22 Mart 2014

Yaz hayalleri. İstanbul lezzetleri. Merhaba bahar, seni çok özlemiştim!

Bundan  daha yoğun, her delikten çıktığım dönemlerim oldu; ama bu aralar, çok şey yapmamama rağmen hiçbir şeye yetişemiyorum. Ya benim planlama yeteneğim azaldı, ya geçen ay sürekli yollarda olduğumdan birikmiş bir yorgunluk var üzerimde, ya haftada birkaç gün gittiğim spor sandığımdan çok daha fazla enerjimi ve zamanımı tüketiyor, ya da ülkenin durumu hepimizi endişe ve gerginlikten bitirdi. Sebep bunlardan hangisi -veya hepsi birden- emin değilim. Bildiğim tek şey, bir an önce bitmesini umduğum dalgın, şaşkın ve yavaş bir dönemimdeyim.


Mr. Feelgood ile geçen sene Rock'n Coke'a gelecekleri söylentisi dolanınca heyecanlandığımız, sonra da hevesimizin kursağımızda kaldığı The Black Keys'i dinlemek için bu yaz Heineken Opener Festivale'e mi gitsek hayalimizin, yavaş yavaş on günlük Almanya'dan Ukrayna'ya bir seyahat planına dönüşüyor olması bu aralar beni en motive eden şeylerden biri. Trende uyunacak geceler, ardı ardına festivalde geçecek günler, otuzumuza merdiven dayamışken "Paslandık mı? Yoksa ergenlik günlerimizdeki gibi umarsız bir enerjiye hala sahip miyiz?" bakımından gerçek bir test olacak.

Son yıllarda kardeşimle geleneksel hale getirdiğimiz abla- kardeş olarak başbaşa yaptığımız seyahatlerimizin bu seneki planlanan rotası harika olduğu gibi,  babamın İstanbul'dan tası tarağı toplayıp sahil kasabası hayalini icraata dökmesi sonucunda başladığı inşaattan her gün şevk verici fotoğraflar paylaşması ve annemle bu evin terasında gün batımı keyfi yapmak için peşine düştüğümüz cibinlikli yataklar da akıllara zarar.


Tabii ki bu harika planların maddi ve yıllık izinsel boyutunu kağıda döktüğümde, ortaya çıkan tablo karşısında içimden bir ses "imkansız" dese de, inatla susturuyorum onu, aynen planlara devam ediyorum. Bugüne kadar "olur mu canım!" denilen neler yaptım, bu yaz da neden olmasın :))

Bütün bunlar arasında, derinleşmeye, hayat ve ilişkiler hakkında kafa patlatmaya, buraya pek sevdiğiniz hayat ve aşk yazıları döktürmeye gerçekten hiç fırsat bulamıyorum. Zaten twitter dışında bir şey okuyamaz oldum bu aralar (evet güya yasaklandı, ama hala tek güvendiğimiz haber kaynağı twitter malum), birkaç saat bakmasam, başka bir ülkenin gündemini bir sene oyalayacak şeyleri kaçırıyorum.

Ama tabii ki evde kös kös de oturmuyorum, İstanbul'dan havadislerim var:


Tiyatro, butik sahnelerin yaygınlaşmasıyla, gidildiğinde sıkıntıdan uyuklanan, kocaman salonda yalnız üç beş izleyicinin olduğu, kimsenin gitmediği ama herkesin hobileri saydığı bir aktivite olmaktan çıktı. Evinizin civarlarında gittiğiniz zaman çok beğeneceğiniz ve bilet bulmak için uğraşmanızı gerektirecek oyunlar mutlaka sergileniyordur.

Benim son zamanlarda izlediklerimin arasında en iyisi kesinlikle Garaj'dı. Daha önce çok beğendiğim Kabin'i de sahneleyen Fındıklı'daki Craft Tiyatro'nun bu oyununu izlemek,  yapılacaklar listenizdeki yerini alsın.

Bu oyunu sadece, travesti rolündeki Enis Arıkan için bile izleyebilirsiniz. Öyle riskli bir rol ki o, çok oynarsan yapmacık ve itici olur, az oynarsan etkisi biter ve Enis Arıkan bu çizgiyi çok güzel tutturuyor.


Taksim dolaylarındaki bir garajda, yılbaşı gecesi... Sevgilisi ile buluşmak üzere süslenip püslenmiş Orkide ve başına geleceklerden habersizce onun fotoğrafını çekmeye kalkışan öğrenci Kahraman arasında geçen diyaloglardan oluşan oyunda, tek mekan ve iki karakter ile geçmiş, gelecek, ilişkiler, hayat şartları arasında hem hüzünlenerek hem kahkahalar atarak savruluyorsunuz.

Oyunun sonunda çalıp sizi gafil avlayacak şarkı ise: Athena'dan Hazırla Beni.


Trump Towers'taki Cadde'ye de sonunda gidebildim. City's Mahalle'nin konseptinden çok hoşlanmamıştım, çok sıkışık, çok karışık, çok basık gelmişti bana. Cadde ise açık havalı, ferah, koridorlu, alışveriş merkezinde olduğunuzu unutturacak bir konseptte.

Tercihimizi Ranchero'dan yana yaptık. Meksika mutfağını çok seven, jalapeno ile margarita'ya aşık bir insan olarak oldukça mutlu bir yemek yedim. Havalar iyice ısındığında Cadde'nin çok daha keyifli olacağından eminim.


