22 Haziran 2014

Eğer ne yaparsan yap bazı şeyleri değiştiremiyorsan, o zaman esnek olacaksın.*

İnsanın dağılmış ve mutlu olduğu zamanlar vardır. Ajandaya sadakat ile günlük hayatın bir rutini haline gelmiş sorumlulukları bir kenara ittiği, davetli olduğu her plana dahil olduğu ve hayatı üzerindeki kontrolü kaybederken, yüzündeki gülümsemenin büyüdüğü dönemler...

Fotoğraf kursundan çıkmış ve eve gitmesi gerekirken, içindeki şeytana uyup o saatte açık bir mağazaya dalıp ertesi gün giymek için ayağındaki ayakkabılarla uyumlu bir elbise alıp, sevgilisinin evinde uyumayı tercih eder. Sakin bir akşam geçirmeyi planlarken, önüne konulan ve normalde hiç içmediği viskiyi içerek kendisini gecenin bir vakti dans ederken bulur. Evde yapması gereken bir dolu şey varken, Nuri Bilge Ceylan'ın ödül alan upuzun filmini izlemeye gider, çıkışta da eve dönmek için acele etmeksizin yeni tanıştığı tatlı insanlarla keyifli bir muhabbete kendisini bırakır. Hava, haziran için ortalamanın oldukça altındayken ve kendisi tamamen yazlık biçimde zibidi gibi giyinmişken, eve dönüş yolunu uzatıp yağan yağmurun ve ıslanmanın tadını çıkartır. Aslında hepsi saçmadır. Ama iyi hissettirir. Çünkü aslında gerçek ve bastırılmamış tarafının yapmak istedikleri, içinden gelenler bunlardır.

Hislerimi ve düşüncelerimi toparlayamadığım zamanlarda, yazmak zorlaşıyor. Ve bu aralar evim, kafam, ben hep birlikte darmadağınığız. O yüzden bunların hepsini pas geçip, okuduğum bir kitaptan bahsedeceğim.

Güneşlenirken okumak için, genellikle köpük, neşeli, kafa yormayan, tercihen içinde bol miktarda aşk içeren kitapları tercih etmekle birlikte, en son güneşlenme sefamda farklı bir kitap vardı yanımda. Starbucks'ı bizim bildiğimiz anlamda Starbucks yapan Howard Schultz'un kitabı Onwards.


Aslında böyle iş geliştirme, yatırım gibi konulu kitaplar ilgi alanımın içinde yer almıyor. Ne de olsa, Avukatlık Kanunu gereği tacirlik ve esnaflık gibi işlerin avukatlıkla bağlaşması mümkün kabul edilmediğinden, içimden bir girişimci ruh fırlaması için şu an yaptığım işten vazgeçmem gerekiyor ve gerçekten böyle bir niyetim yok. Bu kitabı yalnızca kahveye olan tutkum nedeniyle ve biraz da merakımdan okudum: Starbucks nasıl böyle büyük bir zincir haline geldi?


Starbucks bir zamanlar yalnızca paketli kahve satan bir şirketken, Howard Schultz bu şirkette pazarlama müdürü olarak işe başlıyor. İş sebebiyle İtalya'ya yaptığı bir seyahatte espresso barların büyüsüne kapılıyor. Birbirini hiç tanımayan insanların bu barlara gidip, espressolarının hazırlanmasını izlemelerini, sonra da oturup sohbet etmelerini veya kendi başlarına bir şeyler okumalarını izliyor, gözlemliyor. Amerika'ya geri döndüğünde, Starbucks'a yalnızca paketli kahve satmak yerine, insanlara kahve hazırlayıp sunacakları bir sistem öneriyor ve Starbucks'ın o zamanlarki sahipleri ve yöneticileri bu fikre yanaşmıyor. Howard Schultz ise, bu fikrinden vazgeçmeyerek, II Giornale isimli bir kahve zinciri açıyor ve daha sonra Starbucks'ı satın alıyor.

Onwards, Starbucks'ın nasıl kurulduğuna ilişkin geriye dönüşler içermekle birlikte, esas olarak, Starbucks'ın Amerika'da yaşanan krizden gayet de olumsuz etkilenmişken, hisse senedi fiyatları gittikçe düşerken ve herkes batacağına kanaat getirmişken, tekrar toparlanmaya çalıştığı ve bunu başardığı dönemi anlatıyor.

Ve o kadar güzel bir dille yazılmış ki, gerçekten bir ekonomi veya iş kitabı olarak değil, roman akıcılığında okumak mümkün.



Kitap, ilgi çekebilecek pek çok bilgi içeriyor. Örneğin Starbucks 1990'ların sonunda Mazagran isimli gazlı bir kahve içeceği piyasaya sürmüş ve yazarın deyişi ile 'sefilce başarısız' olmuş. Howard Schultz hala bu şişelerden birini masasının üzerinde tutuyormuş, kendisine "Hatalarını sev, onlardan ders al ve hiçbirini asla saklama." mottosunu hatırlatmak için. 

Veya benim gibi okuduğu ve izlediği her şeyden bir anlam çıkarmaya çalışanlardansanız, bu kitapta yer alan bilgilerden hayat dersleri üretebilirsiniz. "Konumu ne olursa olsun, en iyi kahve çekirdekleri (büyüleyici karmaşık tatları ve etkileyici karekterleri ile arabica olarak bilinenler) yüksek rakım, aşırı sıcak ya da uzun kuraklık dönemleri gibi, bir miktar stres altında büyür."müş, aynı şey insanlar için de geçerli bence, stressiz ve sıradan bir hayattan, büyüleyici karmaşalar ve etkileyici karekterler çıkabileceğine inanmıyorum.

