Atina'dan Sakız Adası'na içi uçaktan bile lüks, geniş koltuklu, restoranlı, barlı devasa bir feribot ile geçtik. O 6 saatlik feribot yolculuğu dışında, adalar arasındaki geçişlerimizin çoğunda ise İstanbul'da ve İzmir'de kıyılar arasında gidip gelmeye yarayan vapurlara benzeyen motorları kullandık. Herkes "Çok rüzgarlı, off çok soğuk" diyerek kapalı kısımda otururken, ben "Bu keyif kaçırılıp da içeride mi oturulurmuş?!" diye diye her seferinde dışarıda oturdum, her seferinde denize bacaklarımı sallandırıp, rüzgarı içime çektim.
Acayip keyifliydi keyifli olmasına; ama şimdi de oldukça hastayım. Yazın ortasında konuşamayacak kadar çok öksürüyorum ve başım inanılmaz ağrıyor. Aldığım ilaçlar uyku yaptığı için günün yarısını uyuyarak geçirdim, kalan yarısında da OC (organization committee) beyin fırtınasındaydım. O yüzden bugün fazla kısa geldi bana.
Öncelikle pek önemli & şükeLa duyurular ile başlayalım:
1) Mushaboom'un doğum günü post.una yazdıklarınız, facebooktan ve mail yolu ile yolladığınız mesajlar ile beni ne kadar mutlu ettiğinizi tahmin edemezsiniz!! Benim gerçekten keyif alarak yazdığım, yazdıkça kendimi iyi hissettiğim bu satırları birilerinin de okumaktan keyif alıyor olması, tarifsiz güzel bir his yayıyor içime. Çok teşekkür ederim bir kere daha : )
2) İstanbul Üniversitesi'inde okuyan, faydalı bir sebep için dertsiz başına dert açmak isteyen birileri varsa lütfen en kısa zamanda benimle iletişime geçsin! =) ESN (erasmus student network) isimli erasmus klüpleri var, neredeyse her okulda. Konu ile ilgili daha detaylı bilgi için buraya bir tık yapabilirsiniz. Ama İstanbul Üniversitesi'nde yok!! (şaşırdık mı?! kesinlikle hayır!)
Benim doğrudan ESN ile bir alakam olmamakla birlikte, ESN'in 2010'da İstanbul'da yapılacak Annual General Meeting'in organizasyonu içinde yer alıyorum. Dolayısıyla konu hakkında da gün geçtikçe daha çok bilgi sahibi oluyorum. İstanbul Üniversitesi'ne de bir ESN kurmak için girişimlere haftaya başlıyorum. Bu -özellikle de istanbuL üniversitesinde- bol prosedür, bol stres demek; ama aynı zamanda güzel bir referans ve hocalarla ilgili kişilerle iletişim kurma fırsatı demek. Ehh bir de oturduğun yerden "international" bir ortama dalmak demek. Ben de bir ucundan tutarım diyorsanız haftasonu bitmeden benimle bir şekilde iletişin, sağ sütünda bütün kontak bilgilerimi içeren bir kart var.
3) Ben henüz AEGEE'nin yaz üniversitesine ilişkin seyahat post.larımı bile tamamlamadım; ama şimdiden bir kaç kişiye AEGEE üyesi olma gazı vermiş oldum. Ne mutlu bana! Yeni üyeler ayağının tozuyla bir AEGEE event'ine katılımcı olmak isterse eylülün sonunda (23-27 eylül) İzmir'de "Beachy Network Meeting" var. Şiddetle tavsiye ederim. Son başvuru tarihi 5 eylül.
Benim de bir önceki post.ta bahsettiğim eylülün sonunda Çeşme ile yaz sezonunu kapatma arzuma bahane oldu bu event. Tabii ki orada olacağım.
Gelelim oooo mastika mastika kısmına! =)
Mastika- Damla Sakızı - Sakız Adası- Xios (Yunanlılar X'i H olarak okuyor, okunuşu: hios) aslında ayrılmaz bir bütün. Orjinal adı Xios olan adaya, biz Sakız Adası diyoruz; çünkü dünyada damla sakızı üretilen tek yer bu ada. Damla Sakızı'nın yunanca adı da "Mastika".
Adada geçirdiğim süre boyunca ooooooooooooo mastika mastika /ooooooooooooo cigarası malbora / alayım kızıma bir kutu boya / boyasın kendini boydan boya diye şarkı söyleye söyleye gezdim. Benden başka kimseye bir anlam ifade etmedi; ama ben çok eğlendim. Bayılıyorum Romen'lerin türkülerine.
Sakız Adası (Xios)'nda her şey mastikalı! Yukarıda resmi olan minik pasta da mastikalı, fotoğrafını çekemediğim daha bir sürü kurabiye, tart ve ek de mastikalı. Birçok ülkeden gelen katılımcılar "Iyy garip bir tadı var bunun." diyerek mastikalı tatlıları yemeyi reddetti. Bizim mutfağımızda da damla sakızı pek çok tatlıda kullanıldığı için, bana "garip" gelmedi; aksine kokusuna da tadına da bayıla bayıla yedim hepsini.
Çeşme ile Sakız Adası tamamen aynı iklime, aynı koşullara sahip olmasına rağmen; Çeşme'de mastika üretimi yapılamıyormuş. Mastikanın bitkisi yetişiyormuş, büyüyormuş, serpiliyormuş; ama ürün vermiyormuş. Bunun sebebi tam olarak bilinememekle birlikte; Sakız Adası'nın volkanik bir ada oluşunun etkisi olduğu düşünülüyormuş.
Sakız Adası mastika ile bütünleşmiş. Sadece tatlıların değil; her şeyin mastikalısını bulmak mümkün. Vücut jellerine, şampuanlara, kremlere kadar... Bana birer şişe hediye verilmişti şampuan ve kremden; ama valizimden çıkmadılar. Nereye koyduğum hakkında hiçbir fikrim yok.
Mastika Shop'un kendisi de, bütün ambalajları da, poşetleri de pek şık:
Benim mastikalı ganimetlerimden ilki, bizim rulo kat'ın çikolatalı değil, damla sakızlı olanı. Hatta şu anda bu satırları yazarken afiyetle yiyorum. Favorim damla sakızlı dondurma oldu; ama onu gelirken getirmem mümkün değildi. Zaten eminim İstanbul'da da yapan bir yerler vardır.
İkincisi damla sakızının kendisi oldu. Nerede nasıl kullanacağım hakkında gerçekten hiçbir fikrim yok. İlk fırsatta tarif araştırmaya başlayacağım.
Ve tabii ki sakız likörü aldım. Henüz tatmaya fırsatım olmadı. Salondaki içki koleksiyonuma ekleyiverdim.
6 yorum:
sizi buralarda da görmek isteriz sezen hanım:))
http://sedaugandada.blogspot.com/
geldim bile =)) üstelik bayıldım da uganda!?!?! başımın ağrısı geçer geçmez en eskiden en yeniye doğru geleceğim =)
sakın yanlış anlamayın blog benim değil,sahibinin haberi bile yok verdiğimden:)ben sadece bilmenizi istedim.
biliyorum =))
bir blog sahibi olsaydınız her seferinde log out yapmaya üşeneceğiniz için burada adsız olarak çıkmazdınız zaten =)
"Ben henüz AEGEE'nin yaz üniversitesine ilişkin seyahat post.larımı bile tamamlamadım; ama şimdiden bir kaç kişiye AEGEE üyesi olma gazı vermiş oldum."
Ben ben :)
Feci gaza getirdin Sezen :)
Seneye kuvvetle muhtemel adios :))
hahah =)) ne güzel işte!
gaza getirdikçe ben de gaza geliyorum gibi bir durum var. eylülde de izmir'de ilk network meeting'ime katılacağım mesela =)
direk feysteki foto albümüne bakıp üye olanlar oldu, çok eğlenceLi! =)
o kuvvetle muhtemeli şüphesiz yapalim sekerim! =) en güzeli öyle
Yorum Gönder