04 Eylül 2013

"Bu sezon moda ne?" sorusu benim için "Beşiktaş'ın en son maçtaki kadrosundaki kimler vardı?" kadar cevaplanması zor bir soru

Bu blogu yazmaya başladığım ilk yıllarda herkes (o zamanlarki takip eden "herkes" bu kadar büyük bir kitle değildi tabii) sabırla Mushaboom8'in bir moda bloguna dönüşmesini beklemişti. En çok ilgiyi kıyafetlerden, alışverişten, modadan bahsettiğim eser miktarda yazı topluyordu.

Benim niyetim ise bambaşkaydı ve kesinlikle kendimi belli bir konu ile sınırlamak istemiyordum. O aralar hayatımda en çok ne varsa, zamanımı ne yaparak dolduruyorsam ondan bahsediyordum. Bazen ardı ardına ilişki yazıları yazıyordum, bazen tamamen bir seyahat bloguna dönüyordum, bazen de günlerimi anlatıyordum günlük yazarcasına.

"Kız blogu = Moda blogu" anlayışına tepkimi de ortaya koyuyordum kendimce.
Hala da oldukça sığ bulurum, bir insanın hayatındaki tek zevk ve keyfinin kıyafetler olmasını.

Kıyafet önemlidir, insan hakkında pek çok ipucu verir. Ama bir insanın neredeyse bütün parasını kıyafete yatırması, bütün zamanını moda ile ilgili şeyler okuyarak harcaması bana hep gereksiz gelmiştir.

Pasaklı, özensiz giyinen insanı da sevmem o ayrı. Zevkli giyinmiş insanları ilgiyle ve keyifle izlerim. Ama güzel kıyafetlerin, güzel bir hayatın yalnızca bir parçası olması gerekir. Kıyafet eskir, anlamsızlaşır, moda değişir; fakat bir seyahatte giyilen şık elbisenin yarattığı his, bir geceden geriye kalan fotoğraftaki görüntü, bir gece insanın üzerinden parçalanırcasına çıkartılan bir kıyafetin hatırlattığı duygu eskimez, unutulmaz, anlamsızlaşmaz.

Ben nerede hem güzel giyinen, hem de daha bir sürü şey ile uğraşan hemcinsime denk gelsem aşık olurum!

Merak edenler, ısrar edenler oluyor. Ne giyiyorsun günlük hayatında, nereden alışveriş yapıyorsun, modayı takip ediyor musun... Özellikle de çıtır meslektaşlarımdan, öğrencilerden "İşe ve adliyeye giyerken ne giyiyorsun. Böyle yazılar hazırlasana ya." içerikli aldığım e-maillerin sayısı artınca, sipariş üzerine yazı da yazabilirim, dedim.

Başlarken belirtmeliyim ki, ben moda saplantılı bir insan değilim. Moda dergileri, yalnız yaptığım uçak yolculukları için harika bir eşlikçidir. Severek takip ettiğim moda blogları vardır, ama pek düzenli bir takipçi sayılmam. "Bu sezon moda ne?" sorusu benim için "Beşiktaş'ın en son maçtaki kadrosundaki kimler vardı?" kadar cevaplanması zor bir sorudur.

Diğer yandan alışverişi elbette her kadın gibi çok severim. Gelgelelim aklında bir parça olup da onun avına çıkan veya alışveriş yapmayı koca bir gün aktivitesine dönüştürenlerden kesinlikle değilim. Ben çaktırmadan alışveriş yapanlardanım. Bir arkadaşımı beklerken bir mağazaya girerim, adliyeye giderken vitrinde bir şey görürüm, markete yürürken kendimi elimde onlarca parça ile kabinde bulurum. Hiç alışverişe çıkmadan her hafta en az 3-5 parça kıyafet alırım. Çaktırmadan.

Kıyafetlerimi her yerden alırım. Pasajlardan, pazardan, isimsiz butiklerden, Zara, Mango gibi mağazalardan, havalı markaların mağazalarından, yurt dışı seyahatlerimden... Tek kriterim "beğenmek"tir. Zaten çok çabuk sıkılırım kıyafetlerimden. İki kere bayıla bayıla giydiğim bir elbiseyi, üçüncü giydiğimde pek mutlu hissetmem kendimi. Buna da Chucha Boutique ile çözüm buldum, kıyafetlerimi bir iki kere giydikten sonra yeni sahiplerine ulaştırıyorum.

