01 Şubat 2014

Düşünceler hayatın hizasını bozuyor.

Bundan iki yıl kadar önceydi sanırım, yaptığım işler tek düzeliği ile beni boğmaya başlamıştı. Dışarıdan bakınca havalı görünen bir binanın, güneş görmeyen yerin altındaki, yazın soğumayan, kışın ısınmayan katında, her gün aynı formları dolduruyor, aynı dilekçeleri yazıyor, aynı mailleri atıyordum. Gelişmiyor, heyecanlanmıyor ve yorulmuyordum. Rahat batıyordu başka bir deyişle, ki bana rahat her zaman batmıştır.

Bir şeye ihtiyacım vardı; ama o şeyin ne olduğunu bilmiyordum. Böyle zamanlarda önüme gelen her şeye sararım "ya ihtiyacım olan buysa" diye... İşte o günlerde Susan Sontag karşıma çıkmıştı, elbette şahsen değil, güzel bir makalenin içinde, beni kalbimden vuran birkaç cümleyle...


O makalenin ve cümlelerinin ne olduğunu bile hatırlamıyorum şu an, ama o gün yüksek lisansa müracaat etmiştim. Bana o günkü koşullarda yapılabilecek en doğru şeyi yapmam ve harekete geçmem konusunda ilham veren Susan Sontag hep aklımın bir kenarında durdu; ama nedense henüz Türkçe'ye çevrilmemiş günlük kitaplarını Amazon'dan sipariş vermeyi sürekli olarak erteledim. 


Derken bir gün, kitapçıda bambaşka bir kitabı ararken, o günlüklerden ilki Türkçe olarak karşıma çıktı.




Bu kitaba, şimdiye kadar okuduğunuz kitaplar gibi yaklaşırsanız, haksızlık etmiş olursunuz. Çünkü bu tam anlamıyla bir günlük. İçinde yarım cümleler, okunacak kitap listeleri, öykü taslakları, düzensiz bir biçimde hayata dair yazılmış notlar var. 
Yazar tarafından derlenmediği için, boşluklar geri dönük olarak doldurulmamış, öylece bırakılmış.

Okurken gerçekten de birinin defterini almış da, ondan gizlice okuyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz.Bu nedenle kronolojik akan, günleri her detayıyla anlatan, klasik anlamda bir günlükse okumak istediğiniz, bu kitap size beklediğinizi vermeyecektir.

Kitabın Susan Sontag'ın ölümünden sonra yayınlanmış olmasının da payı vardır bunda sanıyorum, kitap olarak kurgulanmadığı için çok dürüst, çok samimi. Kadınlara olan ilgisini keşfetmesini, sonra bir adamla evlenip çocuk doğurmasını, çocuğunu bırakıp akademik uğraşılar için dünyanın bir ucuna gitmesini ve bir kadına olan delice aşkını bazen sinirlenerek, bazen heyecanlanarak, bazen konuların kopukluğundan yorularak okudum.


Şiirsel diline ve tespitlerine bayıldım. Düşüncelerinizin, hayatınızın hizasını bozmasını istediğiniz zamanlar için bu kitap aklınızda bulunsun.




Her zamanki gibi, kitaptan en sevdiğim cümleler huzurlarınızda:


Düşünceler hayatın hizasını bozuyor.

İnsanın kısır ilişkilere girmesi, daha doğrusu kendini gelenekler yüzünden pasiflikle kısır ilişkilere sürüklenmeye bırakması ne büyük korkaklık - nasıl kof, kasvetli, bedbaht hayatlar sürüyorlar.

Düşünsel açıdan kusurlu bulduğum şeylerden duygusal açıdan bağımsızlaştığımı duyumsadım.

Her şeyi yapmayı amaçlıyorum ben... deneyimi tek bir yöntemle değerlendireceğim - bana haz mı veriyor acı mı? Acı vereni reddetme konusunda aşırı temkinli davranacağım. Her yerde hazzı arayacağım ve bulacağım. çünkü o her yerde!

Yaptığım üç beş doğru seçim var zaten, hem çoğu yanlış sebeplerle doğruydu.




