14 Mayıs 2013

İlişkilenmek: Zamanın ve ilişkilerin bana öğrettiği tek bir şey var aslında o da tek bir tarafın istemesi ya da isimlendirmeye çalışması ile hiçbir şey olmuyor.

Üç sene kadar önce tanıştık onunla...
Benim hem reklam ajansında, hem de hukuk bürosunda çalıştığım, tempomun da keyfimin de yüksek olduğu dönemlerdi. O da Almanya'da kurulu bir düzeni bırakarak oldukça radikal bir hareketle önce Ankara'ya sonra da İstanbul'a taşınmıştı. İstanbul'da ilk günleriydi.

İkimizin birlikte ofiste olduğu saatler o kadar azdı ki, pekala günaydın nasılsın'ın bir adım ötesine geçmeyebilirdi ilişkimiz. Ben her şeyi deneme merakımla yogaya gitmek istiyordum, onun da canı sıkılıyordu, birlikte iş çıkışı Cihangir Yoga'nın yolunu tutmaya başladık. Yoga ve yogadan sonra sohbet eşliğinde yediğimiz yemeklerle yakınlaştık. Sonra yoga yalan oldu ama birbirimize "yogitam" diye hitap etmemiz baki kaldı. Çok matrak ve çok depresif yüzlerini gördüm onun çok kısa bir zaman diliminde. O da benim güleryüzümün altından arada sırada hortlayan cadaloz ile tanıştı hemen. Birbiriyle hiç alakası olmayan arkadaş gruplarımın hepsiyle anlaşabilen, hepsiyle ben olmadan da görüşecek kadar samimiyet kurabilen ender insanlardan oldu. 

İkimiz de yeni şeyler keşfetmeye bayılıyorduk, "Bilmem ki, bir düşüneyim." tipi nazlı kadınlardan değil, "Bana uyar"lardandık. Bizi en çok bu bağladı galiba. Tiyatroya mı gitmek istiyorum, eminim kimse gelmese de yogitam gelir. O yeni açılan bir yeri mi merak ediyor, benim o akşam dersim yoksa ben kesin ona eşlik ederim. 

Böyle böyle birlikte yılları devirdik. 
Çok şey paylaştık.
Şimdi bir gün bana whatsuptan yazmasa, yaşadığında endişe edebilirim, o derece.
Ama bir yandan da birbirimizi hiç anlayamadık. Özellikle ilişkilere bakış açımız hiçbir zaman ortak bir noktada kesişmedi. Hani tipik bir kız dayanışması vardır ya, erkekler söz konusu olduğunda, hep kızlar kendi arkadaşlarını göğe yükseltir, erkeği de yerin dibine batırır. Bizde hiç bu olmadı.

Bugün mesela ben sevgilimle kavga etsem ve çok kızgın olsam, ona anlattığımda kesin beni haksız bulur. O da benim bir hareketiyle elediğim, "Bu adamla hayatta olmaz. Unut" dediğim adamlara sarar. Ben onu gereğinden fazla alttan alıcı bulurum, o beni gereğinden fazla olay çıkartan...

Hani burada hep ben benim bakış açımdan anlatıyorum ya, bu sefer de kalemi ona bıraktım. Bambaşka bir bakış açısı ile yogita huzurlarınızda: 



Bu gün uzun bir aradan sonra aklımdakiler hakkında yazmak istedim.

Bu aralar en çok karşılaştığım soru 'Eee nasıl gidiyor?' 'Sevgili misiniz?' 'Neler yapıyorsunuz?' 'Bence bu artık bir ilişki?'

Ben iç dünyamı bilmesi gerekenler zaten bildiği için çoğu zaman sessiz kalıyorum. Aslında 'Size ne yaaa size neeeee!!' diye bağırmak istiyorum. Kimsenin amacının müdahale etmek olmadığını biliyor olsam da, derdimi daha ne kendime, ne Adam'a anlatmamışken başkasına anlatmaya çalışmak iki kat çaba gerektiriyor.

Eskiden her şey ne kolay olurdu çocuk bir kağıdın üstüne 'Benimle çıkar mısın?' yazardı, sen de evet/hayır der bahçede onunla oyun oynamaya devam ederdin. Kırılan kalpler, beklentiler ve hayaller olmazdı.

Şimdilerde baktığımda, o çocuklar korkak adamlar oldu. Hangi ara büyüdük ve durumlar bu kadar karmaşık hale geldi ve bu işler karmaşıklaşırken ben neredeydim hiç bilmiyorum...



