22 Aralık 2013

Adana ve Ankara kaçamakları ve notları

Kalemim hayatımın oldukça gerisinden geliyor. Çünkü her gün mutlaka iş dışında geçen saatlerimde film izliyorum, değişik bir restoranda yemek yiyorum, bir şeyler okuyorum veya bir yerlere gidiyorum ama her gün yazamıyorum. Bütün bu İtalya macerasından sonra, bir düğün, bir duruşma sebebiyle iki kere Adana'ya, bir sınav sebebiyle de bir kere Ankara'ya kaçtım. Hepsi kısacık bir veya iki günlük gidişlerdi; ama dolu dolu geçtiler. 

Adana benim için çok özel bir şehir, çünkü Adana'da doğdum, üniversiteye kadar da Adana'da yaşadım. Hala hayatımda olan harika insanların büyük bir kısmı ile orada tanıştım ve çok fazla hatıram var. Hala da lezzetli yemekler yemek, bakım fasıllarına girmek, Adana'ya hiç gitmemiş olanlara şehri tanıtmak gibi sebeplerle sık sık gidiyorum Adana'ya. 



İstanbul'da okuyup bir kaç sene yaşayıp pılıyı pırtıyı toplayıp Adana'ya geri dönen çok arkadaşım var. Çünkü Adana'da hayat İstanbul'a kıyasla çok rahat ve konforlu. 

Mesela ben hayatım boyunca yukarıdaki fotoğraftaki manzaraya karşı uyandığım, yemek yediğim, havuzlu bahçeli filan babamın mimarı olduğu bir sitede yaşadım. (Fotoğrafı çeken Serru'ya buradan kocaman bir teşekkür.) Sonra İstanbul'a geldim, hiç bir zaman döküntü bir evde yaşamayacak kadar şanslıydım; ama perdemi açtığımda gördüğüm tek şey başka bir apartman oldu ve şehir merkezinde yaşamayı tercih ettiğim için havuz olağan hayatımın bir parçası olmaktan çıkıp haftasonu plan yapılıp gidilen bir lükse dönüştü. 

Uzak denilen yere gitmenin bile en çok yirmi dakika sürdüğü, sabah işe gitmeden bir saat tenis oynanabilen, oturma odası salonu ayrı olan evlerde yaşadıktan sonra, İstanbul çok zor bir şehir. O yüzden Adana'dan her dönüşümde, İstanbul'un keyfini ve sefasını sürenlerden biri olmama rağmen, "Bu kadar eziyet, trafik, zaman kaybı ne için? Başka şehirlerde çok daha konforlu ve rahat hayatlar sürebilirim." sorgulamasına giriyorum. 

Adana'ya bir gidişimin sebebi ilkokuldan beri çok yakın arkadaşım olan Ayşe'nin abisinin evleniyor olmasıydı. Düğünden bir gün önce gittim, İtalya'dan getirdiğimiz malzemelerle evde çok keyifli bir İtalyan gecesi yaptık. Annem princi'nin zeytinli hamurundan aldığı ilhamı pizza kenarı olarak kullandı ve getirdiğimiz mozerralalar ile nefis bir pizza çıkardı ortaya. Getirdiğimiz şaraplarla da anneannem, annem ve ben üç kuşak olarak pek keyifli bir akşam geçirdik. 




Ertesi gün Adana'ya ilk defa düğün sebebiyle gelen  Serra ve Gamze'yi havaalanından karşıladıktan sonra, benim çok sevdiğim Kebapçı Mesut'a gittik. Mesut'u çok seviyorum; çünkü hem kebabı çok güzel, hem havaalanına yakın, hem de gelen misafirlere Adana'nın modern yüzünü göstermeden önce, Hürriyet üçüncü sayfada sürekli çıkan Adana vahşet haberlerinin gerçekleştiği semti göstermek esprili oluyor.