Sadece gömlek ve blazer konusunda Beymen ve Fabrika'dan şaşmam. Paramı da kıyafetlerden çok çanta ve ayakkabılara harcarım. Ayakkabısı ve çantası güzel olmayan bir insanı beğenmem mümkün değil, bunlara harcanan paraya hiç acımam.

Sanırım bütün merak edilenleri cevaplamış oldum :)

Buyrun geçen hafta boyunca gün gün ne giydiğim huzurlarınızda:


Siyah bandaj etekler benim vazgeçilmezim. Dolabımda bunlardan onlarca var. İşe, partiye, plaja, konsere her yere giyiyorum. Üstüne ve altına ne giydiğime bağlı her ortama uyabiliyorlar. Bu yüzden joker parçam. New Look, Stradivarius, Zara gibi pek çok yerden alınmış siyah bandaj eteğim var.

Bu fotoğrafta da altımda siyah bandaj etek var. Üstündeki peplum bluz Asos'tan. Kolye Kadıköy'deki çok sevdiğim takıcı Maya Mira'dan. Ayakkabılar Tommy Hilfiger, çanta Rumeli Caddesi'ndeki dericilerden.


Yine bir siyah bandaj etek. Beyaz gömlek Massimo Dutti, espadriller Prada. Sütyenim de kabak gibi ortadaymış, fark etmemiştim, Marks & Spencer.


Önden çıtçıtlı yeşil elbise Mango'dan. Ayakkabılar Logan (Deriden'den) ve elimdeki boya Loreal 8.1. Saçımı her zaman boyattığım boya. Boyamı alıp, kuaföre götürüyorum, asla ve asla başka boya kullanmıyorum.


Bebe yakayı çok sevenlerdenim. Dantel detaylı bebe yaka elbise Dorothy Perkins'ten. Lacivert stilettolar ebay'den.


Seyahat öncesi ütülerimle başbaşayım. Penye elbise New Look'tan.


Siyah bluz Iceberg'ten (Bradroom), sarı etek Teşvikiye'deki çok sevdiğim bir butikten. Ayakkabılar yine aynı: Logan.


Yolculuk zamanı. Yeşil t-shirt Taksim'deki pasajlardan birinden. Siyah bandaj etek klasiğim. Çanta LV. Ayakkabılar yine Logan.



Sarı yazın en sevdiğim renk! Sarı t-shirt New Look'tan, plaj çantası Mango'dan, plastik terlikler Penti'den, peştemal havlu Beşiktaş Pazarı'ndan.


Beyaz askılı body Polo Garage, eskitmeli jean etek Mango, masanın üzerinde duran cüzdan Guess. Bronzlaşmış ten Adrasan ganimeti.


Beyaz iç gösteren elbise hediyeydi, hiç bir yerinde etiket olmadığından nereden olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. Pek sevdiklerimden.


Siyah bandaj etek klasiğim, kız baskılı t-shirt Stradivarius, babetler Yargıcı, çanta Longchamp.


Pazar günü boyunca üstümden çıkarmadığım elbise isimsiz butiklerimden birinden. Terlikler Penti. Deniz yatağım o günkü mutluluk sebebim.

Eveeet siparişli yazım burada bitmiştir. Tamam mı devam mı? :)
Ayrıca merak ediyorum en beğendiğiniz hangisi, en yakıştırmadığınız hangisi? :)

Ve biterken:
Sırf moda diye bir karış bacak boyunuz varken, sizi daha da kısa gösteren boyunlu ayakkabıları giyme inadından vazgeçin nolur. Bütün paranızı kıyafetlere yatırmayın, daha çok seyahat edin, daha çok kitap okuyun, daha farklı şeylerle ilgilenin. Neyin içinde kendinizi mutlu hissediyorsanız onu giyin. Eğer görünüşünüze hiç özenmiyorsanız da, silkelenin kendinize gelin. Evden çıkarken aynadaki görüntünüzü ne kadar beğeniyorsanız, gününüz o kadar güzel geçiyor.

Öperim!

9 yorum:

Ebrushka Blog dedi ki...

Çarşamba sabahı ilk, pazartesi sabahı ikinci favorim. Bandaj etek benim de çok sevdiğim bir parça oldu. Ve evet biz de bulduğumuz her fırsatı ve ekstra parayı yurt içi yurt dışı seyahat için ayırıyoruz. Aksi halde tüm kazancı giyim ya da benzeri tek bir noktaya bağlamak bana da saçma geliyor. Tercih meselesi ama ben yapmam.
Sevgilerimle...

