06 Eylül 2009

Pazar pazar son derece kişisel meseleler


Fizyolojik psikolojik ruhsal ve duygusal her yönden kabul etmeliyim ki; hayatım boyunca her şeye birden yetişmem hiçbir zaman mümkün olamayacak. Enerjim yetse param yetmeyecek; param yetse zamanım yetmeyecek!

Ama bu her şeyi birden yapma arzum uğruna ne kadar çok çabalarsam o kadar renkli ve güzel bir hayat yaşayacağım. Belki hiç bir şey tam olmayacak; ama hayatı işinden ibaret bir kadın olmaktansa kocaman bir hayat yaşayıp daha küçük sıfatlar taşıyan bir kadın olmayı tercih edeceğimden artık eminim.

Ben 30 sene aynı işi yapabilecek, her günü bir önceki günün tıpkısının aynısı şekilde geçirebilecek yapıda değilim. Veya hayatında sadece tek bir uğraşı bulunan, bütün enerjisini de hayatını da ona adayan bir kadına dönüşemem. Belki baştan öyle başlasaydım, şimdi hukuk fakültesini bitirmiş, hukuk bürosunda çalışan ve hayallerinin tamamı hukuk alanında yükselmek olan çıtır bir avukat olabilirdim. Gelgelelim çok farklı işler yaptım, çok farklı insanlar tanıdım, bunların da ötesinde çok farklı hayatlar yaşadım. Belki de gereğinden fazla...

Büyümüş de küçülmüş derler ya; ben onun "yaşlanmış da gençleşmiş" versiyonuyum. Yaşına sığmayacak kadar çok şey yaşamış; ama bunlardan sonra durulup düzen kurmamış; tam tersine daha da çok kafası karışmış biriyim.

Şikayetçi miyim? Kesinlikle hayır. Beni besleyen tek şey bu kafa karışıklığım. Plan makinesine dönüşmelerim, çılgın enerjim ve yazı yazma şevkim bu kafamın içindeki fırtınaları yatıştırmak için. O fırtınalar olmazsa bu kadar yazamam bu kadar koşturamam.

Tatil moodumu sonunda tam anlamıyla geride bıraktım, istanbul'daki yeni sezonu da yarın itibarıyla resmen açıyorum. Aklımda bir milyon proje ile: AGM organizasyonunun altından en iyi şekilde kalkmak, hukuk fakültesinden mezuniyet, IELTS'ten efsane bir puan almak, bir sürü bir sürü seyahat yapmak, araba sürmeyi öğrenmek, yazı yazdığım bütün yayınlar için en en güzelinden yüzlerce yazı yazmak, üyesi olduğum derneklerde daha aktif olmak, açık öğretim fakültesine kayıt yaptırmak, düzenli olarak spor yapan bir hatuna dönüşmek...

Tembellik yapmaya, uyuşmaya depresifleşmeye fırsat bulamayacağım kadar yüksek tempolu bir hayat; ama kendime zaman ayırabileceğim kadar da boşluklu planlamalar. Tempoyu gereğinden fazla yükseltince de insanın en büyük hayali eve gidip uyumak veya bütün gün pijamalarla DVD keyfi yapmak oluveriyor. Bu sefer de asosyallik başlıyor. İşler biter bitmez kızlarla kadeh tokuşturup bol kahkahalı dedikodular yapmak yerine evin yolunu tutmak için sabırsızlanılıyor. Bu olsun da istemiyorum. Nasıl olsa evlenip çocuklanınca zorunlu olarak ev yollarını tutacağız her iş çıkışında =)

Dün tam gönlüme göre bir gün geçirdim. Sabah uyandım, Gloria Jeans'te cappucinomu içerek biraz kitap okudum. Oradan AGM toplantısına geçtim, 4 saatlik toplantının sonunda beynim yorulmuştu; ama aynı zamanda çok tatlı yeni insanlarla tanışmıştım.

Toplantıdan sonra LA'de birlikte yaşadığım ve birlikte çalıştığım "chucha"larımla Limonlu Bahçe'de buluştuk. Baharatlı patates kızartmalarını ve buz gibi biraları mideye indirip, görüşemediğimiz yaz boyunca neler olduğu konusunda birbirimizi update ettik. Çok keyifli neşeli saatler geçirdik.

Ardından biraz makyaj tazeleyip, saçımı başımı şekillendirip, FIP (Uluslararası Eczacılık Federasyonu)'nun Dolmabahçe Sarayı'ndaki yemeğine katıldım.

Dolmabahçe'de daha önce herhangi bir davete katılmamıştım. Atmosferi çok beğendim.
Masaların üzerindeki ışıklı dallar tek tek bakınca pek bir şeye benzemese de, uzaktan bakınca nefis bir görüntü yaratıyordu:


Açık büfelerden hiç hoşlanmıyor olsam da; buradaki açık büfeye bayıldım. Leziz cheesecake'lerle dolu bir tatlı büfesi ve limitsiz beyaz şarabı olan bir yemeği beğenmemem mümkün değil zaten. Üstelik de bu yemeğin lokasyonu Dolmabahçe Sarayı ise ve yanımda pek sevgiLi annem varsa...

Veee günün şarkısı da "who will comfort me?" sorusuyla hayatımda yeni sezona ilişkin en belirsiz alana (=erkekler) gönderme yaparak geliyor:




Share/Save/Bookmark

3 yorum:

Pinor Çen dedi ki...

Umarım hepimiz dolu dolu bir hayat geçiririz... Sonra geriye dönüp baktığımızda senin bu yazını hatırlarız, ben anarım bir tane Sezen vardı diye... :D Hakkaten umarım mutlu oluruz yaa ilerde.

TrexxxXx dedi ki...

hala hiçbir erkeğin "ben seni comfortlarım :DD" dememesi blogger populasyonu açısından beni çok ürkütüyor.

Fırtına öncesi sessizlik gibi bu blog. Birgün patlayacaklar ama şu an çok sessiz... (sigara yakar ve düşünür)

askdhakjsdhkajshd

Kısa film senaryosu yazdım. Geliştirilebilir.

zillosh dedi ki...

güldürmeyi ve korkutmayı anda başarabilmek gibi bir yeteneğin var =))

Pinterest'im

Instagram'ım