23 Şubat 2014

Kırklı yaşlarının üzerinde iki ilham verici kadın: Roman fabrikası Ayşe Kulin ve Erotik-şık ilahı Carine Roitfeld.

Cuma günü benim için 4:00'te başladı, evden havaalanına doğru yola çıkarken her türlü rötar ihtimalini hesaplayıp, evrak çantamdaki dava dosyasının yanına Ayşe Kulin'in son kitabı Hayal'i attım.

Yaklaşık on senedir İstanbul'da yaşıyorum, sık sık seyahat ediyorum ve üç yıldır duruşmalara giriyorum. Metropol hayatı, seyahat ve duruşmaya girmenin ortak tek bir yanı var: Beklemek! Bir saat önce havaalanında olup beklemek, duruşma sırası beklemek, trafikte ilerlemeyi beklemek, geciken uçağı beklemek, vapuru beklemek...

Malum, beklemek bütün pasifliğine rağmen, insanı yoran ve tahammülsüzleştiren bir eylem. Buna karşı geliştirdiğim çözüm de, evden çıkarken mutlaka çantama okunacak bir şeyler atmak. Böylelikle hem kendimi oyalamış, hem beklemekle geçen zamanlarımı değerlendirmiş, hem de normalde vakit bulamadığım kitapları okumuş oluyorum. 

Duruşmadan çıkmış, İstanbul'a geri dönmek için Ankara havaalanına gitmek üzere Havaş'a binmişken ofisten bir telefon geliyor, geri dönmem lazım. Havaş, durakları haricinde durmadığı için, önce havaalanına kadar gitmem, sonra aynı yolu geri dönmem gerekiyor. Dahası, binmeyi planladığım uçağa yetişemeyeceğim ve yer olan ilk uçak oldukça geç bir saatte... İlk akla gelen tepkilerin hepsi olumsuz değil mi? Ama benim çantamda kitabım var, açıp okumaya başlıyorum.

Bunları söylenmek için anlatmadım, tam tersine oldukça verimli bir gün geçirmiş oldum. Gece yarısına doğru , hem bütün işleri tamamlamış, hem de Ayşe Kulin'in son kitabının tamamını okumuş olarak eve döndüm. İlla ki kitap olmak zorunda değil, ama bence herkes kendi oyalanma formülünü geliştirmeli, böylelikle daha huzurlu ve sakin insanlar olarak yaşayabiliriz :)


Gelelim Ayşe Kulin'in kitabı Hayal'e... Ayşe Kulin bu kitabında kendi hayatının 1983 ile 2013 yıllarını anlatıyor ve bu yıllar Ayşe Kulin'in yazar olduğu dönem olduğu için, kitabın temel konusunu, nasıl yazar olduğu ve kitaplarını nasıl yazdığı oluşturuyor. 

Ayşe Kulin'in kaleminden çok fazla biyografi okuduk; ama kendisini anlatması bunların hepsinden farklı. Kendi güzelliğine ilişkin yaptığı vurgular ile bu kitabı aslında kendisine yardımı dokunan herkese teşekkür etme ve medyaya yansıyan olumsuz konularda (Adı Aylin sebebiyle açılan tazminat davaları, eşcinsellerin yazdığı roman yüzünden onu kınaması...) kendisini aklama aracı olarak kullanmış olması beni okurken rahatsız etti. Diğer yandan da -artık kendisini ispatlamış bir yazar olmanın getirisi olduğunu düşünüyorum- döndüğü yayın evlerinin kapılarını, basılamayan kitaplarını, konuşulan ama hayata geçirilemeyen projelerini ve hayal kırıklıklarını o kadar samimi anlatmış ki; insana ilham veriyor ve "Bir şeyi yapmak istiyorsan, vazgeçme, belki kırk yaşından sonra olur; ama yeterince uğraşır ve istersen olur." mesajını taşıyor. Hep hayalini kurduğunuz bir şey varsa ve bunun için geç kaldığınızı düşünüyorsanız, bu kitap gerçekten ilham verici olabilir, aklınızda bulunsun.

Kitaptan sevdiğim cümleler:

"Çin'deyken gittiğim her camide, her tapınakta ellerimi açıp, dua etmiştim Allah'a. Ne para pul, ne şan şöhret istemiştim. Tek istediğim çocuklarım için sağlık ve iyilik, kendim için beni hırpalamayacak ve üzmeyecek bir insandı. Takkeli ya da cübbeli hiçbir makamın onayına ihtiyaç duymaksızın, sırf kendi özgür irademizle birlikte olmayı seçerek birbirimizi asla incitmeden, asla aldatmadan geriye kalan yıllarımızı huzur içinde birlikte geçirebileceğimiz bir hayat arkadaşı."

"Para ve koca konularında pek şanslı bir insan sayılmam. Ama hiçbir zaman işsiz ve eşsiz bırakmamıştır beni hayat. Ne zaman bir kocayı kapıya koyup ya da işten ayrılıp, "Şimdi ben ne yapacağım Allah'ım?" desem, o, hep yeni bir kapı açmıştır önüme."


İkinci ilham verici kadına da !f'te rastladım: Carine Roitfeld!

Matmazel C filmi, Carine Roitfeld'in Vouge Fransa'nın baş editörü iken, işinden istifa edip kendi dergisini çıkarmak için New York'a gelişinin belgeseli. Bir belgeselde olması gereken objektifliği taşımıyor, Carine Roitfeld'i kusursuz bir tanrıça olarak yansıtıyor; ama nefis çekimler, Marc Jacobs, Karl Lagerfeld, güzel ötesi insanlar ve kıyafetler ile tam bir görsel şölen. 


Sinema salonunda, kadınlar ve şıkır şıkır gayler dışında kimse yoktu tabii. Bir erkekseniz, size ilham verecek bir şey bulamayabilirsiniz; ama bir kadınsanız ve giyim kuşama meraklıysanız bu filmi keyifle izlersiniz eminim.

Ayrıca bu filmden iki şey öğrendim: 1) Güzel olmayan bir insan inanılmaz havalı görünebilir. 2) Hem anneanne hem de şık bir moda ilahı olunabilir. 



Hayallerinizle kalın!

3 yorum:

Unknown dedi ki...

merak ettim sormadan edemeyeceğim.. bu blog sizin mi ? http://karmahaskickedmyass.wordpress.com/

hayat stili kitaplar hatta yılbaşı maskeleri! fazla bi uyum gördüm de yada yakın arkadaşınız mı gerçekten merak ettim sanki bunları biri daha yapmıştı ya hissine kapıldım da :) yoksa ikizinizi bulmuş olabilirim! :D

SGO dedi ki...

Kesinlikle beklerken kitap okunmalı. .. Bende sizin eski yazılarınızı e-kitabima yükledim. Oradan okuyorum sırasıyla. ..

zillosh dedi ki...

Meraklıkız,

Bu yorumu atlamışım ben çok özür dilerim. Çok da güzelmiş halbuki. O ben değilim; ama mail listesine kaydoldum, ikizim ile tanışayım! :))

SGO,

Beni nasıl mutlu ettiğinizi anlatamam! :))) Mushaboom8, bekleme anlarınızı azıcık keyiflendirebiliyorsa, ne mutlu bana :)

Pinterest'im

Instagram'ım