Her ne kadar kalıplara karşı bir insan olursam olayım, benim de aşamadığım kalıplarım olduğu gerçeği ile yüzleşmek zorunda kalıyorum bazen. Bugün Sabah gazetesinin ekinde Sadıka Sabancı - Cenk Eren çiftiyle yapılan bir röpörtaj vardı. İkisini de tanımıyor olmama rağmen daha röportajın tek kelimesini dahi okumadan, “Peeeh aşkmış!” diye düşünürken yakaladım kendimi.
Çok sık rastlarız ya, bir adam vardır, kesinlikle yakışıklı değildir, yaşlanmıştır, göbeği yağ bağlamaya, keli parlamaya başlamıştır; ama kolunda gencecik ve kendisine dönüp dönüp baktırtacak kadar güzel bir kadın vardır. Çünkü çok zengindir. Direk parası yüzünden birlikte olmayabilir o kadın o adamla; ama mutlaka paranın da etkisi vardır.
Yakın bir arkadaşımın kendisinden yirmi yaş kadar büyük bir adamla ilişkisinin başlangıcında sebep para değildi . Adamın olgunluğundan, alışılagelmişten farklı tavırlarından ve işteki başarılı imajının yarattığı karizmadan etkilenmişti; fakat daha sonra adamı vazgeçilmez yapan 20’li yaşlardaki erkeklerin yapamadığı lüks jestler olmuştu.
Dolayısıyla bu röportajı daha okumadan, resimlere bakarak “zengin yaşlı adam- genç güzel kadın” durumunun zıt bir örneği ile karşı karşıya olduğumu düşündüm. Cenk Eren Türkiye’nin en yakışıklı adamı değil belki ama hoşça bir adam, iyi giyiniyor. Sadıka Sabancı ise 0 beden modasının olduğu 38 beden giyenin kilolu sayıldığı şu dönemde, pörtlemiş kolları ve kat kat yağlanmış göbeği ile şişman bir kadın. Ama çok zengin! İstese aslında birkaç ameliyat, birkaç sihirli diyetisyen ve spor kürü ile benden daha genç ve fit görünebilir. Yani bunu yapmak için tüm imkanları (= parası) var; fakat resimlerden anladığım kadarıyla hiç öyle bir çabası yok. Özetle Sıdıka Sabancı, Cenk Eren’in bulabileceği en havalı, en ilgi çekici kadın değil; ama kesinlikle en zengini!
Sonra bunun ne kadar yoz bir bakış açısı olduğunu fark ettim. Bir kadının başarısından, birikiminden, ailesinin durumundan etkilenmek, aslında kalçasından, göğsünden, yataktaki marifetlerinden etkilenmekten daha klastı, asla daha basit değil! Cenk Eren’in yanında çakma Aysun Kayacı tipli dudaklarını büze büze konuşup, üç kelimeyi yan yana getiremeyen güzelinden ve şapşalından bir kadın olsa, bu durum hiçbirimize batmayacaktı. Hiçbir art niyet aramayacak, doğal kabul edecektik. Gelgelelim yanındaki kültürlü, büyük bir aileden gelen, iyi eğitimli, ama “güzellik kalıplarımız”a uymayan bir kadın olunca art niyet arayışına giriveriyoruz.
Oysa ki alkışlamak lazım kendilerini. Sıdıka Sabancı gibi bir kadının Cenk Eren gibi bir adamı boş ve ‘fazla laylaylom’ bulacağı; Cenk Eren gibi bir adamın dış görünüşü daha standart üstü kadınlara ilgi duyacağı gibi klişeleri yıktıkları için.
07.12.2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder