için bankalarla başımız belada değil :)) Şu anda "Evet evet" diyorsanız bu kitabı şiddetle tavsiye ediyorum.
Not: 2. el kitap severseniz bu kitapları chucha boutique'ten edinebilirsiniz.
İyi tatiller :)
Tatiliniz yoksa bile pazar günü Chill-Out Festival'de tatil mooduna girebilirsiniz, benden hatırlatması.
5 yorum:
Sophie Kinsella'nın tüm kitaplarını okudum.Fena hayranıyımdır:)Ve elbette Becky'nin:)
çok haklısın, kitapsız tatil düşünülemez :)
iki kitabın da konusu çok çekici duruyor.
pasaklı tanrıça'da geçen "herşeyi daha hızlı yapıyorum artık" cümlesi ban açok yakın geldi, hatta şu: http://matisserawonderland.blogspot.com/2011/03/time-is-my-everything.html
yazımda bahsetmiştim :D
çok fena tatil yapasım geldi yeter artık çalıştığım :(
blogunuzu keyifle takip ediyorum.. bende yeni blog yazarlarından olma yolunda ilk adımımı atmış bulunuyorum.. adımın duyurulması konusunda yardım ederseniz sevinirim.. Allah bizi sizin yazılarınızdan mahrum etmesin inş. AMİN :D şimdiden teşekkürler..
http://purzula.blogspot.com
pink princess, chick lit konusunda bir efsane artık kendisi! yazıyor yazıyor baymıyor, en çok yazları seviyorum onu :))
matissera, time is my everything'i çokçok severim. özellikle uzun yol playlistlerimin olmazsa olmazlarındandır, takibe aldım ayrıca :))
nazo, blgosfer'e hoşgeldin :)bana sorarsan bu işin esası sabırlı olmak, yazmaktan vazgeçmemek. umuyorum her şey istediğinden de güzel olur :)
teşekkürlerr canım.. inş. seninde her istediğin gönlünce olur..
Yorum Gönder