Bu konuda asla uzman olmamakla beraber sadece yediğim/attığım kazıklara ve tecrübelere dayanarak şunu söyleyebilirim: Zamanın ve ilişkilerin bana öğrettiği tek bir şey var aslında  o da  tek bir tarafın istemesi ya da isimlendirmeye çalışması ile hiçbir şey olmuyor.

Sen ona ilişki diyorsun, çevre gazı veriyor, adam 'heee iii' diyor. Sonra bir bakıyorsun sen sürekli kendini kaybetmişcesine zorlayan, geceleri böğüre böğüre ağlayan didinen taraf oluyorsun; o akşamları barda melankolik takılan ve taliplerine 'Ben zor adamım yeahhh hem bir ilişkim var' diyen ve kadınların 'Ben bunu mutlu ederim' diye rağbet ettiği adam oluyor.

Sonuç aslında iki taraflı mutsuzluk.

Kimseyi etiketlemeden anı yaşamak bir birlikteliğin dengesini bulmasını beklemek belki de yapılacak en doğru şeydir. Sonuçta iki kişinin rotası aynı noktalarda kesiştiği an, korkmadan içinden geldiği gibi yanında durduğun, çekinmeden içinden gelenleri anlattığın, herkesin içinde elini tuttuğun an belki de anlamadan ilişkiye düşmüş oluyorsun. Aslında kendiliğinden yolunu bulan bir birliktelik arada raydan çıksa da rotasını doğru yöne çevirmiş oluyor.

Benim ya da Adam'ın yolunun hangi rotada ilerlediği hakkında hiç bir fikrim olmasa da henüz, bu yazıyı yazarken fonda şu şarkı çalıyordu:  

Herkesin yolunun güzel noktalarda kesişmesi dileği ile...

İmza: Yogita :)



Blog Sahibesinden Dip Notlar
1) Yogitama yazısı için kocaman teşekkür ediyorum.
2) Benim zamanında isimsiz bir maceramda, "şimdi siz nesiniz?" lerden bayıldığımda yazdığım bir yazı da, bambaşka bir bakış açısı olarak burada. 
3) Siz ne diyorsunuz adı ilişki olarak konmamış yakınlaşmalar hakkında? Harika mı, bunaldınız mı? 

5 yorum:

sehrin kafasi dedi ki...

İkinizi de hafiften birazdan seni daha da birazdan tanıyor olmak mutlu etti bu yazıyı okurken :)
Hemde kendimden bir şeylerde bulmak
Ne doğru ne yanlış bende bilmiyorum aslında akışına bıraktığım zamanlarda oldu kestirip attığım zamanlar da ikisi de pek iyi gelmedi ama eskiden her şey daha mı kolaydı ne ? :)

pazariseverim dedi ki...

ya bu adı konmayan ilişkilerinde bir yaş aralığı var galiba, 28 yaşımdayım, bu adını koyamadıgımız zımbırtılardan ziyadesiyle sıkıldım diyebilirim.
ulan zor değil ya tut elımden bak! bu sevgılım diyeceksın
zor mu gelıyor sevgılım demek sevişmekten, o zman uzayacaksın abi. yeter yanı hanı artık . (kendıme de sölüyorum)
ya 28 yasımdayım,abi anladım kı bu işlerın bı sonu yok.
öyle oldu böyle oldu, sevıyorum ama yetmez, sevgılım ama takılıyoruz, takılıyoruz ama sevıyoruz da, sevmiyorum ama yatak da harıka bla bla bla. yani işim mi aryoruz kızlar, alın bakın çeşitler çoğaltılabiliyor ' 'istemekdikçe'' ;)
sevgıler..

Adsız dedi ki...

Pazariseverim blogger arkadasim, yazilarini zevkle okurken artik yazmamakta misin acaba ? Ulasilamiyor nicedir bloguna?
Sevgiler

pazariseverim dedi ki...

eskısapıksevgili blogu keşfedip kendince kirlibulduğuçamaşırları pazara serince, inceden uzamakda buldum çareyi. Sapıklarınsalakların ulaşamadığı yeni mecraalarda yazmaya aynen devam ;) teşekkürler :)

Adsız dedi ki...

Bloglari arac olarak
Kullanip yorumlarindan mi takip edicez seni simdi:)
Mecra neresi?Ugrayalim iste...
Neyse
Bi an
Kendimi
Eski sapik sevgili gbi hissettim:))

Pinterest'im

Instagram'ım