İstediğim her şeyi yapmaktan beni alıkoyan bir şey yok, benden başka...

İnsanlar hayatlarına neler yapıyor, ben sınırlayıcı insanlara aşık olmak istemiyorum.

Anlarımı eksik yaşamak yerine şiddet ve aşırılık konusunda hata yapmak isterim.

Tutku, kişisel beğeniyi felç ediyor.

Eşcinselliğin ne kadarı narsisizm?

Çalışma saatlerindeki faaliyetin insanı nasıl duyarsız hale getirdiğini ve tükettiğini fark etmemiştim henüz.

Doyurucu seksi sevgiden ayırmak imkansız, ayırabileceğimi sanmama rağmen.

Evlilikte her arzu bir karara dönüşüyor. Evlilik, duyguları köreltmeye adanmış bir kurum. Yineleme, evliliğin tek ilkesi. En yüksek hedefi, iki taraflı güçlü bağımlılıklar yaratmak.

Felsefeyi reddetmek, zaten felsefeyle meşgul olmak anlamına gelir.

Goethe yalnızca yetersiz bilginin yaratıcı olduğunu söylemişti.

Konuşma sızıntısı. Aklım damla damla ağzımdan akıyor.

Bundan böyle aklıma gelen her türlü haltı yazacağım. Uzun zaman yüksek kültür diyeti yapmaktan kaynaklanan bir tür ahmakça gurur. Ağız ishali oldum ve daktilo kabızı. Kötü de olsa umurumda değil. Yazmayı öğrenmenin tek yolu yazmak. 

Zavallı küçük egom, bugün neler hissettin? Pek iyi şeyler değil korkarım, incinmiş, yaralı, sarsılmış haldesin. Onun asla bana aşık olduğu yanılsaması içinde olmadım fakat en azından benden hoşlandığını varsaydım.

Aşıklar bıçaklar ve kamçılarla savaşır, eşler zehirli lokumlar, uyku hapları, soğuk yemeklerle.

Hep gelecek yıl, gelecek yıl diyorsun, sonunda hiçbir şey olmuyor. Bu sıçan deliğinde kıç üstü oturup seçkin, orta yaşlı ve göbekli olmayı bekliyoruz.



Sana gençliğimi, zayıflığımı, umutlarımı verdim. Senden erkekliğini, özgüvenini, gücünü aldım, ama ne yazık ki umutlarını alamadım.

Kent ( yapay ışıkları, restoran, parti, bardaki yapay sosyalleşmelerle) geceyi yeniyor, geceyi kullanıyor. Oysa kırsalda gece kullanılmayan negatif zaman...

Düne kadar sapasağlam görünen hayatımın ayaklarımın altında dağılışını görmek beni biraz korkutuyor - her şey beni karar vermeye, eyleme geçmeye, dönüşümde onu terk etmeye kışkırtıyor.

Kendime bir defa daha yineleyeyim. Bitti. Gerçek anlamda bitti. H. Beni sevmediğinden değil, zaten hiç sevmedi, ama artık aşk oyunu oynamadığından. Sevmiyordu ama sevgiliydik.

Çok bekleyip de azıyla yetinmek zorunda kaldığım her seferinde umutsuzluğa sürüklenmek yerine şimdi bir şey beklemiyorum, arada bir umduğumdan fazlasını bulduğumda seviniyorum.

Sadizm ve husumet aşkta temel unsurlardan. Bundan dolayı aşkın bir husumetler alışverişi olması önemli.

Aşık olmak ötekinin benzersizliğine dair bu incelikli keskin unutulmaz kavrayış. Onun gibi başka biri yok, onun gibi dans eden, onun gibi üzülen, onun gibi güzel konuşan, aptallık ve terbiyesizlik eden başka biri yok.



Evliliğimiz bir dizi kendini feda etme eylemiydi; o benim için, ben onun için; ikimiz oğlumuz için. Nesnel, doğru, doğal, kaçınılmaz aile kurumu, evliliğimiz, evlilik. 

