“İlişkiler her zaman belirsiz olduğu için, iletişim kurmakta sürekli başarısız olduğum için, suç bende olmasa bile kendimi suçlamaya devam ettiğim için, her başarısızlık beni kendimden ve senden daha da uzaklaştırdığı için, bütün bunlardan ve bilemediğim diğer nedenlerden dolayı dinlemeliyim, etrafıma daha çok bakmalıyım. Gitmeliyim…”
“I’m not there” film festivalinde biletleri ilk tükenen filmlerden biriydi. Film festivaliyle ilgilenmeyenler de mutlaka DVD’sinin cazibesine kapılmıştır. Oldukça sade bir kapak ve Christian Bale, Cate Blanchett, Heath Ledger, Marcus Carl Franklin, Richard Gere, Ben Whishaw’ın isimleri…
Bütün bu oyuncular Bob Dylan’ı oynuyor, ama alışagelmiş şekilde biri gençliğini, biri çocukluğunu, biri ileri yaşlarını canlandırmıyor. Onlar, Bob Dylan’ın içinde yaşattığı karakterleri, ona yakıştırılmış “peygamber”, “kaçak”, “ yapmacık” , “umursamaz” , “star”, “şair” gibi sıfatları oynuyorlar. Hepsi biraz Bob Dylan; ama filmin adındaki gibi aslında Bob Dylan orada yok.
Filmin özelliği de tamamen bu: Klasik biyografi kalıplarını kırmış olması. Yoksa filmde bir olay olsun, karakterler bir noktada kesinleşsin bütünleşsin diye beklemek sonuçsuz bir bekleyiş olur. Filmdeki fotoğraf karesi özenindeki sahnelerin ve arka fondaki şarkıların güzelliği ile harika iki saat geçirebilirsiniz; ama “espriyi açıklayacak adam”ı beklemeye kalkarsanız –ki ben ilk yarıyı bu şekilde geçirdim- "ya film çok boktan, ya da ben salağım" şeklinde isyan edebilirsiniz.
“I’m not there” , bilmeyenlere Bob Dylan’ı anlatmak gibi bir çabaya girmiyor, zaten biliyor olanlara keyif vaad ediyor. Yani bu filmden alınacak zevk, Bob Dylan bilginizle de gayet doğru orantılı olarak değişir.
Not: Bob Dylan’dan da hayatından da bana ne, diyorsanız bile Cate Blanchett’ın performansı için izlenebilir bir film. Garip bir şekilde de Bob Dylan’a en çok benzeyen o olmuş üstelik.
“I’m not there” film festivalinde biletleri ilk tükenen filmlerden biriydi. Film festivaliyle ilgilenmeyenler de mutlaka DVD’sinin cazibesine kapılmıştır. Oldukça sade bir kapak ve Christian Bale, Cate Blanchett, Heath Ledger, Marcus Carl Franklin, Richard Gere, Ben Whishaw’ın isimleri…
Bütün bu oyuncular Bob Dylan’ı oynuyor, ama alışagelmiş şekilde biri gençliğini, biri çocukluğunu, biri ileri yaşlarını canlandırmıyor. Onlar, Bob Dylan’ın içinde yaşattığı karakterleri, ona yakıştırılmış “peygamber”, “kaçak”, “ yapmacık” , “umursamaz” , “star”, “şair” gibi sıfatları oynuyorlar. Hepsi biraz Bob Dylan; ama filmin adındaki gibi aslında Bob Dylan orada yok.
Filmin özelliği de tamamen bu: Klasik biyografi kalıplarını kırmış olması. Yoksa filmde bir olay olsun, karakterler bir noktada kesinleşsin bütünleşsin diye beklemek sonuçsuz bir bekleyiş olur. Filmdeki fotoğraf karesi özenindeki sahnelerin ve arka fondaki şarkıların güzelliği ile harika iki saat geçirebilirsiniz; ama “espriyi açıklayacak adam”ı beklemeye kalkarsanız –ki ben ilk yarıyı bu şekilde geçirdim- "ya film çok boktan, ya da ben salağım" şeklinde isyan edebilirsiniz.
“I’m not there” , bilmeyenlere Bob Dylan’ı anlatmak gibi bir çabaya girmiyor, zaten biliyor olanlara keyif vaad ediyor. Yani bu filmden alınacak zevk, Bob Dylan bilginizle de gayet doğru orantılı olarak değişir.
Not: Bob Dylan’dan da hayatından da bana ne, diyorsanız bile Cate Blanchett’ın performansı için izlenebilir bir film. Garip bir şekilde de Bob Dylan’a en çok benzeyen o olmuş üstelik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder