12 Ekim 2012

Valizler topladım, biletler aldım, mektuplar yırttım, kadehler tokuşturdum, tabaklar kırdım, kahkahalar attım, ağız dolusu küfürler ettim... Ve bu arada 26 oldum.

Hayatımın ilk çeyreğini geride bıraktım.

25 yıla o kadar çok şey sığdı ki... Bir çok insan tanıdım, kimisi teğet geçti, kimisi öyle bir yerleşti ki hayatıma, artık onlarsız olmaz.

Farklı farklı işlerde çalıştım. Güzel paralar kazandım, hep kazandığımdan daha fazlasını harcadım.

Yanaklarım patlayacakmış gibi görünecek kadar kilo aldığım da oldu, "Aman! Yok olmuşsun, çökmüşsün!" dedirtecek kadar zayıflayıp sağda solda bayılmaya başladığım da... Saçımı kırmızıdan sarıya renkten renge boyattım. Bazen kendimi inanılmaz güzel hissettim, bazen aynalara bakmaya tahammülüm olmadı.

Tutkulu aşklar yaşadım, kimisi sakin bitti, kimisi fırtınalı...


Bölündüm, dağıldım, toparlandım. Bazen hayata dair kafam çok karıştı, kayboldum, gücüm yetmedi, ne yöne gideceğimi bilemedim, çöktüm, sonra yine toparlandım. Sokakta çılgınlar gibi dans etme isteği duyduğum mutlu anlarım da oldu, yatakta yastığım sırılsıklam olana dek kendimi susturamadan ağladığım gecelerim de...

Valizler topladım, biletler aldım, mektuplar yırttım, kadehler tokuşturdum, tabaklar kırdım, kahkahalar attım, ağız dolusu küfürler ettim... Dünyayı unutacak kadar eğlenceli günler ve geceler de geçirdim, eğlenmeyi unutacak kadar çok çalıştığım günler de...

Hayaller kurdum, planlar yaptım, sonra onları unuttum.

Mümkün olduğunca kendimi dinledim, hep sordum: "Ben bunu istiyor muyum?" Ben bu işte çalışmak istiyor muyum, ben bu adamı hayatımda istiyor muyum, ben bu evde yaşamak istiyor muyum, ben bu insanla vakit geçirmek istiyor muyum... Evetse cevabım gözümü kararttım yaptım. Hayırsa döndüm arkamı gittim.

Şuursuzlukla suçlandım. Aynı zamanda "Helal olsun!" diye takdir edildim. Başka başka kişiler tarafından tabii.

Bir yandan ciddiyet gerektiren bir sektörde çalışıp, diğer yandan eğlenceli bir kadın olmanın cefasını hep çektim. "Bakın siz fosur fosur uyurken, saatlerce göbeğinizi kaşıya kaşıya televizyon karşısında zap yaparken, benim bunları yazmam benim sizden az çalıştığım anlamına gelmez." cümlesini bu kadar doğrudan olmasa da defalarca kurdum. Bir halta yaramadı.

Anlatamadım, bu blogta görünenin sadece benim bir yüzüm olduğunu, hayatımın eğlenmekten ibaret olmadığını, ama eğlenceden de vazgeçmeye hiç niyetim olmadığını...Ve ikisinin farkını...

Bazen küçük bir kız çocuğu gibi hissettim kendimi, hoplayıp zıplamak, sarılıp sarmalanmak istedim. Bazen olduğumdan olgun hissettim, yüklendim her şeyi aldım başımı gittim.

Uykusuz gecelerimin ve içten gülümsemelerimin hatırası incecik çizgiler şimdiden gözlerimin etrafında belirmeye başladı. Umurumda olmadı. Ne de olsa yaşadıklarımın bir kaç seans botoks parasından daha değerli olduğunun farkındayım.

Son yaşımda, içimdeki fırtınalar duruldu. Kendi içimde, en azından daha öncesine kıyasla, bir denge buldum. Hafifledim, ferahladım. Kendimi tanıdım, kabul ettim. Olmadığım biri gibi davranmaya çalışmaktan vazgeçtim. Yeniden istediklerimi yapmaya başlamam, bana bir ilişkiye, bir de biriktirdiğim paralara mal oldu. Epeyce karda olduğumu düşünüyorum. :)

Son bir yılda, avukat olarak mesleğimde ilk yılı devirdim, Milano'ya Beyrut'a, Yunan Adaları'na gittim. Ekonomi hukuku yuksek lisansina başladım.


Yeni yaşıma gelince... Kutlamaya geçtiğimiz pazar günü Moda Teras'ta caz eşliğinde kız kıza dedikodu yaparak başladık.