Özetle, ben okurken sıkılacağımı ve bir kenara atacağımı sandığım bu kitabı biraz uzatılmış bulmakla birlikte, oldukça sevdim ve özellikle, girişimci ruhu baskın çıkan ve projeler içinde olan herkes tarafından okunması gerektiğini düşünüyorum.



Kitaptan sevdiğim kısımlar:

Girişimcilik yolu herkese göre değildir. Evet, çıkışlar yüksektir ve ödüller heyecan verici olabilir. Ancak inişler kalbinizi kırabilir. Girişimcilerin işlerini fedakarlığa ve zaman zaman acıya değecek kadar çok sevmeleri gerekir. Başka bir şey yapmayı hayal bile edemeyecek kadar çok.

Yaşamlarımızda mantığa, sağduyuya ve güvendiğimiz insanların bilgece tavsiyelerine meydan okuyan tercihler yapma cesareti gösterdiğimiz anlar vardır. Önümüzü pek göremesek de seyirci olmayı reddederiz. Aşk kıvılcımı yakan, savaşları kazandıran ve insanları başklalarının cesaret bile edemeyeceği hayallerin peşinden gitmeye sevk eden tutkulu bir kararlılıktır bu. Kendimize ve doğru olana inanç, engellerin üstünden fırlatır bizi ve yaşamlarımız gelişir. 

Ticaret erbabının işi budur. Sıradan bir şeyi alıp ona duygu ve anlam aşılarız sonra da hikayesini, sıklıkla tek kelime etmeden, tekrar tekrar anlatırız.

Hassas bir denge kurmamız gerekiyordu. Miras ve innovasyon arasında bir denge. Gelenek ve modern çağa uyum arasında.

Diğer halka açık şirketlerin aksine Starbucks'ın hissedar etkinlikleri yönetim kurulu üyelerini seçmek ya da önerileri oylamak amacıyla düzenlenen sıkıcı ve resmi toplantılar değildi. Yıllar boyunca bu toplantıları markalaşma fırsatı olarak kullandım.

Ekonomi çökmüşken düzenli müşterilerinizi kaybetmenin ve onları geri kazanmaya çalışmanın bedeli, onlara yatırım yapmanın ve korumaya çalışmanın bedelinden çok daha yüksek olacaktır.

Başarı eğer ne kadar büyüdüğünüzle tanımlanıyorsa, sürdürülebilir değildir. Bir zamanlar beni cezbeden büyük rakamlar aslında önemli değildi. Önemli olan tek rakam "bir"di. Bir kupa. Bir müşteri. Bir partner. Her seferinde bir deneyim. 

Kar peşinde koşarken aynı zamanda değerleri olan ve bu değerlere tutunmanın bir yolunu bulan şirketler büyük şirket olacak ve ticaretle merhameti, yürekle cüzdanı birleştiren yeni bir iş modeli yaratılacak. 

Not: Ayrıca bu kitapta,  nedense şimdiye kadar hiç ilgimi çekmeyen ve denemediğim tek kullanımlık Starbucks'ın hazır kahvesi VIA'nın tadının, demlenmiş kahveden hiçbir farkı olmadığı iddia ediliyor. Kesinlikle deneyeceğim. Eğer palavra değilse, filtre kahve bulmamın imkansız olduğu her yerde, bundan böyle yanımda benimle birlikte olacaklarından eminim. 


Bu arada, aldığı ödül ile göğsümüzü kabartan Kış Uykusu'nu izledim ve gerçekten abartmıyorum hayatımda izlediğim en iyi filmlerden biriydi. 

Filmin uzun olduğu ve fragman ile ara dahil dört saat sürdüğünü önemle vurgulamak isterim. Diyalogları sağlıklı bir şekilde takip edebilmeniz için zinde bir zihin ile izlenmesi ve ayrıca da filmden sonra yetişilmesi gereken bir yer olmayacak şekilde planlama yapılması gereken bir film bu. 

Çok derin, çok gerçekçi. Filmi benden önce izleyen bir arkadaşıma nasıl olduğunu sormuştum, "Sanki birisi gizli kamera yerleştirmiş de, gerçek insanları ve diyalogları izliyormuş gibi hissettim." demişti. Filmi izledikten sonra anladım ki, muhteşem bir tarif bu.

O kadar gerçekçi ki... Film boyunca kimse iyi veya kötü, haklı veya haksız değil. Her karekterin kendisini ifade edişini dinlediğinizde hepsine ayrı ayrı hak veriyorsunuz, hepsini ayrı ayrı seviyorsunuz. Senaryo tutarlı, karakterlerin hepsi çok başarılı. Mutlaka ama mutlaka izlenmeli, özellikle günlerden pazarken, bir planınız yoksa şiddetle tavsiye ediyorum.


Kış Uykusu(Fragman) paylaşan: tercumaniahval

Kitaplar ve filmlerle kalın!

3 yorum:

sebuş dedi ki...

O değilde filmi çok istedim şimdi izlemek, hafta arası bi fırsatını yaratmam gerek:)

sebuş dedi ki...

dün bi fırsat yaratıp filmi izledim bile:) çok teşekkür ederim sezen bu filme postunda yer verdiğin için, ne iyi oldu, sayende izlemiş oldum! öperim.

sebuş dedi ki...

dün bi fırsat yaratıp filmi izledim bile:) çok teşekkür ederim sezen bu filme postunda yer verdiğin için, ne iyi oldu, sayende izlemiş oldum! öperim.

Pinterest'im

Instagram'ım