03 Aralık 2014

Vestfalya Eyaleti'nde Yılbaşı Pazarları -1: Dortmunder Weihnachtsmarkt

"2014'ün sonuna büyük bir hızla yaklaşıyoruz.", "Bu senenin bitmesine yalnız bir ay kaldı.", "Göz açıp kapatıncaya kadar bu sene de bitti." gibi klişe cümleleri ardı ardına dizmek istemediğimden, bu yazıya nasıl başlayacağımı bir türlü bulamadım.

Biliyorum zaten şu anda cep telefonunuza yeni yıl indirimlerinin mesajları düşüyor, bütün gazeteler ve dergiler yeni yılda yapılabilecek şeylere ilişkin tavsiyelerle dolu ve bugünlerde "Yılbaşında ne yapacağız?" sorusu bile sizi germeye yetiyor.

2014 yılına başlarken, her yıl olduğu gibi upuzun bir karar listesi çıkarmıştım. Bu bloga iki günde bir yazmak dışındaki hiçbir kararımı istikrarlı biçimde uyguladığımı söyleyemem. 

Bu sene boyunca gerçekten çok çalıştım ve çok seyahat ettim, enerjimin dibine vurduğumda da babamın bize kafa dinlemek için Güneşköy'de yarattığı yuvaya gidip kendime geldim. 

Ve yılın sonuna yaklaşırken, Güneşköy'deki arka komşularımızı, kışlık evlerinde ziyaret etme fikri ile annemle birlikte Almanya'ya doğru yola çıktık.

Bu seyahat, bu seneki diğer seyahatlerimden farklıydı. Çünkü upuzun yapılacaklar, tadılacaklar, alınacaklar listelerim yoktu aklımda. Tek amacımız Weihnachtsmarkt, yani yılbaşı pazarlarını gezmekti.


Her güne bir tane olacak biçimde kazaklarımı, 2007 yılından beri bana bütün seyahatlerimde eşlik eden puantiyeli çantama sıkıştırıp, annemle birlikte Sabiha Gökçen'in yolunu tuttum. Wings Lounge'ta kahvaltı ederek güne başladık.


Uçağa binmeden önce de Duty Free'den de yolculuğumuz için minik şişelerde köpüklü şaraplar ile şampanyalar stokladık. Uçakta çantamızdan ardı ardına çıkan şişeler ile ortama renk kattık. Servise gelen hostesler bile, "Valla size bardak dışında verebileceğim daha güzel bir şey burada yok." diye takıldı. "Şu an size nasıl imrendiğimi anlatamam." diyenler oldu. Uçaktan kafamız şahane inerken de "Tatil için geldiğiniz kesin. İyi eğlenin." diye uğurlandık.


Bütün seyahat yazılarımı döndükten sonra yazdığımdan da anlayabileceğiniz üzere, Vesfalya eyaletinde yılbaşı pazarlarında geçen günlerden sonra İstanbul'a geri döndüm. Bugüne kadarki fazla kilo rekorumu kırarak. (Umarım ki yalnızca valizimde, tartıda değil :) ) İlk güne geri dönersek...


Düsseldorf Havalimanı'na ayak bastığımızda haritaya, adres sormaya falan hiç ihtiyacımız olmuyor. Yazın mayolar, şortlar, t-shirtlar içinde görmeye alıştığımız Hasan Abi bu sefer tam kış kıyafetleri ile kapıda arabasıyla bizi bekliyor çünkü. Arabaya atlıyoruz, önce evin yolunu tutuyoruz. Yol boyunca ses perdeleri olduğu için, yolda giderken etrafa dair pek bir şey görmek mümkün olmuyor. Sadece Vesfalya'nın yemyeşil bir eyalet olduğunu görebiliyorum ilk izlenim olarak.

Evde Hasan Abi ve Birsen Abla ile birer bira eşliğinde, sohbet ederken saat hızla ilerliyor. "Hadi!" diyoruz, "Sohbetin geri kalanını Glühwein (sıcak şarap) içerken yaparız." İstikmatimiz Dortmund.

Dortmund, kömür ve demir işletmelerinin yoğunluğu ile sanayi bölgesi olsa da, bulunduğu eyalette "yeşil metropol" olarak anılan bir şehir. Şehir merkezide de bu yıl 116. sı kurulan Weihnachtsmarkt ziyaretçilerini ağırlıyor.



Sokağa girer girmez, yıldız lambalar ile başka hiçbir yerde görmediğim şekillerde ışıklar satan bir stand karşılıyor bizi. Hemen yanındaki meydanda da atlı karınca yerine, ponyler var. Minicik çocuklar, plastik oyuncak atlar yerine, uzun tüylü çok güzel atlara biniyorlar.


Weihnachtsmarktların olmazsa olmazı Glühwein. 

"Ay ben sıcak şarap sevmem ki." diyenleri bizdeki gibi şeker ve meyve suyu basarak hazırlananları unutmaya ve bu sıcak şarapları denemeye davet ediyorum. Her yerdeki Glühweinin tadı farklı, kimisi daha tatlı, kimisi çok romlu bir tane ile çarpıyor, kimisi daha baharatlı; ama hepsi çok lezzetli. Ayrıca o soğukta ısınmak için daha keyifli bir yöntem olamaz.

Her pazarın kupası da farklı ve bunları düzenli biçimde biriktiren koleksiyonerler de var. 


Sokaklar ışıl ışıl, her yerde süsler var. Pazara girdiğiniz anda o ruh içinize işliyor. Dortmund'da daha önce Dünyanın en büyük ve en pahalı yılbaşı ağacı kurulmuş. 45 metre boyunda ve Rolex gibi markalı saatlerle süslenmiş... Bu sene o kadar görkemli bir ağaç beni beklemiyordu; ama yine de sokaklar ışıl ışıldı.






Eğer domuz eti ile herhangi bir sorununuz yoksa, buraya gelmişken, bu pazar kurulu olsun veya olmasın kilisenin hemen altında kırmızı bir büfe var. Lokallerin de favorisi, her saatte önünde kuyruk var ve Currywurst'u inanılmaz lezzetli.




Bu pazarda glühwein içmek ve currywurst yemek olmazsa olmaz. Ayrıca bir sürü yılbaşı süsü ve aksesuarı satılıyor. Ancak bunların daha ucuzlarını ve güzellerini Thier Gallerie isimli alışveriş merkezinin içindeki NANU-NANA'da bulabilirsiniz. 






Ayrıca bu alışveriş merkezine gelmişken atlanmaması gereken bir diğer mağaza da Borussia Dortmund'un mağazası. Her şey sarı ve siyah. Futbol ile hiç alakam olmamasına rağmen, içerideki her şeyi çok beğendim. Taraftarlar için özel sarı-siyah yılbaşı süsleri de yapmışlar.


Glühwein ile currywurst midemde, alışverişlerim çantamda, boynumda "kleine prinzessin" kekim asılı ilk günümü kapatıyorum. Keyfim fena halde yerinde. O ışıl ışıl süslenmiş sokaklar insanın ruh halini güzelleştiriyor ve Almanlar bu kutlama işini gerçekten iyi biliyor.


Yeni yıl için heyecanlanarak kalın!

Hiç yorum yok:

Pinterest'im

Instagram'ım