Sonra salı günü, 9 Ekim akşamı, dersten çıktım, saat 21:00. Asıl doğum günümün başlamasına yalnızca saatler kala, yıllardır görmediğim ve birbirini hiç tanımayan iki arkadaşımla Peranostra'da buluşup, bir sürahi mojito söyledik. Benim kafamda Bırcımın hediyesi tavşan kulaklarım.... Saatlerce lafladıktan sonra (tabii ki en çok ben konuştum!), Mr. Prozac'in de aramıza teşrif etmesiyle Tektekçi'nin yolunu tuttuk.


Gecenin sonundan şu muhteşem kareyi de paylaşmazsam olmaz tabii :))


Doğum günümün sabahında ofise gidip, çalıştıktan sonra akşam koşa koşa havaalanının yolunu tuttum. Elimde doğum günüm dolayısı ile aldığım harika dilekler, zevkli güzel hediyelerle Adana' ya gidiyordum. Doğduğum yere...

Doğum günüm olduğu için planlamamıştım bunu; ama şahsi duruşmam tam da 11 Ekim'e denk gelmişti. Uçak rötar yapınca, hemen Arby'se oturup bir fast-food keyfi çattım.


Ve Adana'ya vardığımda tatlı bir süpriz beni bekliyordu.



Doğum günümü annem ve anneannemle şampanya yudumlayarak kapattım.

Ertesi sabah güzel geçen bir duruşmadan çıktıktan sonra, Adana'ya her gittiğimde yaptığım şeyleri yaptım. Optimum'daki İpekyol, Machka ve Fabrika'yı talan ettim.


Sonra Estemani'ya gidip, cilt bakımı yaptırdım. Oradan Doğan Abi'min ellerine kendimi bıraktım, "İstanbul bir saç görsün." diyerek hem saç kesimimi değiştirdim, hem koyulaşan saçlarımı yeniden sararttım. Ayak üstü çok özlediğim bir arkadaşımla karşılaştım, çok güzel denk geldi.

Ve tabii ki İstanbul'a dönmeden önce, kebapçı Mesut'un yolunu tuttum. Kebabımı, rakımı, şalgamımı, ezmemi mideye indirdim, üzerine de bir halka tatlı! Oradan doğru havaalanına....







Her yeni yaşıma başlarken sayfalarca yapılacaklar listem, hayallerim, dileklerim olurdu. Uçakta İstanbul'a dönerken, yine doğum günü hediyesi olarak aldığım güzel pembe defterimi açtım. Bu yaşıma ilişkin dilek ve yapılacakları yazmak için.

Yazamadım. Bulamadım.

Bu demek oluyor ki, yeniden kendimi hayatın akışına bırakacağım günler başlıyor. Tamamen spontane, bambaşka kapıların açıldığı bir yaş...

Ve yeni yaşıma seyahat ederek, şampanya içerek, kahkahalar atarak, sevildiğimi hissederek başlamış oldum. Çok iyi geldi.

Gökçem'in attığı "Bizim en çok 60 yaşımızda bile aşık olup evi barkı satıp başka bir ülkeye yerleşme  ihtimalimizi seviyorum" mesajı da hatırlattı bana aslında hiç büyümeyeceğimi...

İstanbul'a ayak bastım, hayatımda yolunda gitmeyen tek şey olan, beni mutsuz eden, yoran, üzen, aşağıdaki birbirine taban tabana zıt iki yazıyı yazmama neden olan ve beni kızdıran tek kişiye mesaj attım. Bütün içimi döktüm, yeni yaşıma taşımadım içimdekileri gizli gizli, beni üzecek şekilde, topu ona attım.

Hayatımın bu noktasında gerçekten mutlu ve şanslı bir kadın olduğumu düşünüyorum.

İçimde de öyle bir his var ki, bu yaşımda hayatımda inanılmaz şeyler olacak!

6 yorum:

Ebrushka Blog dedi ki...

Tebrikler, doğum günün kutlu olsun diyerekten ilk yorumu yapayım :)

ebrueliacik@blogspot.com

Handan dedi ki...

nice yıllara aşkla

Unknown dedi ki...

Çok guzel yazmıssın. Okurken benım ıcımı bır sevınc kapladı yenı yası guzel olacak dıye :)
Hersey gonlunce olur umarım. Sevgiler :)

gorgeousofmyworld.blogspot.com

magrat dedi ki...

İyi ki doğdun! Aramızda sadece dört yaş olmasına rağmen sen benim idolümsün. Ciddiyim :)
Seni ne kadar çok sevdiğimi inan anlatamam, kız kardeşimden hiçbir farkın yok benim için. Senden epeyce uzakta yaşıyorum ama kelimelerin öyle bir ruhuma dokunuyor ki tarifi mümkün değil. İyi ki doğdun, iyi ki varsın gerçekten. Sen harika bir insansın...

Alev dedi ki...

mutlu ol senelerce...

Canan dedi ki...

Mutlu yaşlar Sezen,yeni yaşın çok çok güzel geçsin umarım...Puantiyeli elbisen nereden pek cici

Pinterest'im

Instagram'ım