12 Ağustos 2016

Ibıza-2: Blue Marlin, Jondal Desire, Dalt Villa, Pacha Ibiza, Maceo Plex, Raxon ve Hayatımın en lezzetli birası

Ibiza'daki ikinci günümüze, öğle saatlerinde şiş gözlerle yataktan kalkarak başlıyoruz.

Montana'da görüp, tam benlik bir seyahat eşlikçisi olduğuna karar vererek aldığım, fincanın içinde filtre kahve demleyen aparat sabahın yıldızı oluyor. Lizbon'dan aldığımız kahveyi, Montana'dan getirdiğim bu alet ile demliyoruz. Yanına da Ibıza'nın tuzlu çikolatasından bir paket açıyoruz. 

Böylece, dünyanın çeşitli noktaları, bizim havuz ve karın kası manzaralı balkonumuzdaki sabah keyfimizde toplanmış oluyor.


Bir önceki gece DC-10'de yollarımız ayrıldığından ve üçümüz de odaya farklı saatlerde döndüğümüzden, birbirimize kısaca neler yaptığımızı özet geçiyoruz. Ardından da hemen üstümüze bikinilerimizi giyip, plaj çantamızı hazırlayıp evden çıkıyoruz. 

Çünkü saat 14:00'te Blue Marlin'de yemek rezervasyonumuz var. 

Duymuşsunuzdur illa ki, bu sene Bodrum'a da bir şube açan Blue Marlin, İbiza'nın en meşhur beach club'larından biri. 

Blue Marlin'in restoranındaki masamıza yerleşmiş, ne yiyeceğimize karar vermeye çalışırken, "Ibıza Jupiter" ve "Are You Berry" isimli kokteylleri içerek serinliyoruz.



Yemek tercihimizi de sushi'den yana yapıyoruz. Önümüze gelenler, bir plaj restorandan beklentimin çok ötesinde, hayatımda yediğim en başarılı sushiler arasında sayabilirim.

İbiza'da Blue Marlin'deyim, kahvaltı olarak sushi yiyor ve kahve yerine de kokteyl yudumluyorum. Para ile mutluluk satın alınabilir mi? Evet, evet, evet!


Daha Ibıza'ya gitmeden önce, Blue Marlin'e rezervasyon yaptırmak istediğimizde, web sitelerinden yalnızca VIP yatakların rezervasyon opsiyonunu bulabilmiştik. Bir seyahat parası harcamamızı gerektirecek VIP yatak ile işimiz yoktu, tek istediğimiz beach club'ın havasını soluyabileceğimiz şezlonglardı; ancak web sitesi üzerinden böyle bir rezervasyon opsiyonu sunulmuyordu.

O yüzden tipik Türk pratikliği ile "Yemek rezervasyonu yaptırıp, içeri girelim. Sahile geçmenin bir yolunu buluruz." demiştik. Gerçekten de öyle oldu. Yemeğimizi yerken, şezlong istediğimizi bildirdik, boş kalan şezlonglardan üçüne de bizi aldılar.


Yolunuz düşerse işinize yarayacak bir bilgi olarak, Ibıza Blue Marlin'de şezlong bedeli kişi başı 18 euro, bu şezlong bedeline ek olarak, kişi başı en az 50 euro tutarında harcama yapmanız bekleniyor. Bu 50 euroluk harcama kotası, restoranda yiyip içtiklerinizi değil, yalnızca şezlongunuza servis edilen yiyecek ve içecekleri kapsıyor. Üç tane kokteyl alabilirsiniz bu fiyata. Zaten hiç bir şey almasanız veya aldıklarınız daha az tutsa da ödüyorsunuz bu bakiyeyi.



Blue Marlin'den aklıma kazınan üç şey var: 
1) Servis yapan garsonların yakışıklılığı. 
2) Çalan müziklerin güzelliği. 
3) Cin, St. Germain (mürver şurubu), kakule, vanilya, lime, taze mango ve passion fruit ile hazırlanan "Jondal Desire" isimli kokteylin lezzeti. Blue Marlin'e yolu düşen herkes bu konuda hemfikir, Jondal Desire, içtiğimiz en iyi yaz kokteyli.

Bütün gün Jondal Desire içerek güneşlendikten ve yüzdükten sonra, gün batımı ile birlikte ayaklanıyoruz. Nasıl olsa oteldeki duştan da tuzlu su akıyor, diyerek duşumuzu sahilde alıyoruz ve otel odamıza yalnızca üstümüzü değiştirmek için uğruyoruz.