İlkokuldan beri canım olan Ayşe ile bir pazar akşamı şöyle keyifle mezeleri yuvarlayarak kavuşmak için, Arnavutköy'e doğru yol aldık ve tercihimizi Zıpkın Balık'tan yana yaptık. Zıpkın Balık, Arnavutköy sahilindeki balıkçıların pek çoğundan daha yüksek bir konumda olduğu için güzel bir manzara bakmasının yanı sıra, salatadan mezelere kadar yediğimiz her şey çok lezzetliydi.



O masadan o kadar mutlu kalktık ve haftasonunu o kadar keyifle kapatmış olduk ki, bundan sonra pazar akşamları buluşmayı geleneksel hale getirmeye karar verdik. Romantik bir akşam yemeği veya sevdiğiniz insanlarla keyifli bir sohbet için mutlaka aklınızda bulunsun derim, her şey on numaraydı.

Geçen gün şöyle bir yazdığım yazılara göz atarken, hep mekan odaklı yazılar yazdığımı fark ettim. Oysa ki, aslında hepimizin artık bildiği yerlerde de harika lezzetler var. Günde en az iki öğününü dışarıda yiyen biri olarak, ( inanıyorum, bir gün mutfağa girip, mis gibi zeytinyağım ve en kaliteli malzemelerimle harika ve sağlıklı yemekler pişiren bir kadın olacağım.) bir ay yediğim her şeyin fotoğrafını çekmeyi planlıyorum. Ay sonunda hem nasıl beslendiğime dair bir veri olur elimde, hem de beğendiklerimi paylaşabilirim.

Bu aralar tattıklarımdan en sevdiğim beş huzurlarınızda:

#1: Nişantaşı La Vita'nın patlıcanlı poğaçası:

Listenin en başında tartışmasız olarak anneannemin ıspanaklı Boşnak Böreği olsa da, iyi malzeme kullanılan her hamur işini seviyorum ben.  La Vita'nın patates ve bezeleyeli ile patlıcanlı biberli olarak iki çeşitte satılan poğaçaları bu aralarki favorilerim.



#2: Komşu Fırın'ın tahinli kurabiyeleri:
Tahine çok meraklı olmamama rağmen, bu kurabiyeler çok hafif, çok değişik ve lezzetli.

#3: Cook Shop'ın Bol Tahıl Salatası.

Tahıllı salatalar menülere girdi gireli çok mutluyum. Hem lezzetli, hem de doyurucular. Cook Shop'ın tortilladan yapılmış bir kasede sunulan tahıllı salatası da oldukça başarılı.


Yemeyen ve bilmeyen yoktur sanıyorum; ama Cook Shop'a gitmişken magnolia puding yemeden kalkarsanız ayıp etmiş olursunuz.


# 4 Viktor Levi'nin Paçanga Böreği:

Viktor Levi öğrenciliğimizde çok sık gidip, ucuza şarap içtiğimiz bir yerdi. Uzun zamandır gitmemiştim, paçanga böreği hala çok lezzetli. Kırmızı şarap ve paçanga böreği kombinasyonu ile midenizi ve keyfinizi şenlendirebilirsiniz.



#5: Tribeca'nın somon ve krem peynirli bagel'ı:


Bagel denildiğinde aklınıza direk New York geliyordur muhtemelen.

Ben, daha İstanbul'da yaşamadığım dönemlerde, İstanbul'a gelip merakla ve heyecanla keşifler yaptığımı hatırlıyorum. House Cafe'nin ilk şubesinin açılışını, oturduğun mobilyayı alabildiğin ve uzun masalarda hepbirlikte oturduğun konseptin bana ne kadar değişik geldiğini anımsıyorum mesela. O yıllarda Tribeca'da kahvaltı etmek ve Park Orman'da çimlerin üzerinde yayılmak çok modaydı. Çok uzun zaman sonra yeniden gittim Tribeca'ya, somonlu ve krem peynirli bagel çok lezizdi. Kahvaltıda hep aynı şeyleri yemekten sıkıldıysanız, bu pazar kitabınızı derginizi alın kahve ve bagel için Tribeca'nın yolunu tutun.

Lezzetle kalın!

5 yorum:

Handan dedi ki...

sezen sezennnn tahinli kurabiye hafif olur mu şekerrrr!?:)))))) geçen gün bizim kızlardan da biri almış gelmiş ağızda dağılıyor çok güzel ama yağlı çok yağlı haberin olsun

Unknown dedi ki...

her yediğinizi çekmişken paylaşsanız aslında daha güzel olur hem çeşitli yemek önerileri olur hemde yöneliminize göre sağlıklı beslenmeye örnek yada daha yaramaz ama zevkli seçimlere örnek. gerçekten ayrı bi şekilde bu da yemek günlüğüm başlığı açın bloga bence kötü olsun iyi olsun bakması zevkli eğlenceli olur diye düşünüyorum ve özel olarak talep ediyorum :)))

Unknown dedi ki...

her yediğinizi çekmişken paylaşsanız aslında daha güzel olur hem çeşitli yemek önerileri olur hemde yöneliminize göre sağlıklı beslenmeye örnek yada daha yaramaz ama zevkli seçimlere örnek. gerçekten ayrı bi şekilde bu da yemek günlüğüm başlığı açın bloga bence kötü olsun iyi olsun bakması zevkli eğlenceli olur diye düşünüyorum ve özel olarak talep ediyorum :)))

Adsız dedi ki...

Enis batur mu!!! Enis ARIKAN olacak.pes!😊

Adsız dedi ki...

Enis batur mu!!! Enis ARIKAN olacak.pes!😊

Pinterest'im

Instagram'ım