21 Temmuz 2010

Çikolatalı krep, lolita gözlükleri, nikahım ve devamı... :)

Biliyorum bazılarınız benim fiziksel olarak durulduğum, kendimi, hayatımı, ilişkilerimi sorgulamaya zaman ayırdığım ve bu konularda kafa patlattığım dönemlerde yazdığım yazıları daha çok seviyorsunuz. Gezdiklerimi, gördüklerimi, beğendiklerimi değil de hissettiklerimi ve düşündüklerimi yazdığım yazılarımı...

Bazılarınızınsa o uzun metinlerden içi sıkılıyor, sadece "Gezelim, keşfedelim, aaa burada bu varmış." gazı veren yazılarımı okuyorsunuz.


Bu aralar yüksek doz enerji taşıdığımdan ve içim yazın cıvıl cıvıllığı ile dolu olduğundan "Duygulardan değil, bedenlerden ve hazlardan bahsetmeye başlamalıyız artık." diyen Focault Abi'mizin izinden gidiyorum. Sorgusuz sualsiz, kalıba sokulma çabası harcanmayan, karşılıklı tek beklentinin eğlenmek olduğu, kesinlikle hissiz olmayan, ama yine de rahat ilişki tipinin tadının dibine vuruyorum.


Kesinlikle bu mudur? Budur! Aradı mı aramadı mı diye telefona bakıp durmak yok, işteyken bütün gün dünkü tartışmayı aklında evirip çevirmek yok, sevgiliyle tripleşmemek için planlardan vazgeçmek yok. Diğer yandan sarmalayan kollar, üzerinde uyunacak bir göğüs, yolda yürürken tutulacak bir el var, eğlence, sevgi, şefkat ve ötesi zaten bol.

İlişkiler hakkında düşündüğüm tek şey "Şu saçma ilişki kurallarını kim neresinden uydurmuş acaba? İlişkinin içine etmekten başka bir halta yaramıyorlar." olduğu için sizinle minik güzel şeyleri paylaşmaya devam edeceğim:

Pi zincirlerinden bol bol söz ediyorum, İstanbul'da yaşıyorsanız illa ki siz de bol bol gidiyorsunuz. İçmeye... Beşiktaş Pi'nin sadece kokteylleri değil, yemekleri de çok başarılı. Hatta dün yazın orgazmik tatlısının da orada olduğuna oybirliği ile karar verdik.

Kızkıza oturmuş dedikodu kazanını kaynatıyor, biraları tokuşturuyor, gülüyor eğleniyorduk. Bir anda arka masamıza bir tatlı geldi, biralar elimizde gözümüz tatlıda kaldı. Hemen bir tatlı menüsü istedik. Nıh! O kadar cazip bir şey bulamadık. Arka masada gözümüzün kaldığı tatlıyı yiyen çocuğun zevkini bölüp "Afedersiniz yediğiniz şey ne?" diye sorduk. Dondurmalı krepmiş, menüde yokmuş, ama istenirse yapıyorlarmış.

Israrla isteyiniz. Çikolatalı krebe sarılı kaymaklı dondurma. Hem leziz, hem de tam kıvamında bir tatlılıkta. Masamıza geldiğindeki hali yukarıda, beş saniye sonraki hali burada:

Bir de bu aralar lolita gözlüklerinin hastasıyım. Çocukken de takardık bunlardan. Açıp açıp eskiden birbirimize yazdığımız mailleri okuduğumuz için şimdi geyik yaptığım eski sevgilimmiş hissine kapıldığım, kendisine 199 donut borçlu olduğum, hayali bir göbeği olan, lolita gözlükleri takıp bana 50mila söyleyecek adama beyaz lolita gözlüğü alırken dayanamayıp kendime de turuncusunu aldım.

(Modelim de sonunda aramıza dönen Güzin)

İş güç de aynen devam ediyor. Bugün Kadıköy Asliye Ticaret Mahkemesi'nin yolunu tutarken "Kısa reklamcılık kariyerimdeki şarap işinden sonra, şimdi daha uzun olacağını umduğum hukuk sektöründe de beni en koşturan müvekkil şarap ihracatçısı. Şarap ile yollarım bu kadar kesişirken artık "soğuk olsun, beyaz olsun, benim olsun"u aşmak şart oldu" diye düşündüm. Yapılacaklar listesine bir madde daha otomatikman eklenmiş oldu.

Bir de foursquare'de Kadıköy Adliyesi'nin ve Hasanpaşa'daki C blok'un mayor'u oldum. Buralar benim, havalarında geziniyorum. :o

Çekim ganimetlerimizi ile parti organizasyon çalışmalarımızı da paylaşmaya devam edeceğim. Bilmeyenler için ufak bir açıklama da getireyim duruma. Biz Las Vegas seyahatimiz sırasında Drive Thru Wedding diye çok bomba bir şey aracılığıyla Gizem ile evlenmiştik. Üç sene önce... Birbirimize "eşim" diye hitab etmeyi de dilimize dolamıştık. Facebook'a üye olduğumuzdan beri de ciddi ilişkilerimize rağmen birbirimizle olan "married status"umuzu hiç değiştirmedik. 3. yılımız şerefine nikah tazeleme partisi organize ediyoruz. Gerçekten çok matrak şeyler yapmak var aklımızda. Bu fotoğrafları da bu yüzden çekildik.

Blog aracılığı ile arkadaş gibi olduğumuz veya sadece merak eden herkesi de beklerim: TIK TIK!

Hiç yorum yok:

Pinterest'im

Instagram'ım