Akşam yemeği için istikametimiz adanın tarihi kısmı olan Dalt Villa. Buraya bayılıyorum. Yanyana dizilmiş çok zevkli kıyafetler satan butikler, sıra sıra tapas barlar ve hepsine yukarıdan bakan 16. yüzyılda inşaa edilmiş tarihi kale ile, sakin bir İspanyol kasabasına ışınlayan bir ortam sunuyor.

Sonraki günlerde sürekli bunu deneyimleyeceğimi o sırada henüz bilmiyorum; ama Ibıza'yı sıra dışı kılan şey bu: Nasıl bir ortam isterseniz, onu bulabiliyorsunuz. Bütün günümüzü geçirdiğimiz Blue Marlin ile Dalt Villa, iki başka şehir kadar farklı. 

Akşam yemeği için La Bottega'dan yana tercihimizi yapıyoruz, bir sürahi sangria ve bol bol tapas sipariş ediyoruz. Acı toz biber serpilmiş olarak servis edilen pulpo gallega soframızın göz bebeği oluyor.

Karnımız doyduktan sonra, Pacha Otel'in avlusunda içkilerimizi içip, hayat hakkında derin bir sohbete dalıyoruz. Saat gece yarısını gösterdiğinde, istikametimiz tabii ki Pacha.,

Çünkü Maceo Plex'in ev sahipliğinde Mosaic gecesi var. Club kültürümü oldukça yükselten sevgili Bahar'dan bugün öğrendiğime göre, Maceo Plex, o geceden daha sonra da, 24 saat içinde en uzun performası sergileyen DJ olarak dünya rekoru kırmış. Detayları merak ederseniz tık!


Pasha'daki kitle, DC-10'deki gibi gerçekten müzik dinlemeye ve dans etmeye gelmiş bir kitle değil. Burada amaç daha çok, birileriyle tanışmak gibi görünüyor ve o kalabalığın bir kısmını da gerçekten kötü bir kitle oluşturuyor.

Diğer yandan, kesinlikle çok daha havalı ve etkileyici bir ortam vaad ediyor. Tuvaletlerindeki dinlenme yataklarından, sahnedekinden farklı bir DJ'in çaldığı sigara odasına, dansçılarından, ışıklarına kadar içerideki her şey  "eğlenmek" için hem gaza getirmek hem de konfor sunmak üzere kurgulanmış. 

Maceo Plex kabindeyken, birbirimizi kaybediyoruz, dağılıyoruz, ama dans etmekten vazgeçmiyoruz.

Gece bir noktada Bahar'dan mesaj geliyor, "Yukarı gelin, burası harika."

Üst kattaki sigara odasına çıkıyorum. Kim oldukları hakkında hiç bir fikrim olmayan iki DJ kabinde, harikalar yaratıyorlar. Herkes ana sahnede olduğu için, burası oldukça boş. On kişi ya var ya yok. Evimin salonunda, harika DJ'ler çalıyormuş gibi hissediyorum. Mutluluktan ölebilirim. Delicesine dans ediyorum. 

Bir ara kendimi büyük ölçüde dans ve müzikte kaybetmişken, ne kadar susadığımın, kaç saattir dans ettiğimin farkında değilken, Bahar elime bir bira şişesi tutuşturup, "Şundan bir yudum alır mısın?" diye bağırıyor kulağıma. Bir yudum içiyorum. O soğuk bira, o anda dünyadaki en güzel şey. Sanki o güne kadar hiç içmediğim, o saniye tanıştığım bir mucize. Hayat pınarı.

"İnanılmaz." diyorum. Gülüyor. "Değil mi? Sadece ben mi böyle hissediyorum, diye sorguluyordum." diye cevap veriyor.

Hemen bir şişe soğuk bira aldıktan sonrasında benim için saat kavramı yok. Kızlarla birbirimizi kaybediyoruz, sonra hep dans etmeye devam ediyoruz.




Birbirimizi tuvalette bulduğumuzda, oradaki yatağın üzerine biraz uzanıyoruz ve ne kadar yorulduğumuzu o saniye fark ediyoruz.


Tuvaletten çıktığımızda Pacha bomboş. Bütün kalabalık gitmişken ve ışık gösterileri bitmişken, içerisi leş gibi görünüyor.

Pacha'yı kapatmanın gururu ile poz verdikten sonra, kalabalık ile birlikte dışarı çıkıyoruz. Sabah olmuş. Sabaha karşı filan değil, gerçekten ışıl ışıl bir gün başlamış. 

Gözlüklerimizi takıyoruz, yüzümüzde sersem gülümsemelerimiz ile Ibıza'da yeni güne başlıyoruz. 
KaydetKaydetKaydetKaydet

Hiç yorum yok:

Pinterest'im

Instagram'ım