Hayatımın bazı dönemlerinde günümün yarısını uyuyarak geçirme lüksüne sahiptim. Çok uzun saatler uyumuyordum; ama gecelerim uzun, gündüzlerim kısaydı. Şimdiyse haftanın beş günü gerçekten erken kalkıyorum, en geç 07:30'da da evden çıkıyorum.
Bunun üzerine bir de cuma gecesi Asmalı aşkıyla ucuz uçak bileti aşkı birleşince cuma ve cumartesi arasındaki gecede sadece 1,5 saat uyumuş oldum. Pazar günü akşama kadar uyumak vardı aklımda...
Uyuyasım varsa ve işe gitmek zorunda değilsem beni hiçbir kuvvet yataktan kaldıramaz. Kışın soğuğunda üzerimden yorganım çekilse, bangır bangır müzik açılsa -ki babamın işkencelerinden biridir yatağın yanına kolon koyup Pavarotti çalmak- bile uyumaya aynen devam ederim. Annem son zamanlarda sihirli bir cümle keşfetmişti: "Hadi alışverişe gidelim." dediği anda ben yataktan fırlayıp, hiç mızmızlanmadan 15 dakika içinde evden çıkmaya hazır hale geliyordum.
Bu pazar ise bambaşka bir cümlenin benim üzerimde daha etkili olduğunu keşfettik: "Güneş kaçıyor."
Hoop bütün pazarımı güneşlenerek ve yüzerek geçirdim.
Biraz daha bronz oldum, toplamda 2 km yüzmüş oldum, düşünülebilecek her şeyi didik didik düşündüm, orada bıraktım, i-pod'umdaki şarkılardan sıkıldım, okumakta olduğum romanı bitirdim kendime geldim.
Bu sene güneşlenme favorilerim bir klasik olarak bira ve ananas olacak gibi. Buzlukta beklemiş ananas nasıl güzel geliyor güneşlenirken sulu sulu.
Akşam da göl kıyısında Albatros diye bir yere gittik, normalde balık yemem lazımdı oraya gitmişken; ama deli gibi özlediğim sarımsaklı, ekşili patates kızartmasını görünce dayanamadım, ondan yiyip durdum. En kısa zamanda evde de yapıp, tarifini vereceğim size. Patatesi çok sevenler, ama patates kızartmasından sıkılanlar için muhteşem bir şey! Sonra da daha önce bahsetmiş olduğum Kumkapı Balıkçısı'na gittik, yine balık yemedim, sıcak dondurma yedim. Kızarmış dondurmadan çok farklı, daha Türk usulü fıstıklı filan bir dondurma, şiddetle tavsiye ediyorum.
Sabahın köründe yine hiç uyumadan uçaktaydım, iletime de yazdığım gibi kesinlikle "daha bronz, daha şarışın, daha sıkı, daha yazlık, daha uykusuz"dum.
Sanırım bu sihirli bir kombinasyon, hayatımda ilk defa uçakta yanımda oturan adam bana kahve ısmarladı. Kibar bir jestti. En az benim kadar şaşıran hosteslerin "Birlikte misiniz?" sorusu karşısında bir an sessiz kaldığımda "Yani birlikte misiniz derken sevgili anlamında değil, birlikte mi yolculuk yapıyorsunuz?" gibi açıklamalara başlamaları ve durumu bir türlü kurtaramamaları da çok komikti.
Şımarmış turist kıvamında İstanbul'a ayak bastığımda, savcılıktan aranıp, icra dairelerinin denetçisi olarak görevlendirilmek de fazla ani bir şekilde gerçeğe dönüş oldu.
"Yes I've got my... I've got my summer...Summer boy(s)" :)))
Bunun üzerine bir de cuma gecesi Asmalı aşkıyla ucuz uçak bileti aşkı birleşince cuma ve cumartesi arasındaki gecede sadece 1,5 saat uyumuş oldum. Pazar günü akşama kadar uyumak vardı aklımda...
Uyuyasım varsa ve işe gitmek zorunda değilsem beni hiçbir kuvvet yataktan kaldıramaz. Kışın soğuğunda üzerimden yorganım çekilse, bangır bangır müzik açılsa -ki babamın işkencelerinden biridir yatağın yanına kolon koyup Pavarotti çalmak- bile uyumaya aynen devam ederim. Annem son zamanlarda sihirli bir cümle keşfetmişti: "Hadi alışverişe gidelim." dediği anda ben yataktan fırlayıp, hiç mızmızlanmadan 15 dakika içinde evden çıkmaya hazır hale geliyordum.
Bu pazar ise bambaşka bir cümlenin benim üzerimde daha etkili olduğunu keşfettik: "Güneş kaçıyor."
Hoop bütün pazarımı güneşlenerek ve yüzerek geçirdim.
Biraz daha bronz oldum, toplamda 2 km yüzmüş oldum, düşünülebilecek her şeyi didik didik düşündüm, orada bıraktım, i-pod'umdaki şarkılardan sıkıldım, okumakta olduğum romanı bitirdim kendime geldim.
Bu sene güneşlenme favorilerim bir klasik olarak bira ve ananas olacak gibi. Buzlukta beklemiş ananas nasıl güzel geliyor güneşlenirken sulu sulu.
Akşam da göl kıyısında Albatros diye bir yere gittik, normalde balık yemem lazımdı oraya gitmişken; ama deli gibi özlediğim sarımsaklı, ekşili patates kızartmasını görünce dayanamadım, ondan yiyip durdum. En kısa zamanda evde de yapıp, tarifini vereceğim size. Patatesi çok sevenler, ama patates kızartmasından sıkılanlar için muhteşem bir şey! Sonra da daha önce bahsetmiş olduğum Kumkapı Balıkçısı'na gittik, yine balık yemedim, sıcak dondurma yedim. Kızarmış dondurmadan çok farklı, daha Türk usulü fıstıklı filan bir dondurma, şiddetle tavsiye ediyorum.
Sabahın köründe yine hiç uyumadan uçaktaydım, iletime de yazdığım gibi kesinlikle "daha bronz, daha şarışın, daha sıkı, daha yazlık, daha uykusuz"dum.
Sanırım bu sihirli bir kombinasyon, hayatımda ilk defa uçakta yanımda oturan adam bana kahve ısmarladı. Kibar bir jestti. En az benim kadar şaşıran hosteslerin "Birlikte misiniz?" sorusu karşısında bir an sessiz kaldığımda "Yani birlikte misiniz derken sevgili anlamında değil, birlikte mi yolculuk yapıyorsunuz?" gibi açıklamalara başlamaları ve durumu bir türlü kurtaramamaları da çok komikti.
Şımarmış turist kıvamında İstanbul'a ayak bastığımda, savcılıktan aranıp, icra dairelerinin denetçisi olarak görevlendirilmek de fazla ani bir şekilde gerçeğe dönüş oldu.
"Yes I've got my... I've got my summer...Summer boy(s)" :)))
2 yorum:
Güzel bir kaçamak olmuş, darısı kaçamayanların başına :)
Selamlar
Çanakkaleden Emrah;
Bende sana bozcaadayı tavsiye edecektimki oraya bile gitmişsin :)
Bloğun ve sen farkını yaratmışsınız adeta, yaşanılacak ender insanlardansız, bu pozitifliğin ömürlük olsun.. Hoşçakal :)
fromhellbjk@msn.com
Yorum Gönder