Kebaptan sonra Adana'nın İstiklal Caddesi olan Ziyapaşa'da biraz dolandık ve ardından benim liseden beri saçımı boyattığım ve İstanbul'un meşhur kuaförlerine gittiğimde pek beğenilen röflelerimi yapan Doğan Abi'ye gittik. Düğün saç ve makyajımızı yaptırmak için... Aklınızda olsun, Adana'da ihtiyaç duyarsanız, Doğan Kuaför'deki Doğan Abi'ye selamımı söyleyip kendinizi teslim edin, Gül Abla'nın makyajına da sırtınızı yasladınız mı tamam. Ayrıca İstanbul'a kıyasla fiyatlar o kadar makul ki, kasaya geldiğinizde İstanbul'daki gibi kafanızdan aşağı kaynar sular inmiyor, kredi kartınızdan kıvılcımlar çıkmadan, güzel güzel çıkıyorsunuz dışarı.



Düğün fotoğraflarını Ayşe'den henüz teslim alamadığım için paylaşmam ne yazık ki mümkün olmuyor; ama Adana Hilton Otel'de, tarihi taş köprü manzarasına karşı çok keyifli bir düğün ile evlendirmiş olduk Zeynep ve Güver'i. Umarım bütün hayatlarında da düğünlerindeki kadar mutlu olurlar. 

Düğün fotoğrafları hala elime ulaşmadığı için, evde hazırlandıktan sonra, Hilton'a doğru yola çıkmadan çekilen bir kaç kare geliyor:





Düğün sevgili arkadaşım Ayşe'nin çabaları ile photoboot gibi detaylarla bizi eğlendirdiği gibi, uzun zamandır görmediğim bir sürü kişiyle de görüşme vesilesi oldu. Düğün bittikten sonra da ayrılmak istemeyince "Hadi bir yerlere gidelim." teklifi geldi. İstikametimiz Cazara oldu. Yıllar önce, 2009'da gittiğimde "kötü işletmecilik örneği" olarak yazdığım yazılardan birine konu olmuştu bu mekan ve o yazıya "Umarım bir dahaki sefere size aynı mekanda ne kadar eğlenebildiğimi anlatırım." diye başlamıştım. Umduğum şeyin gerçekleşmesi 2013'e kısmetmiş. Herkesin jean t-shirt takıldığı mekana, düğünden transfer tuvalet ve takımlarla giriş yaptık. Absürd kıyafetlerimiz içinde, cumartesi geceleri sahne alan, İstanbul'da artık özlediğimiz bir cover band'i dinledik. Çok iyilerdi, gerçekten de uzun zamandır eğlenmediğim kadar eğlendim orada. Adana'ya bir cumartesi yolunuz düşerse, burayı da pas geçmeyin, gidin dinleyin, eğlenin.

Sabaha karşı kahkahalar atarak dedikodu yaparken ve Cazara'dan eve dönerken, taksiyi polisin çevirmesi gibi aksiyonlardan sonra Adana'daki son günümüze uyandık. Kazım'ın meşhur muzlu sütünü içtikten sonra, James Bond'un çekildiği köprünün oralardaki mekanlardan Tahta Masa'ya gittik, sıkmalarımızı mideye indirerek kahvaltımızı ettik.



Ardından da ciğer konusunda bir efsane olan Birbiçer'de yine bir yemek molası vererek, İstanbul'a dönüş yaptık.


Adana'ya diğer gidişim de duruşma sebebiyle geçen haftaiçi oldu. Günübirlik bir gidiş olduğu için çok fazla şey yapmaya fırsat bulamadım. Ama ne zamandır kendime hiç bakmadığım için artık duruma bir müdahale etmenin zamanı geldiğine inanarak kendimi Estemania'nın kollarına bıraktım. Adana'ya yolunuz düşerse, Ziyapaşa'da olan bu bakım merkezine ve odasında minik bateri stüdyosu olan çok sevdiğim doktor Gül'e kendinizi emanet etmekten çekinmeyin, her şeyi çok özenerek ilgiyle ve hakkını teslim ederek yapıyorlar. İstanbul'da bu kadar güzel bir cilt bakımı yapan yer malesef henüz keşfedemedim.

Havaalanına giderken yine Birbiçer'e uğradım, bu sefer kuşbaşı aklımı başımdan aldı.



Ankara'ya da Mr. Feelgood ile kısacık bir kaçamak yaptık, gidişin sebebi sınavdı; ama konsept tamamen lezzet keşfine dönüştü. 