Unknown dedi ki...

pazartesi sabah ..
harika elbise :))
sevgiler :*

Unknown dedi ki...

en güzel resim çarşamba gece olan çok doğal çıkmış

Işıl dedi ki...

hepsi de çok güzel ve sana ne giysen yakisir zaten:)

ben arsizlik edip, ev dekorasyonunun da fotograflarini bekliycem. o kadar zevklisin ki, eminim evinin her bi kösesi ayri güzel ve özeldir yine.

mushaboom8 markali etekler yaptirip satabilirsin gibime geliyo.
devam diyorum:)

Işıl

Adsız dedi ki...

beşiktaş'ın kadrosunu nasıl bilmezsin aklım almıyor :))

Adsız dedi ki...

O logan ayakkabilari giyme lutfen cok cirkinler :(
Carsamba sabahi gibi giyin heppp :)

sebuş dedi ki...

Önden çıtçıtlı Mango elbise çok yakışmış, sarı etekli halinse çok cici, çamaşır ütülük halli ev modu elbisene bayıldım:)Adsızın da dediği gibi logan ayakkabıları beğenmedim:( ben sanırım ön arka açık ayakkabıları sevmiyorum, ya arkası açık önü kapalı olmalı, yada önü minicik açık arkası kapalı:)kıyafeti basitleştiriyor gibi geliyor..
Bir gün bir yerde karşılaşmak umudu ile sevgiyle,,

Adsız dedi ki...

Hem prada espadrillere ,yargıcı babetlere sahip olup hem seyehat etmek , gittiğin yerlerde mekanın ucuzu pahalısı hesabı yapmadan istediğin gibi yemek içmek parayla oluyor!! Standart bir işte çalışan insanlar kazandıkları parayla kiralarını faturalarını ödeyip boğazlarını doyuruyorlar! Kitap almak , bir sinemaya tiyatroya gitmek, beğendiği bir elbiseyi almak lüks oluyor! Sizin kafama esti gittim dediğiniz yerlere insanlar ancak yılda bir kere gidip bütün bir yıl taksit ödüyorlar! Sizin hep şu tavsiye ettiğiniz mekanlarda yuvarladığınız içkilerin parası sanırım farkında olmadığınız hayatlarda bir aylık mutfak masrafı!! Bloğunuzu zevkle takip ediyorum , her zaman yazılarınızın paylaşımlarınızın farklı olduğunu düşünmüşümdür! Son zamanlarda yok evde oturmayın, gezin yok hayatı yakalayın ..., ben şöyle gezerim ben vaktimi boşa geçirmem hayatım şöyle dolu söylemleriniz sıktı canımı insanlara nasihat etmek yerine sadece anlatsanız yeter görüyoruz zaten hayatınızın doluluğunu... Mesela bir öğretmen ayda 2000 le sizin yaptıklarınızın ya da verdiğiniz tavsiyelerin hangisini yapabilir?Emin olun ki maddiyat yeterli olsa sizden daha çok hayatın tadını çıkaracak insanlar var, onlar evde oturmaya bayılmıyorlar.Amacım laf söylemek yermek değil, herkesin sizin durumunuzda olmadığını düşünmeniz! Yani gezin çok gezin , güzel yaşayın ama siz de yapabilirsiniz zamanınızı ayırın gibi nasihatlardan vazgeçebilirsiniz!! Sadece son zamanlardaki yazılarınızdan hissettiğim şeyleri söylemek istedim!

zillosh dedi ki...

Heeeeey ne çok yorum! =)
Kesinlikle daha çok kıyafetlerden bahsetmeliyim, hepinizi birden yerim. Çoook teşekkürler =)

Sevgili Işıl, Mushaboom markalı etekler fikrine bayıldım. Gelecekte bir gün neden olmasın ;) Ayrıca dekorasyonların devamı gelecek, sözzzz!

Sebuş ve Adsız,
En konforlu ayakkabılarım estetik açıdan puan alamamış. Napalım, mevsimi de geçti zaten. Kapalı ayakkabılara merhaba :))

En son Adsız,
Yanlış bir izlenim oluşturmuşum galiba. Bana da babamdan su gibi para akmıyor böyle bir gerçek var. Hiç de fena olmayan bir maaşım var; ama gerçekten çok çalışıyorum. Ama elektrik faturamı ödeyemediğim için elektriksiz kaldığım bile oluyor. Ben tercihlerden bahsediyorum. İnanın söylemeye çalıştığım şey bu, insan bunların hepsini yapabilir. İsterse... :)

Pinterest'im

Instagram'ım