11 Eylül 2013

Why'd you only ever phone me when you are high?!

Yıl 2004. Üniversite sınavının sonuçları yeni açıklanmış, ilkokuldan beri çok yakın bir arkadaşım ile birbirimizi arayıp, "Neresi?" diye sormuşuz heyecanla. Neresi derken, önemli olan hangi fakülte olduğundan daha çok, şehrin istanbul olup olmaması. Zaten benim üniversite sınavlarına çalışırken en büyük motivasyonum "İstanbul'da tek başıma yepyeni bir hayata başlayacak olmam"dı. Hukuk okumayı hayal ediyordum; ama kendimi cübbe ile duruşma salonunda veya tayyörle toplantıda hayal ederek değil, şıkır şıkır İstanbul sokaklarında hayal ederek motive oluyordum.

Üniversite sınav sonuçlarının açıklandığı gün, şehirde olup bitenlere adapte olmak aşkıyla gidip Rock'n Coke bileti almıştım. Çok eski yıllar değil, ama o dönem, Taksim kendini "rockçu/metalci" olarak nitelendirenlerin mabedi, henüz Asmalımescit ve Şişhane ıssız noktalar; Starbucks, House Cafe gibi zincirler henüz bu semte giriş yapmamış. Simsiyah giyinen, her tarafı piercing dolu, yazın bile kalın tabanlı botları tercih eden gençlerin hakimiyetinde Taksim.

Rock'n Coke servisi AKM'nin önünden kalkacak, sıraya girmişiz, sıradaki herkes simsiyah, biz iki kız rengarenk yazlık elbiselerimizleyiz. O kadar aykırıyız ki ortama, defalarca servisleri koordine eden abiler iyi niyetle yanımıza gelip, "Siz yanlış sıradasınız. Aqua Marine servisi arka taraftan kalkıyor" diye uyarıyorlar bizi. Adamları bir türlü ikna edemiyoruz niyetimizin Rock'n Coke'a gitmek olduğuna!

Her şeye rağmen gidiyoruz Hazerfan'a. Hayatımda gittiğim ilk festival ya çok acayip, çok inanılmaz geliyor her şey bana. Muhtemelen bugün burun kıvıracağım bir line-up ve bok atacağım bir organizasyon olmasına rağmen...

Aradan çok festival geçti, her şey çok değişti. Amerika'da olduğum sene hariç hiç kaçırmadım Rock'n Coke'u. Çadır faslı bana hamallık, gereksiz yorgunluk gibi gelmiştir hep, o yüzden her yıl line-upları karşıma koyup, tek günü gözüme kestiriyor, sabahtan akşama kadar sahneler arasında koşturuyor, çimlerde yuvarlanıyor, gece ölü bir vaziyette evin yolunu buluyordum. 

( Şu an düşündüm de her gittiğim Rock'n Coke için geleneksel bir poz belirleyip her gittiğimde aynı pozu verseymişim, şahane bir seri çıkarmış ortaya. O yok ama 2009 yılında ve 2011'de gittiklerimi yazmışım. )


Bu sene, otuzlara merdiven dayamışken bir çılgınlık yapıp (!), kombine bilet aldım. Çılgınlık yapıp derken, yaptığım kelimenin tam manasıyla çılgınlıktı, çünkü pazartesi sabahın köründe gerçekten büyük bir şirkette önemli bir toplantımız vardı ve benim pazartesi sabahı cin gibi ve jilet gibi giyinmiş olmam gerekiyordu. Ayrıca sonraki 15 gün due diligence sebebiyle oldukça yoğun geçecekti. Bu tempoya girmeden önceki iki günü festivalde geçirmek pek akıl karı değildi. Biraz Mr. Feelgood'un gazıyla, biraz enerjime olan özgüvenle ve "Prodigy'den erkence çıkar, bu işi kotarırım" düşüncesiyle hem cumartesi, hem de pazar günü gittim Rock'n Coke'a.

Öncelikle söylemeliyim ki, organizasyon beklediğimden gerçekten çok iyiydi. 1) Festival alanını genişletmişlerdi. 2) En önemlisi hiç tuvalet sırası beklemedim. 3) Fieldday'da görüp özendiğim üzere engelliler için konser izleme alanı düşünülmüştü. 4) Bir ara kart sistemi çöktü, onu da bedava bira dağıtarak çözdüler, ki bedava bira her zaman çok lezzetlidir malum. 5) Tektekçi'nin orada standları olması çok keyifliydi. Hızlı yoldan dans etmeye hazır hale geldik shotlarla. 




Cumartesi günü, yolluk olarak hazırladığımız çok votka az elma suyunun etkisiyle olsa gerek, Rock'n Coke'a gitmeye çalışırken kendimizi otogarda bulduk. Sonra çok acıktık, yakınlardaki bir köftecide, seyahat molası verir gibi ara verdik.




Otoparkta müziğimizi açıp, içkimizi içerek kendi partimizi yaptık. Hiç tanımadığımız insanlar "Oooo party arena asıl burasıymış" diyerek bize katıldı. O yüzden oldukça geç bir saatte alana giriş yaptık.,

Cumartesi günü, Party Zone'daki Dub Fx bize şahane geldi, bütün kurtlarımızı alana girdiğimiz gibi Dub Fx ile döktük. Tek kişilik bir orkestraydı resmen!

Ardından da Arctic Monkeys aklımızı başımızdan aldı. Alex Turner sahneye o kadar yakışıyordu, o kadar özgüvenli ve o kadar rahattı ki, Mr. Feelgood bile ona aşık oldu! Rock'n Coke kapsamında dinlediğimiz en iyi konser Arctic Monkeys oldu. Bu yüzden sizle de en sevdiklerimi paylaşmak istiyorum:






Pazar günü daha erken bir saatte Rock'n Coke yolu tuttuk. Tektekçi'ye dadandık, uçtuk!







Teoman yaşlanmış olsa da, bence hala ülkedeki en iyi şarkı sözü yazarı olduğunu hatırlattı, "Jamiryo"da dans etmeden durmak imkansızdı, Prodigy çıkmadan hemen önce Party Arena'da çalan her kimse çok iyiydi ve Prodigy, çok geç çıkmasını saymazsak tabii ki harikaydı.

Hepsini geçtim, atmosfer şahaneydi. İnsanlar çok güzeldi, çok şıktı, çok mutluydu, herkes ışık saçıyordu. Bu sene olup bitenlerden sonra gerçekten özlemişiz böyle rahat, yasaksız ortamları. Şehirde hala böyle "kurtarılmış alan ve etkinlikler" olmasına sevinmekle yetinmeyeceğim, bir gün kafa yapısı bunu yasaklamak eğiliminde olanların hepsinden kurtulup, bütün şehri Rock'n Coke alanı havasında yaşanabilir hale getireceğimize gerçekten inanıyorum ben.



Müzike ve 'pilot' kalın! =)

4 yorum:

sebuş dedi ki...

Enerjin taa buralara yansıyor ne mutlu!

Adsız dedi ki...

pantolon da yakismis hani:)

Handan dedi ki...

Rock'n Coke servisi AKM'nin önünden kalkacak, sıraya girmişiz, sıradaki herkes simsiyah, biz iki kız rengarenk yazlık elbiselerimizleyiz. O kadar aykırıyız ki ortama, defalarca servisleri koordine eden abiler iyi niyetle yanımıza gelip, "Siz yanlış sıradasınız. Aqua Marine servisi arka taraftan kalkıyor" diye uyarıyorlar bizi. Adamları bir türlü ikna edemiyoruz niyetimizin Rock'n Coke'a gitmek olduğuna!
**


buraya bayıldım, ben de biraz yaşlıca 30+ gittiğimde bir rock festivaline;

-- aaa abla çadırın varsa kuralım, ya ablam sen gelmişsin varsa bişi yardım edelim demişti eşşek sıpaları onu anımsadım.

en son barışarak a gittim, otelde yerimi ayırtmıştım ama, gece 12 gibhi servise binip hoop otele gelirken bu sefer tanıdık genç arkadaşlar takılıyordu,

nereyeeeeeee

eeeeööö biz yaşlıyız; evimize otelimize, deyip kaçtık.

zillosh dedi ki...

Sebuş,

Ahhhhhh teşekkür ederim. Bunu duymak çok tatlı, öperimmm


Handancım,

Okurken çok eğlendim yorumunu. Evet genç ruhluyuz, ama bir de "doymak" diye bir şey var. Olmuyor onlar gibi. Yine de kendisiyle barışık olunca insan, bunların hepsi nefis hikayelere dönüyor. Harikasın!

Pinterest'im

Instagram'ım