Cuma akşamı yemeğimizi Tapas'ta yedik. Burası İspanyol tapasları servis eden, ama konsept olarak biraz Hard Rock Cafe'ye benzeyen bir mekan. Yediğimiz tapaslar oldukça lezzetliydi ve sahne alan grup da çok güzel çalıyordu.

Ardından geceye devam etmek için mekan aramaya başladık, havanın soğukluğuna inat kimse eve kapanmamıştı, her taraf bıcır bıcır doluydu. Tercihimizi Random'dan yana yaptık. Menüde "Adios Mother Fucker" gibi enteresan kokteyller vardı. İçinde ne olduğunu sorduğumda "Dört beyaz" gibi muallak cevaplar aldığımdan, ben tercihimi bildiklerimden yana yaptım ve hepsi oldukça alkol cömerti hazırlanmıştı.  




Kokoreç sevdalısı Mr. Feelgood ile gecemizin kokoreççide biteceği zaten şüphesizdi. Benim kokoreç sevmemem gibi de minik bir problemimiz vardı. Profesör'e oturduk, "Midye dolma ye sen de." önerisi gelince, burun kıvırdım. Midye dolma Ege'de yenirdi, İstanbul'dakiler bile yeterince güzel değildi. Denizi olmayan şehirde midye dolma mı yiyecektim!!

Yedim hem de nasıl! Nasıl ve neden olduğunu bilmiyorum; ama Ankara'nın midye dolması İstanbul'dakinden çok güzel. Ayrıca kokoreçe alternatif, bol baharatlı domatesli biberli profko'yu da oldukça sevdim. 


  
Ertesi gün yola çıkmadan önce de Meşhur Özçelik Aspava'da karnımızı doyurduk. Ankaralılar yanlış yapmışsınız, Yıldız'a gitmeliydiniz dediler gerçi; ama ben çok beğendim. Bir kere ikram olarak patates kızartması, salata ve cacık geliyor. Yemeğiniz gelmeden ikramlarla bile doyabilirsiniz. Dürümler de lezizdi; ama bizi dondurmalı irmik tavladı asıl. 



Türkiye'deki her şehri gezip çılgınlar gibi yemek yemek bütün lezzetleri tatmak istiyorum.

Siz de özellikle Adana adreslerini bir kenara not edin derim ben, yerlisinden, defalarca denenmiş onaylanmış yerler onlar. Bir bakım ve lezzet turu için haftasonluk Adana şahane bir plan olabilir, benden söylemesi. 

Lezzetle kalın!

4 yorum:

special n dedi ki...

Eş durumundan yarı ankaralı olmus biri olarak, surekli orda yasamadigim icin her gittigimde ozene bezene yiyip icilen yerlere gidiliyor. Sevgilimin neredeyse tum yollari da midesinden gecince her haftasonu yemek yemeye ankaraya gidiyorum! Bi dahaki sefere Ankaraya gidersen diye kucuk onerilerim olabilir:)

sebuş dedi ki...

Profesör! burnumun dibine gelmişsin.. kokoreç ve midye dolma için gerçekten çok doğru bi tercih ve evet sevmeyenler için profko!
Adana'yı zaten görmek istiyordum şimdi bu istek ikiye katlandı,
sevgiler,

zillosh dedi ki...

special n,

Ne kadar harika bir eş durumu bu, lezzet keşifli memleket seyahatleri. Niyetim var, en harika beşi paylaşırsan benimle, nerede ne yemeliyim, acayip mutlu olurum! :))

Sebuşcum,

Bir dahaki sefere midye dolmaları birlikte götürüp iki de laflarız diye umuyorum o halde! :) Adana, evet bence kesinlikle listede olmalı. Şehir inanılmaz olmamakla birlikte, lezzet ve bakım konseptinde iki şahane gün geçirilir.

Adsız dedi ki...

Merhaba, yazılarınızı ve paylaşımlarınızı çok beğendim... Bir Adana'lı olarak Adana da güzel kaş alabilen bir kuaför bulamadım. Acaba tavsiye edebileceğiniz bir yer var mı? Teşekkürler. :)

Pinterest'im

Instagram'ım