Ne güzel bir haftasonuydu...
Haftasonu yorgunuyum, vücudumun her bir yanı ağrıyor, uykusuzum, haftasonu yapmam gereken hiç bir şeyi yapmadım ama kendimi harika hissediyorum.
Aslında haftasonuna çok matah bir giriş yapmamıştım. Cuma günü vantilatör- sıcak hava- klima - sıcak hava döngüsü de beni fena çarpmıştı, başım ağrıyordu, burnum tıkalıydı. Gece için de öyle çok özellikli bir planım yoktu, haftasonu resmen başlasın diye bir bira açmış takılıyordum. Muhteşem bir zamanlama ile "Napıyorsun bu akşam?" mesajı geldi. Süper bir adamdan... Adam süper çünkü onunla alakalı alakasız akla hayale gelecek her boku yapabiliyorum. Ve onunla ne zaman bir araya gelsem gülmekten yanaklarım ağrıyor, başıma acayip bir şey geliyor (bkz: kaşımı gözümü ocakta yakmak, bkz: gözüme votka kaçırmak) ve inanılmaz eğleniyorum. Yine de alışkanlık işte "Planımız ne peki?" diye sorma gafletinde bulundum. "Karşıya geçeriz belki de. Deliyim ben iki saat sonra da kalk Ağva'ya gidelim derim. Ne gerekiyorsa yaparız, eğleneceğiz bu akşam." cevabını aldım. Bayıldım.
Gecenin ne kadar bomba olacağı zaten karşıya geçmek için bindiğimiz taksiden belliydi. "Sigara içiyorsanız sigara serbest. Başka bir şeyler kullanıyorsanız onların da hepsi serbest. Sadece sevişmek yasak, çünkü izlerken dikkatim dağılıyor." uyarısı ile başladı kıtalar arası yolculuğumuz. Anjelique sınırları içinde en çok dans eden iki insan olarak devam etti gecemiz. Gerçekten üç saat filan aralıksız dans ederek sağlam kurt döktük. Gerisine uzuuun bir biiiiiip niyetine muhteşem bir şarkı geliyor: Don't you want somebody to love?
Ertesi gün güya sabahtan Sun.day.sky yolları tutacak, İzmir'den gelen çıtırımla koca bir günü birlikte geçirecektim; ama ancak 20:00 gibi karşıya geçebildim. Sun.day.sky hakkında tek gördüğüm şey de WUFİ konseri oldu. Kendilerini Rock'n Coke'ta dinlemiştim ilk defa pek sevmiştim, sonra bir akustik konserlerine gitmiştim içim bayılmıştı, Sun.day.sky'da da güzel oldukları gibiydiler: Kıpırdak ve eğlenceli. (Kendilerini hiç dinlemediyseniz buraya buyurun!)
WUFİ'nin ardından Taksim'e geçtik, kızlar ordusu şeklindeydik. Dedikodu yapmak, birbirimizi hayatımızdaki gelişmelerden haberdar etmek için Küçükbeyoğlu'na geçtik. Öğrencilik bitti, hepimiz bekarız. Haliyle çok kısa zamanda hayatımızda ekstrem değişiklikler olabiliyor. İşler değişiyor, sevgililer değişiyor, kafalar karışıyor, tatil planları yapılıyor, yüksek lisans mı yapsam şunu mu yapsam bunu mu yapsam düşünceleri sonucunda başka bir ülkeye göçmek söz konusu olabiliyor falan filan.
Amaaa sokakta hayat varmış! Küçükbeyoğlu'nun sonuna sahne kurulmuştu, sokakta konser vardı ve çok eğlenceliydi. Sıcaktan bayılana kadar bira- patates eşliğinde zıplayıp hopladık orada. Bu arada "Sokakta Hayat Var" konseptli bir de site yapmış Efes, eğlenceli bir test var. Vay ulan gecelerin hakimi benmişim diye gaza geldim. Denemek için buraya.
Sonra da içi yenilenmiş, bu gecede 70'ler, 80'ler, 90'lar partisi varmış diye duyduk soluğu Studio Live'da aldık. Bir önceki geceden kurtlarımın hepsini dökmüş olmama rağmen, yine de çocukluğumun şarkılarını duyunca yerimde duramadım. Hepbirlikte saatlerce saçma sapan danslar yaptık ve çok eğlendik.
Eve sabaha karşı geldik, Filiz de misafirim oldu. Elimizde kahve fincanları balkonda bir muhabbete başladık oh oh! Sonra alarmları kurduk. Ertesi günü havuz günü ilan etmiştik, caymamak üzere. Gerçekten de sabah 9:30'da kalkmış kahvaltı ediyorduk. Sino sabahın 5:00'inde dut ağacının tepesinde dut yerken, seneye kesin evlenmeye karar verdiğine dair bir mesaj atacak kadar güzel kafalı olsa da, o bile öğleden önce Dalyan'daydı.
Kime de Dalyan Club desek bizi gerçekten denize tatile gittik filan sanıyor. Halbuki Dalyan Club Kalamış dolaylarında bir spor klübü. Biz de ilk defa bugün gittik havuzuna. Güneşlenmek için hem minder & çim, hem havuzun dibi & şezlong alternatifi olması güzel, yiyecek ve içecekler lezzetli ve fiyatları gayet makul. Sadece havuzunda yüzülmüyor pek. Herkes içine giriyor, öyle takılıyor.
Havuzun en ilgi çekici kısmı, benim yakınen izlemeye aldığım 3lü çiftti. Evet evet, bir adam ve iki hatundan oluşan üçlü bir çift vardı. İki kadın adamın birer koluna dolanıyordu havuzda, hepsi öpüşüp koklaşıyordu. "Nasıl kıskanmaz bu kadınlar birbirlerini?" diye düşünüp bütün gün saç saça dalacakları saniyeyi bekledim; ama olmadı.
Güneşlenme faslı bittikten sonra biraz hamakta yayıldık ve sonra dondurmalarımızı yiyip evlere dağıldık.
Bu hafta sonunda her şey vardı, dinlenmek hariç. Ve şu anda gerçekten pilim bitmiş durumda. Uzun bir banyo ve kremlenme keyfi üzerine biraz kitap okumak şeklinde çalışmalık şar olmam lazım. Haftasonuma dahil olan herkesi de en kocaman öpüyorum. Her bir saati gerçekten ayrı güzeldi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder