19 Haziran 2010

seksi_erkek_65@hotmeyil.com =)))

Saat 13:30'da OneLove yolu tutmayı planlayan bir insan 16:00'da ayılır mı?
Ayıldığını sanırken ocakta kahküllerini ve kaşını yakar mı?
Karnındaki ağrının kahkaha atmaktan olduğunu fark edip, "Ahahah nasıl bir gece geçirdik yahu biz!" diye düşünüp yine gülmeye başlar mı?

Hani ben ve arkadaşlarım kendimizi böyle aklımıza eseni yapan tipler sanıyoruz ya, delinin önde gideni ile tanışınca anladım ki öyle bir dünya yokmuş. Uzun zamandır bu kadar delisiyle tanışmamıştım, uzun zamandır bu kadar güzel olmamıştı kafam, uzun zamandır bu kadar çok eğlenmemiştim.

Resmin üzerine tıklayıp, büyütün, metni okuyun, pek bomba :) Veya buraya tık tık!

Cuma günü nedense cuma ruh haline bir türlü girememiştim. Normalde cumaları duş alınır, süslenilir, gece planları yapılır, Taksim yolu tutmak için sabırsızlanılır ya, bu cuma son derece evcil ve tembel bir mooddaydım ben. Her türlü karşıya geçmem gerekiyordu, çok özlediğim bir çıtır İzmir'den gelmişti ve bir arkadaşıma götürmem gereken bir şeyler vardı; ama tek başıma karşıya geçmeye üşeniyordum. O sırada cuma kurtarıcı mesaj geldi: "Gece Taksim?" Üşeniyorum, birlikte geçersek karşıya olur dedim.



Ona gittim, dünyanın en şanslı, en güzel kafalı kedisiyle tanıştım. Kucağıma yayılınca büyük bir şey gibi durmuş da, el kadar bir şey. Baget için çıldırıyor, yatağın yanında unutulan votkayı içiyor, kuyruğunu kovalıyor, triplere giriyor filan. Yenir yani!

Kafalar güzel, sohbet güzel, bakıyoruz bu gece Taksim'de ne var diye, hiç bir bok yok. Bütün mekanlar, DJ'ler, insanlar, aksiyonlar yazlık yörelere taşınmış. Saat 1 oldu, 2 oldu, dedik hadi çıkalım artık evden.

Ben uzun süredir Ortaköy- Kuruçeşme hattındaki gece klüplerinin hiç birine gitmiyordum. İnsanların eğlenmekten ziyade, boy göstermek, hatta çoğu zaman para göstermek için geldiği bu mekanlarda eğlenemiyorum ben. Şımarmak istiyorum, deli gibi dans etmek istiyorum.

Eskiden Mojito'da, Discorium'da filan çok eğlenirdik biz, ya sağımızın solumuzun farkında değildik, ya da o zamanlar bizi nereye koysan eğleniyorduk bilmiyorum. Ama artık gitmiyor, olmuyor.

Gelgelelim bu adam kafasında şapka, gözünde gözlük, ağzında ağızlıklı sigara buralara gidip, barda durup komik bir kafa dansıyla oradaki insanların topuyla birden dalga geçen bir adam. Onunla gidilir mi gidilir!

Önce Supper'a gittik. Dünyanın parasını verip locada oturan, kesinlikle dans etmeyen tam tersine manzara izler gibi yüzlerini loca dışında oturanlara verecek şekilde tek sıra halinde dizilmiş duran tiplerle eğlendik. Hele bir adam vardı gömleğinin omzuna "Cengiz" diye adını işletmişti, favorimiz o oldu.

Kasada duran pek tatlı gay'den de bahsetmeden olmaz tabii. Vestiyerde çalıştığı dönemde "Montunu veririm, sen bana verirsen" gibi efsanevi replikleri varmış. Ben, "Seni bir kere öpebilir miyim?" diyen adama, "Ben öptürmem öperim bebeğim." diyip sonra benim bile yapamayacağım dişilikte kikirdediğine şahit oldum.


Baktık orası kötü, hooop Reina'ya geçtik. İki dirhem bir çekirdek giyinmiş hatunların gecenin 3:00'ünde yanlarında midelerinden çıkanlarla veya ellerinde topuklu ayakkabılarla takılması felaket bir görüntüydü. Gerek yok buraya, diyerek Anjelique'e zıpladık.

Malibu & süt & ananas kokteylim lezizdi, manzara şahaneydi, bizim kafalarımız da epey güzel olduğu için ağzımızdan inanılmaz komik replikler çıkıyordu, gülmekten karnıma ağrılar girmişti. Tarkan yeni bir şarkı yapmış, ben hiç dinlememiştim, yanımdaki adam da nefret ediyordu şarkıdan; ama etrafımızdaki insanların tepkisine göre bu yazın şarkısı buymuş!

Neyse zıplıyoruz hopluyoruz, "Ben süper içki çalarım." gibi bir laf etti bizim adam. "Nasıl yani?" diye kaldım. "Baya gidiyorum işte milletin masasında içki çalıyorum." dedi. Hani parasızım alamıyorum gibi bir durumu asla yok biliyorum, maksat eğlenmek. Düşüncesi bile inanılmaz komikti, bayıldım. Başksının içkisi çalmak! Taksim'de filan bir yer de değil hani Anjelique'te!! :)))
İnanmadım. Sonra iddiaya girdik, kaybeden bir sonraki Joke Circus gecemizi öder diye. Ve iddiayı kaybettim.

Adam bildiğin başında güvenlik duran bir masaya gitti, orada biraz takıldı, bir bardak içkiyi aldı geldi. Sonra bardağın bitmesine yakın, yüzü boğaza dönük telefonla konuşan kızın önündeki dolu bardakla elindekini değiştirdi. Üzerine de bara gidip bunu beğenmedim diyip döktürüp yeni bir kokteyl aldı. Ben gülmekten yerlerdeyim bu sırada. Daha ne yapılsa bu kadar eğlenemezdim!

Birkaç bardak içki daha ve güneşin doğmasına yakın, milletin Reina- Anjelique arasında geçiş için kullandığı sürat motorları ile elimizde kokteyller, omzumuzda şallar, kahkahalar ata ata Suadiye'ye geçtik. Dilek tutup, kokteyl bardaklarımızı Kızkulesi'ne fırlattık. İnanılmaz bir keyifti.

Suadiye'ye ulaştığımızda rüzgardan yüzümüz acıyordu, bu sefer de kendi kendimizle dalga geçmeye başladık. Kokoşluk yapalım derken felç olurmuşuz diye. Eve gitmek için taksiye binmemiz lazım, azıcık yol gideceğiz diye kimse bizi taksiye almıyor. Nasıl dalga geçiyoruz kendimizle, hem o kadar para ver, hem felç ol, hem de evine gideme!


Sabahın 7sinde o kafayla oturduk bir de hippi dönemlerinin Woodstock festivalini izledik. Kendimizi 69 yılında orada filan sanıyoruz o kafayla, sarılmış yatıyoruz, önümüzde Jefferson Airplane "Good Morning People" diyerek konsere başlıyor...

Ben sürekli içebilme potansiyeline sahip adama ayak uydurunca baya baya güzel kafalı takılmışım, bunu da ancak sigaramı ocakta yakmaya kalkıp kaşımı ve saçımı yakınca fark edebildim. :))

Eve gelip de mailimde dışarı çıkış şarkısı ilan ettiğim şarkının linkini (setteki ilk şarkı) "hi there, your friend seksi_erkek_65@hotmeyil recommends you to listen that song" notuyla bulunca yeniden gülmeye başladım.

Son kahkaha için: "Yeni havamız dumansız havalar! Ohh ohhh esss essss ohhh! Al nefes ver nefes oohhh!" Valla geyik değil, içeriden aldığım bilgilere göre bu şarkı Türkiye genelinde en çok dinlenenlerden biriymiş. İnsanlar bildiğin oturup bunu dinliyorlarmış yani!

Hiç yorum yok:

Pinterest'im

Instagram'ım