Evlilik, aile hayatı sıklıkla masastır sistemine benzetilen bir disiplindir. Her ikisi de, uzun zaman boyunca birarada dalgada savrulan çakıl taşları gibi kişiliğin keskin kenarlarını törpüler.


Evlilik, atalet ilkesi üzerine kurulu. Sevgisiz yakınlık.

Evli olmamanın nasıl bir şey olduğunu, neler yaptığımı hatırlayabiliyorum ama o zamanki duyguyu hissedemiyorum.

Şimdi kendi duygularımı bildiğimi sanmıyorum. Onları desteklemek ve birarada tutmakla öyle meşgulüm ki. 

Bir yıl cinsel açıdan mutlu yaşadıktan sonra ölmek, otuz yıl cinsel açıdan mutlu yaşadıktan sonra ölmekten daha üzücü değil. Demek ki yalnızca tekrarlanan eylemler ölümün acı tadını taşımıyor.

Yazar dört kişi olmalı: 1) Deli, saplantılı 2) Moron 3) Üslupçu 4) Eleştirmen. 1 malzemeyi sağlar, 2 içeriden çıkmasına izin verir, 3 beğenidir, 4 akıl. Büyük bir yazar dördüne sahiptir, ancak yalnızca 1 ve 2 ile de iyi bir yazar olunabilir.

Nevrozlarımı yitirdikçe cazibemi de yitirecek miyim?

Yaşlanma korkusu, kişinin şu anda istediği hayatı yaşamadığını fark etmesinden kaynaklanır. Şimdiki zamanı kötüye kullanmaya eşdeğerdir.

Turizm temelde edilgen bir etkinlik. Heyecanlanma, şaşırma, eğlenme beklentisiyle kendini belli bir çevreye yerleştiriyorsun. Duruma hiçbir katkıda bulunman gerekmiyor. 

(Susan Sontag - Yeniden Doğan / Günlükler ve Defterler, 1947-1963, Agora Kitaplığı, 322 Sayfa)

5 yorum:

Moonlight dedi ki...

Blogunu surekli takip edenlerdenim, Istanbul'da yaşayıp çalışan bir kadın olarak yazdıklarında kendime dair çok şey buluyorum, ancak bu ikinci mesajım, ilki şarap turuna dairdi :))

Bazı insanlar vardır tanımadığın halde tanıyor gibisindir yakındır, hakkınızda hissettiğim bu.

Bahsettiğiniz yol ayrımındayim ve bu kitabın cümleleri çok etkiledi. Beşiktaş'ta vapura binmeden kitapçıya koşup kitabı almaya çalışacağım.

Yazmayı hiç bırakma olur mu

zillosh dedi ki...

Sevgili moonlight,

Oncelikle cok tesekkur ederim, bin kere soyledim ama hep ayni seyi hissediyorum: benim kendimden yola ciktiklarimda icimi doktuklerimde aslinda hic yolumun kesismedigi birinin kendisini bulmasi nasil guzel bir his! Yalniz degilim, yalniz degiliz... :))

Ayrica umarim, kitabi almamissindir henuz, adres istiyorum, gicir gicir olana iliskin bir takinti yoksa bendekini yollamak istiyorum. :))

Moonlight dedi ki...

Tekrar merhaba;

İçten ve güzel sözler için teşekkür ederim, Alkım'daki son kitabı almayı başarsam da hala talibim :)

Adsız dedi ki...

Yazdıklarını okumaktan memnunum. Evlilik ile ilgili kitaptaki cümlelere katılmamak mümkün değil. Bir de en alttaki cici kadın ve ona zıt konuşma balonlu posterlere bayılıyorum, özel bir ismi varsa yazar mısın? ( Züleyha )

Aner dedi ki...

Merhaba bloguna yeni rastladim ( cok klise bir giris oldu ama gercekten oylesine bloglar arasinda gezerken karsilastim) Yazdiklarini okumaktan cok keyif aldim . Kitabi merak ettim :)
Diger yazilarinizda gorusmek uzere
Sevgilerimle :)

Pinterest'im

Instagram'ım