11 Ağustos 2009

"Filakia" ISTANBUL! *

"Filakia" ISTANBUL! *
Sabaha karşı uyuyunca, bugün öğleden sonra "5 saat içinde evden çıkmış olmam lazım. Ne valizim hazır, ne yolda okumak için kitaplarım, ne de ben klasik yolculuk öncesi bakımsal fasıllarımı hallettim!!! İmdaaat!!" diye yataktan fırladım.

İlk işim valizimi toparlamak oldu. Şimdiye kadar yanıma almadığım hiç bir şey için tatilde pişmanlık duyduğumu hatırlamıyorum. Genelde "Keşke daha az eşyam olsaydı da daha rahat alışveriş yapsaydım" derim. O yüzden elimden geldiğince ufak valizlerle yolculuk yapmaya çalışıyorum. Bu sefer yanımda uyku tulumu, çarşaf, banyo& sahil havlusu ve Türk gecesi için rakı gibi bir sürü şey götürmem gerektiği için minicik bir çantayla seyahat etmem zaten imkansız.

En küçük bavuluma, bir spor, bir topuklu ayakkabı, altı elbise, bir eşofman altı, üç t-shirt, iki dekolteli geceye yakışır üst, üç mini etek, bikini,(krem, cımbız, tırnak makası, beyaz kırmızı oje, törpü, yüz nemlendiricisi, saç şekillendirici, taraktan oluşan) bakım çantası ve ağrı kesici yara bandı gibi temel ilacımsıları attım. Bitti! Bir de büyükçe çantaya uyku tulumunu, çarşafı ve kırılmasın diye havlulara sardığım rakı şişesini attım. O da bitti!

Ardından da kendimi kuaföre attım. Her kadının hayat kurtarıcı 4lüsü _Fön, ağda, manikür, pedikür_ fasıllarını hallettim.

El çantamı da hazırladım, kitap, defter, göz bandı, deodorant, parmakarası terlik....



Yıllardır "morcuk" adını taktığım Sony'nin mp3'ünü kullanıyordum. Kimsede olmamasını, ekranı yokmuş gibi görünüp aslında bütün dış yüzeyini ekran olarak kullanışını seviyordum. Ama bütün elektroniklerimle aynı zamanda, üstelik upuzun yolculuğumda bir tek ona güvenirken beni terk etti!! Canı isteyince açılıyor, canı isteyince şak diye kapanıyor ve açılmıyordu.

En güzel süpriz de her zaman her konuda arkamı kollayan, benim için bir nevi WonderWoman olan kişiden geldi. Hangi şehirde hangi tarihlerde yollarımızı kesiştirebileceğimizi planlamaya çalışırken, kendine dikkat et sohbeti yaparken, "Ben bir tuvalete gidiyorum. Sen de o sırada şunu incele bakalım" diye önüme bir kutu bırakıverdi. Şöyle Amerika veya İsviçre vatandaşlığı olan beğendiğim bir adam önüme kadife kutuda tek taş koysa anca bu kadar sevinebilirdim!! =))

Bu arada "öğretmenim"e dip not: 5 şarkı içindeki yerini aldı, sözlüye iyi çalışıcam. En yüksek puanı BrazzaviLLe'den alacağımdan da neredeyse eminim : )))


"Her iş kendine ayrılan zamana yayılır"ı savunan Parkinson yasasının doğruluğundan hiçbir şüphem yok artık. Hazırım, hatta kahve içip bu satırları yazmaya bile vaktim kaldı!!

Dönene kadar bloga hiçbir şey yazamayacağım. "Ne zaman dönüyorsun?" sorusunun cevabı da yok, param bitene kadar yollarda olacağım. En yakın arkadaşlarımdan biri, İstanbul'daki evini boşaltıp, Barcelona'ya taşınıyor, onu telefonla değil öpe mıncıklaya uğurlamak istiyorum, o yüzden en geç eylül ortalarında dönerim. Beni unutmayın & keyifli kalın! Bu süre boyunca harika fotoğraflar, seyahat gözlemleri biriktirip, defterime yazılar karalıyor olacağım.

* Filakia (yunanca): kisses

4 yorum:

TrexxxXx dedi ki...

dinle!(n)

julie dedi ki...

Bekliyoruz canım güzel yazılarını, çok özletme lütfen kendini:)
Sevgiyle.

Köy çeşmesi dedi ki...

beklemedeyiz:)

şiirler dedi ki...

güzel nefes

Pinterest'im

Instagram'ım